Kanada’daki Türk uzmanın yaptığı araştırma, ahşap yapıların en şiddetli depremlerde bile can kayıplarını büyük ölçüde engellediğini ortaya koydu.
Dünyada ahşap evlerden oluşan yerleşim bölgelerinde meydana gelen 7 depremi inceleyen araştırmacılar, beton yapılara karşı olmadıklarını, ancak bunların hatayı affetmediğini, ahşap yapıların ise hatalara karşı daha toleranslı olduğunu söylediler.
Kanada’daki Türk uzmanın, çoğunluğu ahşap evlerden oluşan yerleşim bölgelerinde meydana gelen 5.7-8.4 büyüklüğündeki 7 depremi incelediği araştırması, ahşap yapıların en iddetli depremlerde bile can kayıplarını büyük ölçüde engellediğini ortaya koydu.
Kanada Orman Ürünleri Araştırma Enstitüsü (FORİNTEK) Ahşap Mühendisliği Bölümü Müdürü, Kanada Deprem Mühendisliği Konseyi ve ABD Deprem Konseyi Ahşap Yapılar Bölümü üyesi Erol Karacabeyli, Dr. Hans Rainer ile gerçekleştirdiği araştırma hakkında bilgi verdi. Karacabeyli, Kanadalı sismologların, ülkenin British Columbia eyaletinde 9 büyüklüğünde bir deprem beklediğini belirterek, bu beklenti nedeniyle yaptıkları araştırmada mal kaybını azaltmaya yönelik yeni inşa standartlarının geliştirilmesini amaçladıklarını söyledi.
Kaliforniya’da 1971, 1989 ve 1994’te meydana gelen 3 deprem ile 1987’de Yeni Zelanda, 1995’te Japonya (Kobe), 1988’de Kanada ve 1964’te Alaska’daki birer depremi ele aldıklarını belirten Karacabeyli, bunlarla ilgili makale ve araştırmalarda yer alan deprem haritaları, sismik kayıtlar, şiddet, ivme, can kaybı ve hasar bilgilerini 28 sayfalık bir raporda topladıklarını kaydetti. Erol Karacabeyli, “İnsanların yüzde 95’inin ahşap yapılarda oturduğu yerlerde meydana gelen 7 depremi inceledik. Yaklaşık 300 bin ahşap binanın çok şiddetli şekilde sallandığı bu depremlerde, kalp krizi de dahil olmak üzere sadece 34 kişinin öldüğünü tespit ettik” dedi.
İtalya ve Japonya’dan birçok bilimadamının çalışmayla ilgilendiğini, ABD’de de bir proje başlatıldığını anlatan Karacabeyli, ardından da ahşap yapıların deprem simülatörlerinde test edilmesinin gündeme geldiğini belirtti.
17 AĞUSTOS DEPREMİNİN SİMÜLASYONU
ABD’de Deprem Mühendisliği Araştırmaları Üniversiteler Konsorsiyumu’na (CUREE) ait ve Japonya’daki deprem simülatörlerinin kullanıldığını anlatan Karacabeyli, şunları kaydetti: “Alaska depremi dışında, ele aldığımız depremler ile 17 Ağustos depreminin sismik kayıtları ABD ve Japonya’da simülatörlere yüklenerek, 1-3 katlı ahşap binalar üzerinde test edildi. Testlerde Kuzey Amerika’da karkas sisteme dayalı yapılar kullanıldı. Binalar önce sadece ahşap yapısı kurularak, daha sonra da alçıpan ve sıva eklenerek test edildi. Ben alçıpan ve sıvayla yapılan denemelerde, yükler artacağı için binaların daha dayanıksız olacağını tahmin ediyordum. Ancak alçıpan ve sıvanın binanın daha sert olmasını sağladığı görüldü. Testlerde giriş katlarında açıklık bulunan, zayıf binalar seçilmesine rağmen, çok iyi dayanıklılık gösterdiler. Ahşap binaların hepsi bu testlerden sağlam çıktı. Çok şiddetli bir deprem olan 17 Ağustos depreminin simülasyonunun bu binalara etkisi de çok zayıf oldu.”
‘AHŞAP DERSLERİ YENİDEN KOYULSUN’
Hafif ve esnek olması nedeniyle şiddetli depremlerde dahi bu yapılardan insanların canlı çıkabildiğini ifade eden Karacabeyli, “17 Ağustos depremi Kanada veya Kaliforniya’da olsaydı kesinlikle çok daha az can kaybı meydana gelirdi” dedi.
Beton yapılara karşı olmadığını, ancak bunların hatayı affetmediğini dile getiren Karacabeyli, buna karşın ahşap yapıların hatalara karşı daha toleranslı olduğunu söyledi. Karacabeyli, dünyada, son 20 yılda büyük gelişme sağlanan ahşap yapılara karşı ilginin giderek arttığını belirterek, “Türkiye’nin de 1930’lu yıllarda terk ettiği, geleneksel mimarisi içinde bulunan ahşap yapılara yeniden yönelmesi gerekir. Batıdaki yapıların pratikliği ile Türk ahşap mimari tarzı birleştirilebilir. Bunun için de üniversitelerin çoğundan kaldırılan ahşap derslerinin yeniden konulması ve mimar ve mühendis odalarının Ulusal Ahşap Birliği’yle birlikte mesleki seminerler düzenlemesi yararlı olur” diye konuştu.