Abant’a Rezidans, Olimpos’a Fabrika Yapılabilecek!



Gazeteci Yusuf Yavuz'un haberine göre, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’ yeniden TBMM Genel Kurulu’nun gündemine alındı. Meslek odaları ve yaşam savunucularının büyük tepkisini çeken ancak Gezi olaylarının ardından geri çekilen tasarı, Meclis Genel Kurulu’nun 21 ve 27 Kasım tarihli birleşimlerinin gündeminde görüşülmeyi bekleyen tasarıların arasında üst sıralarda yer aldı.

Biri AKP'li 5 milletvekili tasarıya muhalefet şerhi koydu

Tabiatın ve biyolojik çeşitliliğin korunması konusunda çok sayıda hukuki düzenleme olmasının çok başlılık yaratarak yönetim boşluğuna neden olduğu gerekçesiyle Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nca hazırlanan tasarının pek çok maddesine TBMM Çevre Komisyonu üyesi 5 milletvekili ise muhalefet şerhi koydu.

Tasarıya Antalya'daki meslek odalarından tepki geldi

Komisyonun CHP’li üyeleri Melda Onur, Kemal Değirmendereli, Mustafa Serdar Soydan, Mehmet Hilal Kaplan ve AKP Adıyaman Milletvekili Salih Fırat’ın muhalefet şerhi koyduğu tasarıyla ilgili eleştirilerin başında hazırlık aşamasında bilim çevreleri, ilgili sivil toplum kuruluşları ve korunan alanların çevresinde yaşayan halkın görüş ve önerilerinin alınmaması gelirken Antalya’daki meslek odaları da ortak bir açıklama yaparak tasarıyla ilgili çekincelerini sıraladı.

‘Kurşunlu ve Düden şelalelerine rezidans yapılabilecek’

TMMOB Antalya İl Koordinasyon Kurulu adına bir açıklama yapan Ziraat Mühendisleri Odası Antalya Şube Başkanı Vahap Tuncer, tasarının bu haliyle yasalaşması durumunda korunan alanların ‘üstün kamu yararı’ gerekçesiyle rant uğruna yok edileceğini kaydetti. Tuncer, yasayla birlikte Antalya’nın dünyaca ünlü Kurşunlu Şelalesi ve Düden Şelalesi’nin yer aldığı alana rezidanslar yapılması, kentin son yeşil alanı olan Vakıf Zeytinliği’nin ise her türlü yapılaşmaya açılmasının mümkün olacağını dile getirdi.

Komisyon üyeleri: 'Korunan alanlar yatırımcılara açılacak’

Koruma alanlarının belirlenmesinde tek yetkili olarak Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın yetkilendirilmesini öngören tasarıya muhalefet şerhi koyan 5 milletvekilinin çekinceleri ise özetle şöyle sıralanıyor:

-Doğal zenginlik açısından öne çıkmış ve tüm dünya ile paralel koruma altına alınmış milli parklarımızın, doğal sit alanlarımızın, yaban hayatı koruma sahalarımızın, uluslararası öneme sahip sulak alanlarımızın yatırımcıların arazi edinme ve işletme taleplerine karşılık elden çıkmasını mümkün hale getirilmektedir.

-Tasarının bütünü incelendiğinde ülkemizdeki doğa koruma çalışmalarının tümünü yönetebilecek ve yönlendirebilecek, kurumlar arası çatışmaları çözebilecek bir düzenleme olmadığı ve ‘koruma’ anlayışının yetersiz olduğu ve ‘kullanma’ya yönelik düzenlemelerin ağırlıkta olduğu görülmektedir.

Koruma kararları kaldırılabilecek

-Tasarının 6. Maddesiyle gerçek ve tüzel kişilerin önerileriyle daha önce belirlenmiş olan koruma alanlarının sınırlarının değişebileceği, kısmen veya tamamen farklı statü kapsamına alınabileceği veya koruma kararlarının kaldırılabileceği belirtilmiştir.

Ülkemizdeki korunan alanların sayısı ve yüzey alanları zaten birçok Avrupa ülkesinin ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerle kabul edilen hedeflerin çok gerisindedir. Ülke yüzölçümünün yaklaşık yüzde 4-5′i civarında olan korunan alanlarımızın sayısının daha da artırılması gerekirken bu madde ile var olanların da korumasız kalmasına imkân verilmiş olacaktır.

Kamu yararı gerekçesi ile enerji ve madenciliğin önü açılacak

-Tasarı’nın 8. Maddesinde yer alan “üstün kamu yararı” ifadesi son derece muğlâk ve suiistimale açıktır. Üstün kamu yararı adı altında doğal alanlara zarar verebilecek birçok yatırımın önü bu madde ile açılmaktadır. Halk sağlığı ve milli güvenlik gibi kritik konular “üstün kamu yararı” gerekçesi olarak Kabul edilebilir. Ancak, 8. Maddenin 4. bendinde “çevreye yarar” diye son derece muğlak ve suiistimale açık bir ifade kullanılmıştır. “Çevreye yarar” ifadesine dayanarak madencilik, enerji , sanayi, tarım, turizm gibi doğa üzerinde etkiye sahip birçok yatırımın kolaylıkla gerçekleştirilebilmesi mümkün olacaktır.

-Tasarı’nın 9. Maddesinde yeralan “Bilgilendirme ve Katılım”a dair kısımda, herhangi bir alanda gerçekleştirilecek koruma ve planlama çalışmaları hakkında yöre halkı yalnızca “bilgilendirilecek” tir.

Yetki devri ile Abnat'ta tahribat yapıldı

-Tasarı’nın 10. Maddesinin 2. bendinde “Korunan alanda işletme yetkisi, kısmen, talepte bulunmaları halinde il özel idarelerine, belediyelere, bu Kanunun amacına uygun faaliyetler yürüten vakıf ve derneklere ilgili bakanın onayı ile devredilebilir veya geri alınabilir” denmektedir. Valiliklere bağlı İl Özel İdaresi’ne yapılan yetki devirlerinin onarılması imkânsız tahribata yol açtığı en son Bolu-Abant Tabiat Parkı örneğinde yaşanmıştır. Korunan alan yönetimi gibison derece hassas ve dikkatle ele alınması gereken bir sorumluluğun, konunun uzmanı olmayan ve yeterli teknik bilgi birikimine sahip olmayan kurumlarca yerine getirilmesi ciddi ve geri dönüşü olmayan kayıplara neden olabilir.

Milli parklar kanunu kaldırılarak HES'lerin önü açılacak

-Tasarı’nın 37. Maddesi’nin 6. Bendinde “9/8/1983 tarihli ve 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır” ifadesi yer almaktadır. Milli Parklar Kanunu’nun bu Tasarı ile birlikte yürürlükten kaldırılması hâlihazırda zaten ciddi baskılarla karşı karşıya kalan Milli Park alanlarımızı olumsuz biçimde etkileyecektir. Özellikle son dönemde sayıları hızla artan HES lere karşı açılan davalarda Milli Parklar Kanunu önemli birdayanaktır ve bu düzenlemeyle beraber budayanak ortadan kaldırılmaktadır.

-Bakanlığın bu Tasarı yasalaştıktan sonra çıkarmayı planladığı yönetmeliklerin kamuoyu ve ilgili STK’larca önceden bilinmesi ve müdahale edilmesi mümkün olmayacağı için Milli Park alanlarımızı nasıl bir sürecin beklediği endişe uyandırmaktadır.