Abidin Dino'nun Tutuklu Seramikleri



"En alt katmanda Neolitik döneme ait kırık bir çanak, üstünde pekişmiş çini bir tabak, onun üstünde porselen vazo parçası, az ötede İtalyan mayolika tabak, öbür yanda seledon yeşili bir Çin vazosu, beride İznik duvar çinisi, daha ötede lüsterli İspanyol tabağı, bir üst katmanda yüzyıllar önce toprağa gömülen yanar-dönerli bir İran vazosunun parçaları..."

İşte toprak ve ateşin birlikteliğinin, çağdaş Alman seramik sanatının öncülerinden Max Laeuger'in söylemiyle, en kısa ve görkemli özeti. Bir Maya köylüsünün, bir Pueblo yerlisinin, ya da Anadolu çömlekçisinin, adı bilinmeyen ve de bilinen nice seramikçinin yanı sıra, P. Gauguin, J. Cocteau, G. Braque, J. Miro, M. Chagall, P. Picasso ve Abidin Dino'nun ellerinin de izi var bu birliktelikte.

Toprak ve ateş, tıpkı diğer elementler gibi saygı ve masum ellerle yaklaşıldığında kullanılmalarına izin verirler. Tek parti döneminin icraatı, "antifaşistler sürgünü" nedeniyle 1941-43 yılları arasında zorunlu olarak ikamet ettiği Adana'da, ağabeyi Arif Dino ile birlikte tanışır kille Abidin Dino. Saygıyla yanaşır ona. Nasıl ki, Miro'nun ve Dufy'nin arkasında J. L. Artigas, Picasso'nun arkasında Georges-Suzanne Ramie ustalar varsa Dino'ların arkasında da Murat usta vardır. Hitit vazolarından Yunan vazolarına kadar bütün dekorlama yöntemlerini bilen Murat usta, renklendirici metal oksitlerle "oynamayı" öğretir onlara. A. Dino'nun her zaman önemsediği imece yöntemiyle çömlekler üretirler.

Sonra, 1949-50'de Ankara'da Seramik Enstitüsü'nde tekrar seramik çalışma fırsatı doğar. O sıralarda milletvekili olan, seramiğe meraklı Zeyyad Ebüzziya (seramik sanatçısı Alev Ebuzziya'nın babası) götürür Abidin Dino'yu enstitüye. Biçim ve renk olarak Protohititlerden, eski Anadolu uygarlıklarından esinler taşıyan bu seramiklerin başına gelenleri, Güzin Dino'nun "Gel Zaman Git Zaman" adlı anı kitabından öğreniriz:

Marksçı öğretiye bağlı olan A. Dino, Türkiye Komünist Partisi'nin "Yeni Edebiyat" dergisine önemli katkılarda bulunduğundan; diğer TKP'liler gibi dönemin baskılarından payını alır. 1951 tutuklamaları başlamıştır. Daralan çemberden bunalan Dino'ya iki yıldır pasaport verilmemektedir. Git gellerden bıktığı bir gün, yeni iktidara gelmiş olan Demokrat Parti'nin İçişleri Bakanı Feyzi Lütfü Karaosmanoğlu'nun karşısına çıkar. O gün görüş günüdür. Ablasının kocası Suphi Nuri'nin İstiklal Savaşı ve İstiklal Mahkemesi'nden arkadaşı olan bakana: "Ya tutuklayın beni ya da pasaportumu verin" der. Emniyet Müdürlüğü ile İçişleri Bakanlığı'nın bir süre çekişmesi sonucunda pasaportunu alır. Nihayet Avrupa'ya gidebilecektir.

26 Ocak 1952'de yolculuk günü gelip çatar. Yolcular uçağa alınırken A. Dino'yu göremez eşi. Kaçırdık, el sallayamadık diye hayıflanırken A. Dino'yu karşısında bulur. Pasaportta sorun vardır, Yeşilköy'den Sansaryan Hanı'na gidilir hiç vakit kaybetmeden. Önce bakana telefon edilir sonra Emniyet Müdürü'nün karşısına çıkılır. Bakanın emriyle; durum düzeltilir, özürler dilenir, uçak bileti ayarlanır. Ertesi gün Roma'ya uçar Dino.

Ama yıldırma politikaları bitmez. Bir sabah, Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'ndeki dersinden çıktığında; sivil polisleri bulur karşısında Güzin Dino. "Evinizde seramikler varmış, üstlerinde zararlı işaretler olduğu ihbar edildi. Götüreceğiz..." derler. Birkaç mukavva kutu bulunur, tek tek sarılır seramikler. Ne zahmetli, ne tehlikeli bir iştir işin bu tarafı, bilen bilir. Seramik Enstitüsü'nde üretilen seramikler, sergi hazırlığı öncesinde Birinci Şube'ye düşerler. Güzin Dino, teslim belgesi ister. Tutanak tutulurken elbirliği ile isim takılır 77 parçaya. Kulplu, mavili diye fişlenirler birer birer. Tutuklama operasyonu gün boyu sürer. Ertesi günü, Dino'nun komünizm propagandası yaptığının anlaşılması üzerine eşiyle Avrupa'ya kaçtığını yazar gazeteler.

Polis koleji öğretim görevlilerinden oluşan bilirkişi heyeti inceleyecektir seramikleri. Fakat içlerinde güzel sanatlar uzmanı yoktur. Tartışmalar, istifalar sonunda oluşturulan yeni bilirkişi heyeti seramikler üzerine orak çekiç resimleri çizildiğine karar verir. Abidin Dino'nun Ağır Ceza'da yargılanması için İtalya'dan geri getirilebileceği söylenir. Bilirkişi raporuna itiraz eden Güzin Dino'nun imdadına eş dost koşar. Güzel Sanatlar Akademisi'nden yeni bir bilirkişi heyeti toplanmasına karar verilir. İş uzar, durum baba dostu Adliye Bakanı'na intikal eder. Bakan, "anlamsız çizgilerin" anlamını sorar; Güzin Dino bunların soyut çizgiler olduğunu anlatmaya çalışır. Boş vakitlerinde Fenerbahçe'deki köşkünde suluboya manzara, çiçek ve kuş resimleri yapan bakan; "A kızım, senin kocan da gül, bülbül resimleri dururken, ne diye köşeli ya da kıvrımlı anlaşılmaz çizgiler çiziyor" diye yakınır. Baba hatırı için Güzin Dino'yu cumhuriyet başsavcısına gönderir. Başsavcı, elindeki çaydanlığın altındaki "Abidin" imzasında, orak-çekiç işaretlerini deşifre etmekte ısrarlıdır. En sonunda Güzel Sanatlar Akademisi üyelerinden oluşan bilirkişi heyetinin, seramiklerde suç unsuru olmadığına dair raporuyla bu parodiye son verilir! Fakat perde kapanmaz. Adliye koridorlarında, duvar diplerinde gözaltında tutulan seramikler, sergilenemeden oraya buraya dağılır. Bir-iki parça Paris'in yolunu tutar. Yıllar sonra, 1969'da İstanbul'a gelen A. Dino, bu dava yüzünden uçaktan iner inmez ifade vermek üzere emniyete götürülür. Dosya ancak o zaman kapatılır.

"Bütün materyaller içinde en basit, yoksul ve zengin olan toprakla" bağlarını koparmaz Abidin Dino. Paris'te yakın dostluk kurduğu Picasso'ya seramiklerinin başına gelenleri anlattığında; Picasso onu bir çömlekçi kasabası olan Vallauris'e, seramik çalıştığı Atölye Madoura'ya birlikte çalışmaya davet eder. 1951'de, dört ay kadar Picasso'yla ve zaman zaman onlara katılan Chagall'la çömlekçi tezgâhında çalışan Dino, 50 parça seramikle Paris'e döner. Bunların satışından elde ettiği parayla yeniden resme başlar.

Kendi kendini yetiştiren, "anti-akademik" bir kültür adamı olan Dino, "bir 'ses', bir 'söz' bir 'renk' gibi düşünür sanatı." O yüzden resim, yazı ve karikatürün yanı sıra seramik ile de ulaşır insanlara. Bu sanatla bağlarını koparmaz. 1967-68'de Amerikalı ressam George Ball ve İngiliz ressam Cecil Michaelis'le, L'Harmas atölyesinde seramik çalışır, bunları 1968 Mayıs ayında Galerie Henriette Gomez'de sergiler. 68 öğrenci hareketlerinin öne çıkmasıyla bu sergi gözden kaçar ne yazık ki.

1986'da, İtalya'nın seramik merkezi Faenza'ya, şehrin sanat danışmanı Enzo Biffi Gentile tarafından davet edilir. Yaptığı seramikler yüzünden bu kez Sansaryan Han'a değil; ziyafetten ziyafete gidilir her gün. 1990'da bir kez daha Faenza'ya Seramik Bienali için gider.1992'de el desenleri serigraf baskı tekniğiyle porselen tabaklara uygulanıp İstanbul'da Galeri MD'de sergilenir.

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nde yer alan "Abidin Dino Bir Dünya" başlıklı sergide sadece birkaç tanesini görebildiğimiz seramiklerin geçmişi böyle işte!

Ölümünden bir yıl önce (1992), "20. Yüzyıl Seramik Sanatında Resim" başlıklı sanatta yeterlik tezim için A. Dino'ya başvurduğumda; bana yazdığı mektupta, bu serüvenden kurtulan seramiklerin "Cündoğlu Ailesinin koleksiyonunda" olduğunu belirtmiş; yine aynı mektubu: "Tekrar Anadolu'da çalışma olanaklarım olursa, yeni bir şeyler yapabileceğimi sanıyorum, bakalım, Kim bilir?" cümlesiyle bitirmiş. Bilindiği gibi seramik, ateş ve toprağın uyumudur.

Belki de bu uyum içinde mutluluğun renklerini arıyordu Abidin Dino. Kim bilir?