Mühendis, mimar ve şehir planlamacıların bilgisine
başvurulmadan ortaya çıkan kentleşme, merkezî ve yerel düzeyde alınan kararlarla
devam ettiği sürece, hiçbir teknik ve bilimsel inceleme yapmadan kent imarı,
ulaşım master planı yapılan bir Türkiye’deki felâket görüntülerinin sonu
gelmeyecek gibi görünüyor... Oysa sel baskınına uğrayan bölgeler, dere
yatakları, su havzaları, düz ova ve tarımsal alanlar, planlama ilkeleri
açısından kentsel gelişmeye açılmaması gereken yerler arasında. Bu alanların
dikkate değer bir bölümü için geçtiğimiz dönemlerde belediyelere uyarılar
yapılmış, bir bölümü için davalar bile açılmıştı. Ancak Kamu İhale Kanunu ve
belediyelerin dere yataklarını imara açmasının, bu tür olaylardaki büyük
kayıpların adresi olduğunu bizzat devletin kendisi gösteriyor.
Yaşananlar ‘doğal afet’ değil
Türkiye’deki çarpık kentleşme sonucu ortaya çıkan tabloyu TMMOB Şehir
Plancıları Odası Genel Başkanı ve ODTÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tarık
Şengül’e sorduk. Şengül, büyük rantlarla ve rant çevreleriyle
yüzleşmeden, sel ve benzeri afetlerde Türkiye’nin yüzleşemeyeceğini söyledi. “Bu
toplumsal olarak inşa edilmiş ve adım adım hazırlanmış bir âfettir” diyen
Şengül, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kurallı şehir planları jeolojik etütlere dayanır ve bu etütlerde yapılaşmaya
kapatılacak bölgeler belirlenir. Bu alanlar durumlarına göre ya tümüyle
yapılaşmaya kapatılır ya da koşullu açılırlar. Ancak görüyoruz ki belediye
meclisleri bu alanları sistematik biçimde yapılaşmaya açıyor ve sonuçta bu
konularla hiç ilgisi olmayan masum insanları yitriyoruz. Bunun sorumluluğu bu
kararları alanlardadır.”
Şengül, “Dere yatağını yapılaşmaya açanlar ne yaptıklarını biliyorlar.
Sorunun gerisinde arazi rantı var. 1000 metrekarelik arsanın milyonlarca dolar
ettiği bir ortamda, dereler ‘tepe’ görünmeye başlıyor. Uygulamalar bir
‘yolsuzluk rejimi’ne dönüşmüş durumdadır. Bugün dere yataklarını temizlemek
yönünde kararlar alınıyor. Rant ve yolsuzluklarla yüzleşmeden dere yataklarını
temizlemek çözüm olamaz” diye konuştu.
“Özellikle İstanbul’da dere yataklarını temizlemeye TC Hükümeti’nin bütçesi
yetmez” diyen Tarık Şengül, 1998’de ‘Ayamama deresine dikkat’ diyen bilirkişi
raporunu 11 yıl görmeyen anlayışın, bu ihmalin hesabını vermeden, çözümün
parçası olamayacağını söyledi.
Önlem, âfetten önce alınmalı
Uzmanların selin âfete dönüşmesini engellemek için Türkiye’de yapılması
gerekenlere ilişkin önerilerinden bazıları şöyle:
* Yüksek derecede risk ülkesi olan Türkiye’ye özel bir ulusal strateji
geliştirilmeli; * Başta risk bölgeleri olmak üzere yerleşim alanlarının risk
haritaları çıkarılmalı ve Belediyeler Yasası’ndaki düzenlemeler de bu haritaya
uygun şekilde yeniden oluşturulmalı;
* Yerleşime uygun olmayan yüksek riskli bölgeler mevcut yapılaşmadan
arındırılmalı; * Bütçe kaynaklarının kullanımında afet konusu öncelikli hale
getirilmeli; * Su havzaları, dere yatakları, tarım alanları ve riskli kıyı
bölgelerinde kentsel gelişmeye izin verilmemeli; * Orman talanları
durdurulmalı, 2B alanlarına yönelik rant merkezli anlayışlardan vazgeçilerek, bu
alanlara orman vasfının kazandırılması için çalışmalar başlatılmalı;
* Topluma yönelik eğitim çalışmaları sistematik hale getirilmeli.