Artvin’in Gürcü Kiliseleri



Bir kısmı Çoruh nehrinin kollarının suladığı Erzurum’un Tortum ilçesi sınırları içinde kalan Gürcü kiliselerinin, üç tanesi de Artvin sınırları içerisinde yer alıyor. Bunlardan en önemlisi kuşkusuz İşhan Manastır Kilisesi’dir. İşhan Manastırı, Yusufeli’ndeki İşhan köyündedir. Manastırdan günümüze bir kilise ve bir şapel ulaşmıştır. “Kilisenin adı ilk olarak, 951 tarihli ‘Grigor Khandza’nın Yaşamı’ adlı elyazmasında geçer. Khandza Manastırı’nda Gürcü dilinde yazılmış olan ve halen Kudüs’te saklanan elyazmasında, III. Nerses’in piskoposluğu döneminde, doğum yeri olan İşhan’da tetrakonchos planlı bir kilise inşa ettirdiği belirtilir. Ancak, kısa süre sonra başlayan Arap akınları sırasında kilise tahrip olur ve terk edilir. Dokuzuncu yüzyılın başında Rahip Saba, Kral Adarnese’nin desteği ve maddi katkısıyla, tahrip olan kilisenin yerinde yeni bir manastır kurar ve manastırın ilk rahibi olur. Kilisenin içindeki ve güney duvarındaki beş ayrı Gürcüce yazıttan, kilisenin 917 yılından başlayarak 1032 yılına kadar değişik dönemlerde onarıldığı anlaşılır. 12.-14. yüzyıllarda ise kilisenin batı, kuzey ve güneyine yeni yapılar eklenir”(1).

Çoruh Havzası’ndaki beş piskoposluk merkezinden biri olarak anılan manastırın 17.  yüzyıla kadar kullanıldığı biliniyor. 19. yüzyılda Osmanlı-Rus savaşları sırasında Osmanlı ordusunun kışlası olmuş. 19. yüzyılın sonundan 1983 yılına kadar batı haç kolu cami olarak kullanılan kilise, 1987 yılında da Kültür Bakanlığı tarafından tescil edilerek korunması gereken taşınmaz kültür varlıkları arasına alınmış. Ancak o zamandan bu yana korunmanın esamisinin okunmadığı ortada. Artvin’deki bir diğer yapı da Barhal Manastırı. Barhal Manastırı da Yusufeli’nde Altıparmak Köyü’nde Parhal Çayı’nın sağındaki yamaçta yer alır.  Manastır’dan günümüze bir kilise ve iki şapel ulaşmış.  Ne yazık ki, Anadolu’daki tüm sivil eserlerin, hangi dine mensup olursa olsun makûs talihi bu olsa gerek.

Yusufeli’deki Okhta Ecclesia (Dört Kilise) Manastırı da aynı ilgisizlikten ve duyarsızlıktan nasiplenen yapılardan biri. Tekkale köyüne 7 km. uzaklıktaki bu yapı 1350 metre yüksekliğinde bir tepe üzerine inşa edilmiş. Bu kilise diğer yapılara nazaran daha korunmuş durumda olsa da yine de bir turizm değeri olarak bilinmiyor. Şavşat’taki Tbeti Katedrali  ise Cevizli köyünde bulunuyor ve ondan günümüze kalan bir kilise ve bir şapel. Bir süre yanındaki okulun tiyatro salonu olarak kullanılan kilisenin 1953 yılında kubbesi ile birlikte batı bölümü tamamen yıkılır. Artvin merkezindeki Hamamlı köyünde bulunan Dolishan Manastırı da tarihin izlerini yok ettiği yapılardan biri. Günümüze sadece bir kilisenin ulaşabildiği yapı cami olarak kullanılmış, 2002 yılında köye yeni bir cami yapılmasıyla kilise terk edilmiş ve içindeki ahşap kat ayrımı sökülmüş.

Evet; Artvin kiliselerinin durumu böyle. Sonradan camiye çevrilenler bile kaderine terk edilmiş. Burada şunu önemle vurgulamakta fayda var: Türkiye gerçekten de TRT’deki programlarda iddia edildiği gibi bir açıkhava müzesi ise gereği yapılsın. Eğer gereği yapılmazsa bu yapılar da olmayacağından mesela bir 10 yıl sonra müzelik durumdan bahsetmek imkânsız olacak. En iyisi iş işten geçmeden, elbette işin ehli insanlarla bu kiliseleri onarıp Artvin’e kazandırmak. Bu, inanç turizmi kadar kültürel mirasın korunması adına da doğru bir hamle olacak.

1. choruh.com