İstanbul Modern'in yeni sürekli sergisi 'Kesişen Zamanlar' adını taşıyor. Küratörler, Türkiye'de modernleşme tarihi ile resim tarihinin eşzamanlı olduğunu vurguluyor. İstanbul Modern'de yeni sürekli sergisi başladı. İlk sürekli sergi 'Gözlem-Yorum-Çeşitlilik'ten sonra 93 yeni yapıtla geliştirilen 'Kesişen Zamanlar'ın küratörleri Haşim Nur Gürel, Ali Akay ve Levent Çalıkoğlu, müzenin kendi modernliğini oturtmaya çalıştıklarını belirtiyor.
Gürel, Akay ve Çalıkoğlu, düzenlenen sürekli sergilerle, İstanbul Modern'in modernliğe bakışını ve bu modernliğe bakarkenki koleksiyonunu oluşturma çabasında. Nedir bu modernliğe bakış açısı? Bu soruyu Akay, "'Modern nedir?' sorusu sorulduğu zaman, insanlar moderni Türkiye'de hep Cumhuriyet sonrası olarak görüyor. Burada Osman Hamdi'nin olmasını yadırgayanlar oldu. Halbuki moderniteyi bir fikir olarak düşündüğümüz zaman her şeyi topluyor. Artsüremli ve eşsüremli bir bakış açısı var. Hem Batı'nın modernitesi var hem de buranın modernitesi var. Bunlar beraber gitmiyor ama aynı zamanda kesişiyorlar kimi zaman. Moderniteyi de bir dönem olarak düşünürsek, bu 19. yüzyılın ikinci yarısında başlıyor; Osman Hamdi'den çok önce. Modernin kronolojik başlangıç tarihi neredeyse Türk resminin de başlangıç tarihi. Ama diğer yandan baktığımız zaman siyasi ve sanatsal olarak bunun modernliğinin Batı'dakinin tersine işlediğini de görüyoruz. Modernin bugünkü anlamına baktığımız zaman, biz çok uzun zaman dilimlerini yan yana koymak şansına sahip olmaya başlıyoruz ki bu da İstanbul Modern'in sergileme biçiminin ta kendisi oluyor" şeklinde cevaplıyor.
'Kesişen Zamanlar'; Şeker Ahmet Ali Paşa'dan Hoca Ali Rıza'ya, Mahmut Cuda'dan Nurullah Berk'e ve Haluk Akakçe'ye Türk resminin farklı dönem ve üsluptaki sanatçılarının yapıtlarını kapsıyor. Levent Çalıkoğlu, böylesine zengin içerikli bir sergiyi düz çizgisel bir tarih yapısı içerisinde yerleştirmeyi yanlış bulduğunu belirtiyor. Çalıkoğlu, "Kronolojik okuma biçimi bana devredilen okuma biçimi. Fakat bu yapıtlara ve bu yapıtların birbirleriyle kurdukları anlamlara baktığım zaman bir kere onu görmüyoruz. Osman Hamdi Bey meselesinden gidersek genel olarak bize devredilen miras, modernliği tamamen biçimsel bir problematik olarak okumaktı. Bize kübizm modern olarak takdim etmekti. Bunun arkasındaki düşünceye baktığımız zaman Cumhuriyet'in kurucu ideolojisine bağlıdır. Aynı zamanda sanatçıların bu ideoloji ile kurdukları bir şeydir. Hemen hemen herkes modernliği, kübik resim yapmak veya soyut resim yapmak olarak algılıyor. Biz bu tartışmanın düşünsel yanının ne kadar zengin olduğunu ve bir yapıtın sadece biçimsel dilinin değil onu oluşturan sosyo-kültürel ve etrafındaki bilgiye bakarak moderni korumaya çalışıyoruz.
Bir yıl süreyle açık kalan ilk sürekli sergi 'Gözlem-Yorum-Çeşitlilik' sekiz 'tema kavram'la başlamıştı. 'Kesişen Zamanlar' ise dokuz kavramla çerçeveleniyor: 'Manzara Doğa', 'Kent Sosyal Hayat', 'Soyut Geometrik', 'Soyut Lirik', 'Figür İnsan', 'Natürmort Doğa', 'İç Mekân Duvarlar', 'Otoportre' ve 'Kadın'. İlk sergiden kalan 73 yapıt yeni sergide de yer alıyor ve 'Kesişen Yollar' küratörlerin bahsettikleri ana yapı içinde çeşitlenerek ve zenginleşerek sürüyor.
Haşim Nur Gürel, temaların kendi içlerinde değişim sağlayabilmesinin avantajlı olduğunun altını çiziyor: "Sınırları belli bir alanda 200 yapıtla resim sergisi yapıyoruz. Bir öyküyü her sene değiştirerek tekrar anlatmak imkânı kazanıyorsunuz. Kronolojik olarak bunu yapmanız zaten koleksiyonlar açısından ve gerek duvar imkânı açısından sorunludur."
Sıra heykel sergisinde
Haşim Nur Gürel, Ali Akay ve Levent Çalıkoğlu şu sıralar, 9 Şubat'ta İstanbul Modern'de açılacak olan 'Modern Türk Heykel Sanatından Bir Kesit' sergisi için çalışıyor. Müzenin üst katına yerleştirilecek bu sergide heykelin kendi serüveni anlatılacak. İlhan Koman, Zühdü Müridoğlu, Ali Hadi Bara, Kuzgun Acar, Azade Köker gibi köklü isimlerin yapıtları sergilenecek.
Haşim Nur Gürel bu tür sergilerin İstanbul Modern'in misyonlarından biri olduğunu söylüyor: "İstanbul Modern'in asıl misyonu kendi ülkesinin birikimlerine modern sanat deneyimi laboratuvar deneyi gibi düşünüp en uygun modeli geliştirme yönünde kullanmak. Dışarıda çok zengin bir yapıt birikimi var. Onların dolaşıma soktuklarını da sergileyerek bir model geliştirilebilir, ancak bu bir tuzaktır. Buna düşmemek gerek. Kendi birikimlerimizi kendimiz yorumlayarak doğrusunu bulmaya çalışıyoruz."