3 Bin 775 Metre Uzunluğunda Bir İsim



Mail, "Kadın Mühendisler e-platformu"ndan geldi, başlık "Mühendis Kadının Adı Var: Nefise Akçelik"ti... Belli ki, kadın mühendisler bir meslektaşlarının haklarını savunuyordu, ama kimdi Nefise Akçelik? Mail'de, 17 Ocak'ta açılacak, tartışmalı Karadeniz Sahil Yolu'nun tünellerinden en uzununa Akçelik'in isminin verildiği, ancak şimdi değiştirilmek istendiği anımsatılıyor, itiraz ediliyordu, çünkü o tünel Akçelik'in eseriydi. Ordulular, daha doğrusu Ordu milletvekillerinin değişiklik isteklerinin gerekçesi ise mühendisin hemşerileri olmamasıydı. Kadın mühendisler, isim değişikliğini emeğe saygısızlık ve ayrımcılık olarak değerlendirirken, mesleklerine nasıl baktıklarını da özetliyorlardı:

"Biz, ülkemizin dört bir yanındaki şantiyelerde, madenlerde, ormanlarda, tarlalarda, fabrikalarda çalışırken bölgecilik yapmıyor, toprağına terimizin damladığı şehirlerin halkından, yöneticilerinden ve milletvekillerinden bizi 'fahri hemşeri' saymalarını bekliyoruz"... Karayolları Genel Müdürü Mehmet Cahit Turan, kadın mühendislerin içini rahatlattı, 3 bin 775 metre uzunluğundaki tünelin isminin değiştirilmeyeceğini açıkladı. "Tünel" dedi Turan, "bu esere büyük emeği geçen Nefise Hanım'ın adıyla açılacak"...

Evet, Nefise Akçelik'in adını taşıyan tüneldeki emeği çok büyüktü, bu tünelin (Hapan) inşaatı sırasında kansere yakalanmış, ölümüne bir ay kalaya kadar çalışmıştı... Bu bilginin, direncin sınırlarını belki çocukluğunda, ama daha çok ilkgençliğinde çizmişti... İşte Akçelik'in, kısa, ama anlatılmaya değer öyküsü...

1955'te Tekirdağ'ın Muratlı ilçesinde doğdu Akçelik. Beş yaşında ilkokula başladı, on altısında Erenköy Kız Lisesi'ni bitirdi. Aynı yıl Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat- Mimarlık Fakültesi, İnşaat Bölümü'ne yazıldı. Bölümün tek kız öğrencisiydi. Diplomasıyla birlikte iyi derecede İngilizce ve Fransızca bilgisini ekledi mezuniyetine. 9 Temmuz 1978'de okul arkadaşı İbrahim Ethem Akçelik'le evlendi. Bir yıl sonra Oya'yı doğurdu, on yıl sonra da Oğuz'u. "Karayollarına girdiği 1978 yılından göğe ağdığı 2003 yılına kadar Türkiye'de yapılan karayollarının ve tünellerin her metresinde aklı ve alın teri vardır" diyor Ethem Akçelik, "Yollarımız biraz güvenli ise bunu Nefise'nin ve arkadaşlarının hiç bitmeyen çabasına ve emeğine borçluyuz".

1989'da "Fisürlü Kilde Deney Örneği Çapının Dayanım ve Deformasyon Özelliklerine Etkisi" adlı teziyle Gazi Üniversitesi'nde yüksek lisansını tamamladı Nefise Akçelik. Karayollarının tünel teknik şartnamesinin hazırlanışında ve son şeklini almasında onun imzası vardı. Isparta-Antalya Karayolu'ndaki iki tünelin proje müellifliğini ve kontrollüğünü yaptı, ama açılışa çağrılmadı bile. Siyasetçilerin mühendisliğe olan saygısızlıklarını ömrü boyunca eleştirecekti.

Mühendislikte bu denli başarılı olmasında zemin mekaniğine duyduğu hayranlığın payı büyüktü, 200'den fazla tünel ve geoteknik projesinde çalıştı, ulusal ve uluslararası konferanslarda 21 bildiri sundu. 2002'de, üstelik hastalığı ilerlerken o Türkiye'de ilk Uluslararası Tünel Kongresi'nin toplanmasına önayak olmakla kalmadı, altı da makale sundu. "Dünyanın en büyük tünel uzmanlarından Reinhard Rokahr bu kongrede Nefise'ye şükran çiçeği verdi" diye hatırlıyor Ethem Akçelik. Ondan, 16 yaşında tanıdığı Nefise'yi anlatmasını istiyoruz... "Daha o yıllarda" diyor, "yani 1971'de, bir kadın özgürlüğü savunucusu ve sosyalistti. 1978'de Demokratik Kadın Birliği'nin kurucuları ve yöneticileri arasına katıldı. 12 Eylül ülkenin üzerine bir karabasan gibi çöktüğünde adı barışı savunanlar arasındaydı".

Ethem Akçelik Nefise'sini tanımlarken, birilerine hükmetmeyi ve manipülasyonu tiksintiyle karşılayan, erkek egemenliğini koşulsuz reddeden, kadınlığından mutluluk duyan, baskının ve şiddetin her türüne karşı koyan, kadınlığına ya da kişiliğine yönelik her saldırıyı cezalandıran, halkına derinden bağlı bir enternasyonalist, antikapitalist, antimilitarist bir kadın portresi çiziyor. O kadın, TBMM'nin Irak'a asker göndermeyi reddetmesini hastalığına rağmen ömrünün uzamasına dayanak yapıyor, her an, her şeyini bölüşüyor, bir edebiyat oburu, karmaşık bir kişilik olarak algılanacak kadar doğal ve sade, mütevazı...

Nefise Akçelik 2000'de göğüs kanserine yakalanıyor, ama hastalığının işini aksatmasına izin vermiyor. Geçirdiği ameliyattan kısa bir süre sonra baretini takıp işinin başına dönüyor... 2001'de bir kaza atlatıyor, şantiyede buldozer yanlarına devriliyor, bir işçi ölüyor. 3 Ekim 2003'te, 25 yılını verdiği, adını taşıyan tünelin ve Bolu Tüneli'nin açılışını göremeden ölüyor... Oğuz Atay "Bir Bilim Adamının Romanı"nda mekanik alanında çalışmalarıyla tanınan Prof. Mustafa İnan'ı anlatmıştı. İnan'ın ismi daha sonra İstanbul-Ankara Karayolu'nun İzmit mevkiinde bir viyadüke verildi. Kim bilir belki bir gün, Nefise Akçelik'in de romanını yazanlar çıkar...