Mardin’in Midyat İlçesi’nde 3 köy muhtarı, Süryani
Deyrulumur Manastarı’nının köylerinin sınırlarını ihlal ettiği ve ormanlık alanı
işgal ettiği gerekçesiyle Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Deyrulumur Manastırı Vakfı Başkanı Kuryakos Ergün ise bu duruma tepki
göstererek, yaşanacak olumsuzluklar karşısında gerekirse AİHM'e başvuracaklarını
söyledi.
Midyat’ta Yayvantepe Köyü Muhtarı İsmail Erkan, Eğlence Köyü
Muhtarı Süleyman Düz, Çandarlı Köyü Muhtarı İsa Dilek, Deyrulumur Manastırı’nın,
Yayvantepe, Eğlence ve Çandarlı köyleri sınırları içerisindeki meşe ağaçlarından
oluşan 100 hektar ormanlık alanı, çevresini duvarlarla çevirerek işgal ettiğini
ileri sürdü. Cumhuriyet Savcılığı’na başvuran muhtarlar verdikleri dilekçede şu
iddialarda bulundu:
“Söz konusu bölgede ibadet yeri olarak bulunan
manastır, yıllar geçtikçe ormana ait yerleri işgal etmekte, meşe ağaçları
kesilerek işgal edilen yerin etrafına 8- 10 metre yüksekliğinde duvarlar
örülmektedir. Alan, manastırın mülkiyetine katılmaya çalışılmaktadır. Dünyanın
hiçbir yerinde bir ibadet yerinin sınırları bu kadar geniş değil. Bölgedeki
manastır yönetimi, ibadete yeterli alanların dışına çıkarak orman alanlarını
işgal etmektedir. Söz konusu ibadethanenin bitişiğindeki ormanlık alan, meşeler
kesilmek suretiyle futbol sahasına dönüştürülmektedir. Bütün bu alanlardaki
meşeler kesilerek yakacak olarak manastırda depolanmıştır. Yaklaşık 5 yıllık
yakacak depo edilmiştir.”
Daha önce hayvan otlatırdık
Manastırın ihlal ettiği
sınırlar ve etrafını çevrelediği ormanlık alanda daha önce köylülerin
hayvanlarını otlattığı ve söz konusu köylerde yaklaşık 3 bin 500 küçükbaş, bin
büyükbaş hayvan bulunduğu kaydedilen dilekçede, köylülerin mağdur edildiği
savunuldu. İşgal edilen yerlerin orman vasfında olduğu, hiçbir şekilde özel
mülkiyete ait olmadığı belirtilen dilekçede, “Orman alanları manastır
yönetimince haksız işgal edilmiştir. Bu durum hukuka ve hakkaniyete aykırıdır.
Kamuya ait bu alanların işgalinin bir an önce önlenmesi gerekmektedir” denildi.
Esas ihtilaf 3 köy arasında
Deyrulumur Manastırı
Vakfı Başkanı Kuryakos Ergün ise, olayda köy yerine Deyrulumar Manastarı’nan
hedef gösterildiğini söyledi. Muhtarların suçlamalarının haksız ve mesnetsiz
olduğunu savunan Ergün, yaptığı açıklamada şöyle dedi:
“Her şeyden önce
Yayvantepe ve Eğlence Köyü ile Manastırımızın sınırları dahilinde olduğu
Güngören Köyü arasında kadastro çalışma alanı sınırının tespiti hususunda
ihtilaflar yaşanmıştır. Bu konudaki davalar halen devam etmektedir. Sınır sorunu
aslında Güngören Köyü ile Eğlence ve Yayvantepe Köyü arasında yaşanmasına
rağmen; şikayetçiler tarafından hep Deyrulumur Manastırı ön plana
çıkartılmıştır. Manastırımız mevcut durumda köy tüzel kişiliği sıfatına haiz
değildir ve gerek Kadastro Mahkemesi’nde görülen davalarda, gerekse de kadastro
müdürlüğü nezdinde görüşülen sınır itirazlarında taraf sıfatı bulunmamaktadır.
Tüm resmi başvurularda karşı taraf Güngören Köyü yerine kasıtlı olarak
Manastırımızı kendine hedef olarak göstermektedir”
Manastır 397 yılında kuruldu
Manastırın, Yayvantepe Köyü ve Eğlence köylerinin yerleşim yeri olarak
kurulmasından çok önceki tarihlerde, M.S. 397 yılında kurulduğunu anlatan Ergün
şöyle devam etti:
“Osmanlı Devleti zamanında da resmen vakıf sıfatını
kazanmış ve vakıf olarak tüzel kişiliğini bugüne kadar sürdürmüştür.
Kuruluşundan bu yana Manastırımız hep bulunduğu ortamı geliştirmiş ve
güzelleştirmiş ve sonunda bölgemizin önemli turizm merkezi haline gelmiştir.
Bölgemize ilk çam ağacını da getiren de yine Manastırımızdır. Manastırımızın
duvarı sınırları içerisindeki ağaçlar en iyi şekilde korunmaktadır. Duvarın
dışındaki ağaçlar hep karşı tarafça tahrip edilmekteyken, duvarın içindeki
ağaçlar ise en sağlıklı şekilde korunmuştur. Söz konusu duvar çok uzun yıllardır
yerinde mevcuttur. Gerek duvarın yapım aşamasında ve gerekse de yapımından
bugüne kadar geçen süre içerinde karşı tarafça hiç bir itirazın yapılmamış
olması ve ardından kadastro tespitlerinin başlaması ile bu şekilde üç köy
muhtarının Manastırımıza karşı elbirliği ederek mesnetsiz saldırılarda
bulunması, karşı tarafın ne derece kötü niyetli olduğunu, aslında ormanın
korunmasının umurlarında olmadığı ve gerçek amacın Manastın arazilerinden pay
kapma olduğu ortaya çıkmıştır. Futbol sahasının açıldığı iddia edilen yerin de
orman alanı ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Söz konusu yer kadim bağ vasfında
olan bir yerdi. Bağ kaldırılarak saha haline getirilmiştir. En önemlisi bu saha
çalışmaları Midyat Kaymakamlığı'ndan izin alınarak ve kaymakamlığın yardımıyla
futbol sahası ve helikopter pisti yapma çalışmaları başlatılmıştır.
Manastırımızın etrafına çevirdiğimiz duvar, kendimizi, bahçelerimizi ve
diktiğimiz meyve ve değişik ağaçların korunması amacıyla yapılmıştır. ”
Din faktörünü öne çıkarıyorlar
Sorunun mahkemede
sürdüğünü anlatan Deyrulumur Manastırı Vakfı Başkanı Kuryakos Ergün açıklamasını
şöyle tamamladı: “Karşı taraf özellikle Süryani kökenli Türk vatandaşı
olmamızı fırsat bilerek halkı bize karşı galeyana getirmektedir. Bizlere karşı
halkı kin ve nefret beslemeye özendirmek için din faktörünü hep ön plana
çıkarmaktadır. Öyle olmasaydı hep Manastırımızı hedef tahtası haline getirmezdi.
Zira gerek Kadastro Müdürlüğü’ndeki ve gerekse de mahkeme safhasındaki
davalarında resmi hasımları Güngören Köyü tüzel kişiliğidir. Başvuruların
vakfımıza karşı değil köy tüzel kişiliğine karşı yapılması genekmektedir.
Yayvantepe , Eğlence ve Çandarlı köyü muhtarları bu şikayetleri ile Mahkemeyi ve
diğer ilgili resmi kurumları baskı altına almaya ve söz konusu makamlara tesir
etmeye çalışmaktadırlar. Normalde mahkeme kararı henüz verilmeden, köylerin
kadastro çalışma sınırı ve orman alanları kesinleşmeden bu tür suçlamalar
yaratılması her şeyi apaçık ortaya koymaktadır. Olay mahkemeye intikal ettikten
sonra sayın mahkemenin kararının beklenmesi gerekir. Mahkemenin vereceği karara
herkesin saygı duyması lazım. Hukuk Devleti’nin gereği de budur. Hakkımızda
saldırıların bu şekilde devam etmesi halinde, yaşanacak olan olumsuzluklara
karşı tüm hukuk yolları denendikten sonra; ihtiyaç duyulması halinde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi’ne ve Avrupa Birliği'nin ilgili komisyonlarına
başvurulacaktır.”