Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, 28 Haziran - 3
Temmuz tarihlerinde İstanbul, İzmir ve Ankara'ya yaptığı ziyaretin ardından
hazırladığı iki raporu dün yayınladı. Hammarberg, mülteci ve azınlık hakları
konularını ele aldığı raporlarda Türkiye'ye çeşitli tavsiyelerde bulundu.
Türkiye'de yaşayan Romanların marjinalleştirildiğini savunan Hammarberg,
Romanların polis kuvvetleri tarafından kötü muamele gördüklerini kaydetti. Türk
yetkilileri ayrımcılığa maruz kalan Romanlarla ilgili etkili önlemler almaya
davet eden Hammarberg, Türkiye'deki temasları sırasında Sulukule'de Roman
vatandaşları ziyaret etmişti.
Türkiye’deki Romanların toplumsal marjinalleştirilmelerine,
elverişli konut hakkı, istihdam, sağlık hizmetleri ve sosyal yardım gibi bazı
sosyal ve medeni haklardan etkin bir şekilde istifade edememelerine ve polis ile
devlet-dışı aktörlerden gördükleri şiddete kaygıyla dikkat çeken Thomas
Hammarberg, Türkiye’nin tutarlı, kapsayıcı ve elverişli mali kaynaklarla
desteklenmiş yerel ve ulusal düzeylerde kısa ve uzun vadeli eylem planları
vasıtasıyla, Romanlara karşı yasal ve sosyal ayrımcılıkla mücadelede Avrupa
Konseyi standartlarında politikalar benimsemesini ve vakit geçirmeden uygulamaya
koymasını tavsiye etti. Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki Roman halkının,
aileleri ve çocukları da dahil olmak üzere, özellikle kentsel yenileme projeleri
bağlamında yerlerinden çıkartılmalarından çok endişe duyduğunu sözlerine ekleyen
Komiser, tarihi Sulukule bölgesindeki ev yıkımları, zorla tahliyeler ve ev
boşaltmalara özellikle dikkat çekti. Kültürel mirasın etkin bir şekilde saygı
görmesi ve korunması, kentsel yenileme yasalarının ve uygulamalarının gözden
geçirilmesi ve Kültürel Mirasın Toplum Değeri üzerine 2005 Avrupa Konseyi
Çerçeve Antlaşmasını vakit geçirmeden onaylamaları için ulusal ve yerel
otoriteleri teşvik etti.
Hammarberg’in özel ilgi ve endişe ile takip ettiği sorunlardan biri de 2005
kentsel yenileme yasasının dikkat çekecek bir şekilde ülkenin birkaç yerinde ve
özellikle İstanbul’da Romanların elverişli konut hakkı ile kültürel mirasları
üzerine olan etkileri.
Uzman Roman kuruluşlarının raporları, bu kanun ile uygulan kentsel dönüşüm
planlarının "bütün Türkiye’de Roman mahallelerinin toplu yıkımına ve yerlerinin
boşaltılmasına sebep olduğunu" gözler önüne seriyor. 5366 sayılı yasanın Tarihi
Yarımada’daki uygulamaları hakkında önemli kaygılar, UNESCO Dünya Kültürel Miras
Komitesi tarafından da belirtilmişti.
Hammarberg, Kağıthane ve Küçükbakkalköy mahallelerinde Ağustos ve Temmuz
2006’da sabahın erken saatlerinde polis kuvvetlerince gerçekleştirilen ve
mahallelilerin zorla evlerinden tahliyeleri ve evlerinin yıkılması ile
sonuçlanan olayları gösteren raporlardan özellikle etkilendiğini ifade etti ve
"Yıkım, aile orada yokken gerçekleşmiş ve önceden bilgilendirme yapılmamıştır.
Belirtildiğine göre daha sonra Fatih Belediyesi ev sakinlerinden yıkım için özür
dilemiştir" dedi. Fatih Belediye yetkililerinin 13 Mart 2008’de İstanbul
Sulukule mahallesinde yıktıkları 7 ev hakkında da bilgi aldığını ve kaygı
duyduğunu belirten Hammarberg şöyle devam etti, "Bildirildiğine göre bu evlerin
iki tanesinde halen oturmakta olan kiracılar vardır ve kendilerine 31 Mart’a
kadar evlerini boşaltma süresi verilmiştir. Böylece 15 yetişkin ve 7 çocuktan
oluşan 3 Roman ailesi evsiz bırakılmıştır ve başka bir alternatif de
görülmemektedir."
Haziran ayında, Hammarberg’in İstanbul’da olduğu süre içinde bir başka zorla
tahliyeden daha haberdar olduğunu ifade eden raporda; "Aynı yerde 25 Mayıs’ta 20
Roman ailesi tahliye edilmiştir. Roman temsilciler, ailelere evlerini
boşaltmaları için sadece 12 saat verildiğini belirtmişlerdir. Ailede yaşlı
insanlar ve 7 günlük bir bebek vardır ve polis yardımı ile evden
çıkartılmışlardır. İddialara göre birçoğu bir hafta evsiz kalmıştır. Komiserin
karşılaştığı Romanlardan biri 58 yaşında yaşlı bir adamdı ve Sulukule’deki
yıkımlardan sonra evsiz kalmıştı. Yetkililerin her aileye bir kereye mahsus 500
TL maddi yardım yaptığı, ancak yetkililerle konut tahsisi üzerine herhangi bir
anlaşmaya varılamadığı ileri sürülmüştür" denildi.
Bu şekilde zorla tahliyelerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin insan
onurunu rencide edici işlemler hakkındaki 3. maddesi ile birlikte herkesin aile
ve özel yaşamına saygı duyulmasını içeren 8. maddesi karşısında ciddi sorunlara
yol açabileceğine dikkat çeken Komiser, "Sözleşme sadece devletlerin insan
haklarına karşı keyfi uygulamalardan sakınmasını değil, aynı zamanda devletlerin
bu hakların etkin kullanımını geliştirecek önlemler almalarını da mecbur eder"
dedi.
Komiser, İstanbul Sulukule örneğindeki gibi uzun geçmişli Roman
yerleşimlerini etkileyen kentsel dönüşüm projeleri için tüm uzman yetkilileri
ilerde yapılabilecek yıkımlar karşısında hemen tedbir almaları konusunda
uyardı.
Bu amaçla 5366 sayılı yasanın ve uygulanmasının yerel yetkililerce acilen
gözden geçirilmesi gerektiğini söyleyen Komiser, "Böylece tarihsel alanların
korunması amacı arsa sağlanmasının üzerinde önem kazanacaktır. Türkiye, UNESCO
Dünya Mirası Komitesi’nin tavsiyelerine etkinlik kazandırmalıdır. Türkiye 2005
Avrupa Konseyi Çerçeve Anlaşması’nı mecliste bekletmeden onaylamaya ve anlaşma
şartlarına uymaya davet edilir" dedi.