"Aslında Pahalı Bir Proje Ofisiyiz"

Ender Özatay

Gittikçe daha da yükselen yapılar, hayal gücünü zorlayan tasarımlar, şantiyelerde zamana karşı verilen yarış ve çalışan - çevre güvenliği gibi unsurlar, artık daha komplike iskele ve kalıp sistemi çözümleri gerektiriyor. Dünya genelinde pekçok ülkede gerçekleştirdiği biribirinden farklı alt ve üst yapı projeleriyle (en ünlüsü, şu an için dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa) bu anlamda iddiasını kanıtlamış olan DOKA kalıp ve iskele sistemleri; Türkiye'de de İzmit Körfez geçiş köprüsü projesinden Nissibi Köprüsü'ne, Maslak 1453'ten Mistral Tower projesine kadar birçok şantiyede kendini gösteriyor. İnşaat sektörünü örneğin 'otomatik tırmanır kalıp sistemi'yle tanıştıran DOKA'nın Türkiye Genel Müdürü Ender Özatay; şu anda 40 katlı binaların birçoğunun bu sistemle inşa edildiğini, aksi halde o hızlarda ilerlenemeyeceğini söylüyor. Bir ürün ve hizmetler zinciri sunduklarının altını çizen Özatay, "Aslında pahalı bir proje ofisiyiz" diyor. Türkiye inşaat sektörünün en az yüzde 40'ının hala kara kalıpla çalıştığına işaret eden Özatay, teknoloji kullanımı için insanları zorlayacak bir faktörün oluşması gerektiğine de vurgu yapıyor.

İskele ve kalıp sistemleri, tasarlanan imgenin gerçeğe dönüşmesinde en önemli enstrumanlardan biri kuşkusuz. Siz, sektörün içinden biri olarak kendinizi nasıl görüyorsunuz?

Aslında bizi ayakkabı imalatçısı gibi düşünebilirsiniz. 'Ayağıma özel bir ayakkabı istiyorum' diyorsunuz; ayağınızın kalıbı alınıyor ve ona uygun bir ürün üretiliyor. Bizim yaptığımız da bu. Bir yapı yapılacak; mimar, konsept projeyi tasarlıyor. Sonrasında statik proje hazırlanıyor; yapının kolonları, kirişleri ve perdelerinin boyutları, yerleri ortaya çıkıyor.

Bu nedenle bir röportajınızda, “Yeni projelerden herkesten önce bizim haberimiz olur” diyorsunuz sanırım?

Evet, betonarmeciler, statik proje ofisleri, özellikle çok katlı binalarda kalıp firmalarıyla iş birliği yaparlar. Çünkü yüksek katlı binalarda çözümler, artık kolon-kiriş ya da kolon-perde, perde-döşeme şeklinde değil. Binanın merkezinde yükselen ve kor tabir ettiğimiz bir çekirdek var; yapı, bu çekirdeğin etrafında yükseliyor. Bu çekirdeğin tasarımı için de mutlaka bir kalıp üreticisiyle birlikte çalışmanız gerekiyor. Bu anlamda çok katlı bir yapı yapılacaksa ya da İzmit Körfez geçiş köprüsü, Boğaz Köprüsü gibi özel bir tasarım söz konusuysa; bundan, önce kalıp üreticileri haberdar oluyor.  

İskele kalıp üreticileri, projenin tasarımını etkileyebiliyorlar mı?

Biz, mimari tasarım ofisleriyle değil de, daha çok betonarme proje ofisleriyle çalışırız. Eğer uygulaması imkansız bir tasarımsa, yorumlarda bulunulabilir; ancak bugüne kadar böyle bir durumla karşılaşmadık. Betonarme proje ofisleri de kalıp teknolojilerini öğreniyorlar ve kendilerini geliştiriyorlar. Şöyle bir örnek verebilirim; İstanbul’da yeni bir yüksek yapı zinciri projesine başlanıyor. Proje, yüksek 5 bloktan oluşuyor ve her blok için iki çekirdek var tasarımda. Oysaki, öncesinde haberimiz olsaydı; betonarme proje ofisini tek çekirdekten oluşan bir tasarıma yönlendirebilirdik. Şu haliyle otomatik kalıp kullanamıyorsunuz; iki farklı kalıp sistemi ile binayı çıkartmak zorundalar. Kabaca hesaplamak gerekirse, 40 katlı 5 blok ve toplamda 200 kat yapar. Bu da 2 günden 400 gün anlamına gelir. Şantiye gideri günlük 100 bin dolar olsa, 40 milyon dolar tasarruf edilebilirdi. Kaçan fırsat bu.

Reklam Goruntulenme Bolumu


Bir proje ofisi gibi de çalışıyorsunuz o halde?

Bir ürün ve hizmetler zinciri sunduğumuzu söyleyebiliriz. Pahalı bir proje ofisiyiz aslında; çünkü hizmet fiyatlarımızda proje bedeli de işin içinde. İstanbul’da, çok tecrübeli inşaat mühendislerinden oluşan 12 kişilik bir proje ekibimiz var. Onlar önce betonarme projeye göre kalıbı çiziyorlar. Eğer işi alırsak, uygulama projelerini yapmaya başlıyoruz, ki bu süreç minimum iki ay sürüyor. Uygulama projelerinden sonra kalıp üretiliyor, sevkiyatı yapılıyor. Saha ekibimiz, projenin büyüklüğüne göre kimi zaman haftalarca montaja eşlik ediyor. Montajdan sonra da düzenli olarak ilgili şantiye ziyaret ediliyor, raporlar tutuluyor. DOKA’nın bütün bilgi birikimi mühendislik üzerine; en güçlü olduğumuz alan teknik hizmetimizin çok iyi olması.
 
Hem satış, hem de kiralama yapıyorsunuz değil mi? Firmaların satış ya da kiralama tercihleri neye göre şekilleniyor?

Evet, iki hizmeti de veriyoruz. Oransal olarak, yüzde 80 satış, yüzde 20 kiralama diyebiliriz. Firmaların tercihi, işin büyüklüğüne göre değişiyor; şehir içi viyadük, az katlı yapılar ya da İzmit Körfez geçişi gibi süresi belli ama inanılmaz büyük bir kalıp yatırımı gerektiren bir proje olabilir ve bir daha bu boyutta bir iş yapmayacak olabilirsiniz. İzmit Körfez geçişi, 3,4 kilometrelik bir köprü; bilmiyorum Türkiye’de bir daha böyle bir proje yapılır mı ya da ne zaman yapılır? STFA’nın böyle bir proje yapmama olasılığı daha yüksek. Bu nedenle kalıbı satın almıyor, kiralıyorlar.

Bu tür kalıpları geri aldıktan sonra nasıl değerlendiriyorsunuz peki?

Avusturya’da ülkeler arasında ürün transferi yapan bir merkezi stok birimimiz var; hepsini geri gönderiyoruz. Onlar da başka projelere yönlendiriyorlar. Köprü inşaatının betonarme kısmı bitti zaten; kalıplar dönüyor şu anda.

Özellikle yüksekten düşme nedeniyle yaşanan iş kazaları sonrası iskele kalıp sistemleriyle ilgili yeni düzenlemeler gündeme geldi; mühendislik, teknoloji, güvenlik öne çıktı. İnşaat sektörünün yenilikçi çözümlere adaptasyonunu nasıl görüyorsunuz?

Teknolojik kullanımı için insanları zorlayacak bir faktörün oluşması lazım. Bu zorlayıcı faktör de hiç düşünmediğiniz bir şey; arsa fiyatları. Arsa fiyatları ne kadar yüksek olursa, daha yüksek ve daha hızlı bina yapma ihtiyacı da o kadar artıyor. Bu da daha teknolojik ürünler kullanmak anlamına geliyor. Daha yüksek katlı binaların yapılabilmesinin tek sebebi de kalıp üreticilerinin geliştirdiği sistemler. Hatırlayalım; 2 katlı evlerden 5 katlı apartmanlara, sonrasında 10 katlı ‘yap-sat’lardan 20 katlı binalara geldik. Şimdi etrafımızda hep 40 katlı, 50 katlı binalar var. Bir sonraki aşamada da 100 katlı gökdelenleri göreceğiz. Şu anda yapılan 40 katlı binaların birçoğu otomatik tırmanır kalıp sistemiyle inşa ediliyor. Eğer otomatik tırmanıp kalıp sistemi olmasaydı, o yapılar o hızlarda yapılamazdı.

İnşaat sektörünün tutuculuğunun kırılmaya başladığı bir dönemdeyiz; iş güvenliği konusunda zaten birçok noktada kırıldı. Rüzgar koruma perde sistemleri ya da koruma perde sistemleri kullanımında bizim odağımız, hep 40 kat ve üstü yapılardı; ama bu sistemlerin kullanım alanı şu an 20 katlı yapılara kadar düşmüş durumda. Bu çok önemli, olumlu bir gelişme.

Yüksek yapılar, son yılların tartışmalı konularından; merkezi idare de yatay yapılaşmayı teşvik ediyor gibi görünüyor. Siz ne dersiniz bu konuda?

Şehir merkezleri için yüksek yapı bir zorunluluk. İstanbul için konuşacak olursak, örneğin Büyükdere Caddesini düşünün; ikinci bir Büyükdere Caddesi yok ve bu aksta çalışmak, yaşamak istiyorsanız çok katlı bina yapmak zorundasınız. Ancak biz ve bizim gibi kalıp firmaları, sadece çok katlı yapılar için değil; her türlü proje için kalıp çözümleri sağlıyor. Mesela bizim herhangi bir kule vinç kurmadan, insan eliyle taşınabilir pano kalıp sistemlerimiz var.

Hız, zamana karşı yükselen projeler, inşaat sektöründe yaşanan iş kazalarının en önemli sebepleri arasında gösteriliyor? ‘Çalışan güvenliği’ni riske atmayan bir hız mümkün mü?

Yüzde 100 mümkün. Çok basit istatistikler vereyim size. Bugün örneğin Rusya’daki, Kazakistan’daki inşaatlarda iş kazası oranı bizden daha düşük. Burada problem işin hızlı yapılması değil; her fırsatta söylüyorum, denetleme fonksiyonunun çalışmaması. Dubai’ye gidin, bütün şehir çok katlı yapılardan oluşuyor; ama iş kazasının i’sinin bile bilinmediği bir yer. Denetleme fonksiyonları o kadar sıkı ki… Bu biraz Türk usulü sorumluluktan kaçma biçimi aslında. “Çok hızlı yaptım, o yüzden gerekli tedbirleri alamadım”; ama burada denetleme fonksiyonu nerede? Bizde iş denetçileri bir gözetmen gibi çalışıyorlar; yani “gözledim; evet problem vardı, rapor ettim’’. Halbuki olması gereken, “gözledim, problem vardı, şantiyeyi kapattım’. Hiç ölümlü kaza yaşanan şantiyeler hariç, durdurulan inşaat duydunuz mu? İş güvenliği fonksiyonu, özel yapı denetim firmalarına devredildiğinden beri, bu özel yapı denetim firmaları da piyasaya uydular; kendilerini bir raportör gibi görüyorlar.

Peki Doka ‘hız’ ve ‘güvenliği’ nasıl yan yana getiriyor ve bunu nasıl bir avantaja dönüştürüyor?

Doka’nın iki önemli değeri var; hızlı ve güvenli yapım. Biz gittiğimiz projelerde ürünün fiyatını konuşmayız; projenin ne kadar sürede tamamlanacağını, bunun yatırımcıya ne kazandıracağına odaklanırız. Mesela 50 katlı bir bina düşünün; kalıp sistemlerimizle süreci, kat başına 2 gün hızlandırabiliriz. Bu da 2,5 milyon dolarlık bir tasarruf anlamına gelir. Devam eden şantiyelerimizde kime ne kadar süre kazandırdığımızı görmek için bir çalışma yaptık; örneğin İzmit Körfez köprüsü inşaatında bizden kaynaklanan 45 günlük bir kazançları var. Günlük şantiye harcaması ise 10 milyon dolar. Kozyatağı’ndaki Anadolu Plaza’da 54 günlük kazanç söz konusu; şantiye gideri ortalama 100 bin dolar olsa, 5 milyon dolar anlamına gelir.

İkinci odak noktamız da iş güvenliği. Benim kartvizitimin arkasında ‘önce güvenlik’ yazar; ama 40 sene önce de böyle yazıyordu. Çünkü Doka bütün stratejisini, ürün geliştirme perspektifini iş güvenliği üzerine kurmuş ve bu konuya da çok yatırım yapmış. Bizim, denetleme işini yapan kendi ‘supervisor’larımız var; kritik kalıp sistemlerinde projenin başında duruyoruz. Maslak 1453 projesinde otomatik tırmanan kalıp sistemi kullanılıyor, ki İstanbul’da kurulan ilk otomatik tırmanan kalıp sistemidir. Onu tırmandırırken, yurtdışından supervisor geldi. Adam, işçilerin koruma kemerlerinin zincirleri olmadığı için, şantiyeye bir ya da iki gün kaybettirmesine rağmen kalıbı çalıştırmadı. İnşaat sektörü Türkiye ekonomisini sürüklemeye devam ediyor; ama gelecek öngörüleri muhtelif. Siz nasıl görüyorsunuz pazarın durumunu?

Türkiye’nin inşaat pazarı, 60 milyar dolarlık bir hacme sahip. Çalışan bir inşaat ekonomisi var ve Temmuz – Ağustos’a kadar çok hızlı çalışacak. Biz, politik dalgalanmaların inşaat sektörü üzerindeki etkisinin azalmaya başladığını düşünüyoruz. Yani bugün çok istenmeyen bir politik gelişme oluyor, ama ertesi gün çok önemli bir inşaat firması en büyük projesinin lansmanını yapıyor. Evet, özel sektör yatırımlarında artış trendi yavaşladı; geçen seneye bakarsanız, kamu projelerinin artış hızı, özel sektörün kabaca 6 katı. Ama bu, özel sektör proje sayısının azaldığı anlamına gelmiyor.

550 milyon dolarlık iskele kalıp sistemleri pazarının ise yüzde 43’ü altyapı, yüzde 57’si de üstyapı projelerinden oluşuyor. Doka’nın Türkiye’deki toplam pazar payı yüzde 20 civarında ve bunu da çoğunlukla üst yapı projeleri oluşturuyor. Altyapı projelerindeki pazar payımız da yüzde 10 civarında. Bizim için 2015, yedinci aya kadar çok iyi görünüyor; ben yedinci aydan sonrasını görmüyorum. Ama çok daha kötü olacağını da düşünmüyorum. 2015, çok agresif büyüme planlarının yapılmamasının gerektiği, daha temkinli, ayağı yere basan ve tahsilat problemlerinin yaşanma olasılıkları göz ardı edilmemesi gereken, dikkatli gidilmesi gerekilen bir yıl.

Siz hiç tahsilat problemi yaşıyor musunuz? Nasıl aşıyorsunuz?

Sadece biz değil, tüm sektör yaşayabiliyor. Yukarıdaki para muslukları sıkıştığında, bu aşağı doğru sirayet eder. Bizim de etkilendiğimiz şantiyeler oluyor. Muhasebe sistemimizde karşılanmama olasılığı olan alacaklar için bir fon var. Ama öte taraftan bu tür durumlar için oluşturulmuş bir ‘alacak sigortası sistemi’ var. Şu anda inşaat sektöründe 60 bin firma bu sistemde.

Doka’nın gündeminde Türkiye için yeni bir yatırım var mı?

Ürünlerimizde yerlilik oranı, şu an yüzde 30 seviyelerinde. Bu oranın daha fazla artması için çok teknik malzemeleri burada üretebiliyor olmamız gerek. Bunun için biraz erken; henüz hidrolik sistemler, otomatik tırmanır sistemlerin parçaları ya da alüminyum pano sistemleri gibi teknik bileşenleri üretebilecek teknik altyapıyı sağlayamadık. Bizim şu an için asıl önceliğimiz, servis verdiğimiz ülke sayısını artırmak. Kafkas ülkelerinin hepsine, Türki cumhuriyetlere, Irak’a biz servis veriyoruz. Eğer etki alanımızı artırabilirsek, iş hacmimizi de artırabiliriz.

Reklam Goruntulenme Bolumu


Orta Doğu'daki durum sizi nasıl etkiliyor?

Çok olumsuz etkiledi. Özellikle Irak'ta enerji, altyapı alanlarında başlayacak çok büyük projeler vardı; hepsi durdu. Irak'ta beklediğimiz iş hacminin 10’da 1'ini yapamıyoruz. Bağdat'ta bir ofis açmıştık; geçen yıl hedefimiz kabaca 2-3 milyon euroluk bir ciro yapabilmekti. Ama ciromuz çok düşük kaldı.

Türkiye müteahhitlik sektörünün yurtdışı pazarlardaki becerisi, iskele kalıp sektörüne yeterince yansıyor mu?

Bize değil, ama yerli üreticilere çok katkısı olduğunu söyleyebiliriz. Gittikleri her yere yerli üreticileri de götürerek, Türk kalıp firmalarının da gelişmesine büyük katkıda bulunuyorlar. Bu anlamda Türkiye, kalıp sektöründe çok iyi bir yerde. Belki otomatik tırmanma, koruma perdesinde değil; ama kolon kiriş ve perde sistemlerinde çok iyi bir yere gelmiş durumda. Çok iyi yerli üretici firmalar var.

Yerli firmalar ne kadar rekabetçi?

Bizim bakış açımız, ne kadar iyi rakibimiz olursa pazarın da o kadar hızlı büyüyeceği şeklinde. Biz isteriz ki herkes, bu iş nasıl daha hızlı ve güvenli yapılır diye konuşsun; pazar da kara kalıplardan sistem kalıplara dönsün. Çünkü Türkiye'de pazarın en az yüzde 40'ı hala kara kalıpla çalışıyor. Diğer kalıp firmalarının gelişmesi, bu dönüşümü de hızlandıracaktır.

İskele kalıp sektörünün ürün geliştirme periyodu nedir?

İskele kalıp, ürün geliştirmenin çok yavaş olduğu bir sektör. İnovasyon süreci çok yavaş; çünkü ağır endüstriyel yatırımlar gerektiriyor. Çizdiğiniz her parçanın üretimi, kalıbı, üretecek makinenin yapılması çok yatırım gerektiriyor.

DOKA, dünyanın farklı coğrafyalarında farklı tipolojilerde projelerde yer alan bir firma. Bu projelerin birçoğu da hem mimari tasarım, hem de mühendislik anlamında çok özel yapılar. Yapı kültürü, teknoloji, mühendislik anlamında bir karşılaştırma yapmak gerekirse, ne söylersiniz?

Teknoloji, malzeme, mühendislik kapasitesi anlamında bir sorun yok. Benim gördüğüm en önemli sorun, işe bakış açısı, planlama ve organize olma konularında. Bizim en büyük eksikliğimiz, proje yönetimi, organizasyon, zamanlama ve bir plana göre hareket etme konularında.İzmit Körfez Geçişi Asma Köprüsü

Yatırımcı: Otoyol Yatırım ve İşletme A.Ş.
Yüklenici: STFA İnşaat Yatırım A.Ş.

Doka’nın ilk kalıp teslimatı:

Kuzey Ankraj Bloğu : Aralık 2013
V ayak kalıbı : Mart 2014
Düz Ayak Kalıbı : Nisan 2014

Bitirme tarihi: 2014 sonu

Kullanılan Sistem: Top 50 Geniş Yüzeyli Perde Kalıbı Sistemi, D2, Staxo 100 Ağır Yük İskelesi Sistemi, 150 F Tırmanma Sistemi, MF 240 Tırmanma Sistemi, Şaft platform tırmanma sistemi

Zorluk: Kalıpların farklı geometrideki döküm adımlarına adapte olabilmesi, yüksekte tırmanma güvenliği

Çözüm: Top 50 geniş yüzeyli perde kalıpları ile tüm döküm adımlarına uygun revizyonlar hızlıca yapıldı. MF 240 geniş tırmanma konsolları ve alt platformları ile güvenli ve hızlı tırmanma sağlandı.

Ankraj Blokları

Projenin Doka kalıp kullanımı ilk olarak ankraj blokları ile başladı. Zor bir geometride inşa edilecek ilk kuzey ankraj bloğu için Top 50 geniş yüzeyli perde kalıbı ve 150 F tırmanma kalıbı tercih edildi. 30 metre yüksekliğindeki ankraj bloğu için döküm adımları Doka teknik ofis tarafından tek tek planlandı, şantiyede görev yapan Doka süpervizörünün eşliğinde kalıp panoları döküm öncesinde eksiksiz tamamlandı. Kuzey bloğundan başlayan imalat, aynı kalıplarla Güney blokta da devam etti. Ankraj blokları döküm adımları 3,70 metre.

Doka Geniş Yüzeyli Kalıp Sistemi Top 50

Bu geniş yüzeyli kalıp sistemi, ahşap kirişler ve çelik unsurları mükemmel şekilde birleştirmesi nedeniyle yeryüzünde mevcut olan en kolay uyumlu kalıp türü olma iddiasında. Tekrar kullanıma uygun olan kalıp sisteminin pano şekil ve boyutları, değişik dökümlere kolayca uydurulabiliyor. Bu nedenle bu tip değişken kutu kesitli köprü elemanlarına en iyi adapte olan kalıp sistemi. Vinç ile taşınabilir ağırlıktaki kalıp panoları, bir sonraki döküm adımına kolayca taşınabiliyor.

Doka 150 F ve MF 240 Tırmanma Sistemleri

150 F ve MF 240 tırmanma konsolları ile oluşturulan tırmanma platformları, vinç yardımıyla taşınıyor. 150 F tırmanma sisteminde konsol genişliği 150 cm MF240 sisteminde ise konsol genişliği 240 cm. Beton içine bırakılan kalıcı ankrajlar ile konsolların taşınması sağlanıyor. Kurulumu ve montajı çok basit bir şekilde yapılabilen sistemlerin kullanılması da çok kolay. Tırmanma konsolları, makas ve ağır yük payandaları sayesinde kalıp ile bir bütün haline geliyor ve sadece bir vinç hareketi ile tüm sistem tırmandırılabiliyor. Sıcak daldırma galvaniz kaplı Doka tırmanma konsolları, kullanım süresi de uzun bir ürün.

Reklam Goruntulenme Bolumu


V şekilli köprü ayağı

V şeklindeki köprü ayağı, 54 metre yüksekliğinde inşa edildi. Tırmanma ekipmanın üzerinde, h= 4,88 m döküm adımları ve açısal tırmanma şartları sebebiyle yine Top 50 geniş yüzeyli kalıp sistemi MF 240 kullanıldı.

Köprünün yerinde döküm olarak en zor imalatı olan V ayakta 3 döşeme dökümü yapıldı. Bu dökümlerde Doka ağır yük iskelesi sistemleri D2 ve Staxo 100 kullanıldı. Döşeme kalıbını çıkarılmasının zor olduğu ayrı bir bölümde ise Doka ayarlı dikmelerinden oluşturulan Dokaflex 20 serbest dikmeli sistem kullanıldı.

MF 240 tırmanma sisteminin 240 cm olan geniş konsol uzunluğu, rahat ve güvenli bir çalışma ortamı sundu. V köprü ayağının üzerinde yer alan 80 cm kalınlığındaki döşeme için ise sahada mevcut platform üzerine D2 iskele döşeme kalıbı kuruldu.

Düz ayak kalıbı

H max: 50 metre yüksekliğindeki düz köprü ayağı ise Top 50 panoların MF 240 konsolları üzerinde tırmandırılması ile gerçekleştirildi. Tırmanma konsolları, güvenli yük taşıma kapasitesine sahip Doka kalıcı ankrajlarıyla birleştirildi. Mistral Tower / İzmir

Yatırımcı: Mistral Yatırım Yapı Gayrimenkul A.Ş.
Yüklenici: Miray İnşaat A.Ş.
Kullanılan Kalıp Sistemleri: Framax Xlife panel sistemi, şaft platformu, çelik yuvarlak kolon kalıbı, H20 eco P ahşap kiriş, Doka plywood’u

Projede Kullanılan Kalıp Miktarları: Konut kulesi için yarım set çekirdek şaftı, ofis kulesi için yarım set çekirdek şaftı
Yuvarlak Çelik Kolon Kalıbı: 50 cm’den başlayıp 140 cm’e kadar değişen çaplarda 15 km kolon kalıbı
Doka’nın ilk kalıp teslimatı: Haziran 2014 kalıplar
Kullanılan Hidrolik Sistemler: Xclimb 60, hidrolik rüzgar koruma perdesi

Doka Xclimb 60 teslim tarihi:

146 m yükseklikteki konut kulesi için teslim Ekim 2014
205 m yükseklikteki ofis kulesi için teslim Aralık 2014
Bitirme tarihi: Ofis kulesi kaba yapı Ocak 2016

Zorluk: Projede konut kulesi kat planları, doğrusal bir yönde devam etmiyor; bina kat planları, her katta dönüyor. Bu dönüş hareketi, bina yüksekliği boyunca 4 sefer yön değiştiriyor. Bu kat dönmesine adapte olabilecek ve aynı zamanda güvenlikten ödün vermeyecek bir koruma perdesi sistemine ihtiyaç duyulmakta.

Çözüm: Doka Koruma Perdesi sistemi Xclimb 60 rüzgar panelleri, binanın standart dönüş eksenine uyum sağlayabilecek ayak sistemi ile binanın dönüş hareketine uyum sağlayacak şekilde yerleştirildi. Dönüş olan katlara özel, panellerin yatay hareketine imkan veren ayaklar, vinç gerektirmeden hidrolik olarak yükselebilmesi için Mistral projesine özel olarak tasarlandı. Ofis ve konut bloğu içinde 3,5 kat yüksekliği, bu şekilde kapatıldı.

Projede Kullanılan Framax Xlife Çerçeveli Sistem Panel Kalıbı

Güvenlik ve kolay uygulama unsurlarıyla performansı yüksek bir sistem olan Framax Xlife perde sistemi, kalıp ile ilgili sorunları hızlı ve verimli bir şekilde çözmenizi sağlıyor. Sistemin en önemli özelliklerinden biri de plastik kaplı özel Xlife plywood. Bu özel plywood sayesinde 300 döküme kadar plywood değiştirmeksizin döküm yapılabiliyor. Sıcak daldırma galvaniz kaplı çelik çerçevelerde, ayrıca beton yapışmasını engelleyici son kat kaplama tatbik ediliyor. Bu nedenle yüzey temizliği çok kolay ve uzun ömürlüdü. Framax panel genişlikleri 30 cm, 45 cm, 60 cm, 90 cm,120 (Universal), 135 cm ve 240 cm, yükseklikleri ise 135 cm, 270 cm ve 330 cm. Hem yatay hem de düşey kullanılabilen panoalar, bu nedenle her türlü yüksekliğe hitap ediyor. Framax Xlife sistemi özel aparatları ve aksesuarları sayesinde tek taraflı beton dökümlerinde ve dairesel perdelerde de kullanılabiliyor.

Reklam Goruntulenme Bolumu


Çiftçi Kulesi / İstanbul

Yatırımcı: Çiftçiler Holding, Türkerler Holding
Yüklenici: Türkerler İnşaat
Doka’nın ilk ‘Koruma Perdesi Sistemi’ Xclimb 60 teslimatı: Eylül 2014
Bitirme tarihi: Mayıs 2015

Neden Doka Xclimb 60 Koruma Perdesi Sistemi?

Doka, sunduğu Xclimb 60 rüzgar koruma sistemi ile her yükseklikte güvenli çalışma, çok fonksiyonlu kullanım ve üretkenlik sağlıyor.

• Şantiye personeli boşluksuz kaplama sayesinde düşmekten, rüzgar ve hava şartlarından korunur.
• Sürekli binaya göre yönlendirildiği için kule vinçlerin çalışamayacağı yüksek rüzgar hızlarında dahi tırmanma işlemi güvenli ve hızlı bir şekilde gerçekleşir.
• Yatay ve dikey kapatma sayesinde yer değiştirme işlemi sırasında bile aşağı düşebilecek parçalardan korunma sağlar.

Reklam Goruntulenme Bolumu


Zincirlikuyu’da yer alan projenin 44’er katlı 2 kulesi için de, firmayla yapılan görüşmeler sonucunda Xclimb 60 rüzgar koruma sistemi kiralama yoluyla tedarik edildi. 9 ay gibi bir süre kullanılması öngörülen koruma perdesi sistemi, Doka Gebze tesislerinden şantiyeye ulaştırıldı.

Hali hazırda devam eden şantiyenin mümkün olduğunca çabuk sistemin montajını tamamlayıp, binaya asma ihtiyacından dolayı, sistemdeki yatay bağlantı elemanları proje esnasında H20 olarak dizayn edildi ve böylece montaj hızı önemli bir miktarda artırıldı. 2 bloğun panel montajları, 1 ay gibi bir sürede tamamlandı.

Doka mühendislik ve süpervizörlük hizmetinin devam ettiği projede, iş sonunda kiralık malzemenin Doka Gebze stoklarına geri getirilmesi sağlanacak ve sistem Doka tarafından bir dahaki projeye kadar hazır bir şekilde stoklanacak.Maslak 1453 / İstanbul

Proje: Ağaoğlu Maslak 1453, ofis ve konut binası, otel, AVM
Bulunduğu yer: İstanbul, Türkiye
Müteahhit firma: Akdeniz İnşaat ve Eğitim Hizmetleri Anonim Şirketi
İnşaat başlangıcı: Kasım 2012
Tamamlanma tarihi: Aralık 2015
İşlem süreci: Kat başına 6 gün (gökdelen)
Kalıp tekniği / ürünler: Otomatik tırmanır platform SCP 400, koruma perdesi Xclimb 60, geniş yüzey kalıbı Top 50, yük taşıyıcı iskele d2, döşeme kalıbı Dokaflex
Hizmetler: Kalıp planlaması, kurulum yerinde montaj desteği, kalıp eğitmeni servisi

Reklam Goruntulenme Bolumu


325 bin metrekare alan üzerindeki Ağaoğlu Maslak 1453 için gereken kalıp çözümünü de Doka üretti. En yükseğinin 185 metre olduğu 24 adet konut ve ofis kulesinin olduğu Maslak 1453, tamamlandığında yaklaşık 4 bin 800 konut ve ofis ile 500 mağazaya sahip olacak. Doka’nın kalıp uzmanları, binaların birbirinden farklı mimarisine yönelik proje ile buna uygun bir kalıp sistemi geliştirdi. Böylece toplam yapı alanındaki en yüksek kuleler olan beş adet gökdelende, monolitik bir yapı tarzı gündeme geldi. Bu durumda döşeme ile şaft ortak bir çalışma sürecinde betonlandı. Kullanılan otomatik tırmanır kalıplar inşaatı ciddi ölçüde hızlandırdı.

6 günde 1 kat

Hızı ve iş güvenliğiyle ön plana çıkan Doka sayesinde her bir kat, ortalama altı iş günü içinde betonlandı. Binaların merkezi, otomatik tırmanır kalıp SCP 400 ve geniş yüzeyli kalıp Top 50 yardımıyla oluşturuldu. SCP 400, 40 tonluk taşıma kapasitesiyle güvenilir ve yüksek performanslı olduğu için aynı zamanda personel istihdam maliyeti ile malzeme gereksinimi de düşük oldu. Kalıp sisteminin yer değiştirmesi vinç kullanmadan otomatik yapıldığı için bu da maliyeti daha aşağıya çekti. Otomatik tırmanır koruma perdesi Xclimb 60, tüm yüksekliklerde ve her türlü rüzgar ve hava koşulunda çalışanların güvenliğini sağladı.