Demir Sandalye, Beyaz Duvar Dönemi Bitti



Hastanelerde, beyaz demir sandalyelerde, beyaz duvarları, karpuz lambaları seyrederek muayene sıramızı beklediğimiz günler geride kaldı. Önce sus diyen hemşire resimleri değişti, sonra bekleme odaları. Artık hastane mimarisi diye bir şey var. Hatta bazı mimarlık şirketleri, sırf bu alanda uzmanlaşmaya başladı.

ZOOM MİMARLIK

Ameliyathaneler olmasa otellerden farkı kalmadı
Ağırlıklı olarak Acıbadem Grubu ile çalışıyorlar. Yapımı sürenlerle birlikte altı hastane ve polikliniğe imza attılar. Şirketin ortakları Atilla Kuzu ve Levent Çırpıcı’ya göre, Türkiye’de henüz bu işi tam anlamıyla bilen yok. Kuzu, hastanelerin, ameliyathane, laboratuvar gibi ileri tıp uygulamaları içeren bölümleri haricinde otellerden farkı kalmadığına dikkat çekiyor: ‘Bir hastanenin mimarisini üstlendiyseniz, aynı otellerde olduğu gibi bir lobi, konferans salonu, kafeterya, yemekhane hatta hobi odaları geliştirmeniz gerekiyor. Ancak burada dizaynınız hasta bazlı olmak zorunda. Hijyen ise bu binaların vazgeçilmezi.’

Şirket, projelendirdiği hastanelerde kanı hatırlatmaması için kırmızı renkten uzak duruyor. Yeşil ve turuncu olabilir. Aksesuvarlarda hüzne yer yok. Hasta kabul deskleri başta olmak üzere lobi mobilyalarında, herhangi bir kazaya neden olmamak için sivri köşeli dizaynlar kullanmıyorlar. Perdeler de önemli. Onlara göre en kullanışlı seçim ithal storlar. Levent Çırpıcı, hastane işinin zorluğuna dikkat çekerek, ‘Hiçbir mimara önermiyoruz. Bu işten para kazanmak da zor. Bazen bir bankonun planını 50 kez çiziyorsunuz, o zaman içinize siniyor’ diyor. Hastane mimarisinin de, artık patronajın keyfine göre yapılmasının imkansız olduğunu ekliyor. Çırpıcı’ya göre zaten kendi müşterileri de bunun farkında. Medikal ağırlıklı oluşturdukları bir grup ile mimarlar saatlerce oturup doğruyu bulmaya çalışıyor. Bazen konusunda uzmanlaşmış yabancı mimarlık şirketleriyle de birlikte çalışıyorlar.

KREATİF MİMARLIK

Odalar için özel tablolar seçtiler
Gebze’de 45 bin dönüm üzerine kurulu yeni bir hastane projesi tamamladılar. Selim Cengiç, bu iş için müşterinin oluşturduğu medikal ekiple çalıştıklarını söylüyor. Dünyanın değişik yerlerindeki tıp fuarlarına giderek, cihazları incelediğini anlatıyor.

Cengiç’e göre hastane mimarisinin özü kullanılan ürünlerin insan vücudunun boyutuna uygun olması, kullanacak insanın hasta olduğunun unutulmaması. Hastanede trafik, hastalar, telaşlı yakınları, tekerlekli sandalye ve sedyelerden oluşuyor. O zaman her yer bunlara uygun yapılacak.

Kullanılan malzemeler, antibakteriyel, antisentetik, yangın geciktirici ya da yanmaz olacak. Yangın anında toksik maddeler ortaya çıkarmayacak. Cengiç, yeni getirilen standartlar sonrasında artık apartmandan bozma hastanelerin yapılamayacağına dikkat çekerek, ‘Sağlık Bakanlığı, her şeyi adım adım denetliyor’ diyor. Cengiç’e göre 5-10 yıl sonra artık kimse derme çatma binalarda sağlık hizmeti veremeyecek. Sadece asgari standartlar değil rekabet de buna mecbur kılacak.

Cengiç, kendi yaptıkları en son projede bu standartları fazlasıyla aştıklarını söylerken, çalışmanın detaylarını da aktarıyor. Örneğin, ortak alanları ve hasta odalarını süsleyen tablolar, sağlığı, mutluluğu hatırlatmak üzere özel olarak seçilmiş ya da yaptırılmış. Hasta odalarındaki orijinal tabloların altında, oksijen tüpleri ve tansiyon aletleri var. Ama hastalar, kullanmadıkları sürece bunları görmüyor, otel odası rahatlığını yaşıyorlar. Burada yer alan tabloların yer aldığı bir katalog bile var. Türkiye’nin ilk hastane sanat kataloğu.

NANO BOYA ŞARTI YÜZÜNDEN RENK SEÇENEĞİ AZ
Hastanenin kalbini oluşturan tıbbi bölümlerde mimarların işi zor. Nanoteknolojiyle üretilen antibakteriyel boyalarda, mavi ve tonları, gri, beyaz gibi az sayıda renk seçeneğiniz var. Lobi ve odalarda ise iş daha kolay. Ancak burada da ilginç ayrıntılar söz konusu. Dünyanın en iyi markalarından en pahalı halıyı bile döşeseniz, toz tutuyor ve uzun tüyleri nedeniyle ayak izini gösteriyorsa hastane için uygun değil. Oturma üniteleri de çok dikkat istiyor. Rahat, kaliteli kumaş ya da deri koltuklar yaptınız. Oturanın kalkası gelmiyor. Ama, bunları yaşlı ya da ağrılı hastaların kullanacağını düşünecek olursanız, iş değişiyor. Güzelliğin önemi kalmıyor, öncelikle kullanışlı yapılmaları gerek.