Son yıllarda Bodrum’un imar gündemine
egemen “kaçak güneşlenme iskeleleri”, bu yaz sadece yasal
açıdan değil, “estetik” boyutlarıyla da yine tartışılıyor. Çünkü Muğla
Valiliği’nce oluşturulan “Kıyı Estetik Kurulu”nun,
deniz kenarındaki turistik tesislerin çoğunda bulunan ve magazin basınının
gözdesi “deniz platformları”nın bir bakıma “mimari tarz”larına
da bakacağı söyleniyor.
Deyim yerindeyse “derme çatma” olmayan ve “özenli” bir mimariyle
gerçekleştirilen “kaçak” güneşlenme iskelelerine daha “hoşgörülü” yaklaşılacağı
umudu doğarken, halkın kullandığı iskeleler ile sosyetenin güneşlendikleri
arasında “ayrım” yapılacağı da yaygın söylemler arasında.
Nitekim, Valiliğin 7 kişiden oluşturduğu Kıyı Estetik Kurulu’yla ilgili
açıklamasında da “imara ve kıyı kanununa aykırı iskelelerin yıkılacağı”nın
belirtilmesi, aralarında ünlü “plaj-bar”ların da olduğu çok sayıda “lüks”
güneşlenme iskelesi için yıkım tehlikesini gündemde tutuyor.
Yasal koşullar
Kıyı Kanunu’na göre, deniz üzerindeki yapının “iskele”
olabilmesi için, “deniz taşıtları”nın yanaşmasına ve insan ile yük indirme ve
bindirme gereksinmesine hizmet etmesi gerekiyor. Bunun dışında herhangi bir
amaçla “iskeleye benzer” yapılaşma ise mümkün olmadığı gibi, belli
büyüklüklerdeki gerçek iskeleler için bile “Deniz Kuvvetleri Komutanlığı”ndan
izin almak ve yerlerinin de imar planlarında bu izne dayalı olarak belirtilmesi
gerekiyor.
Bodrum Yarımadası’ndaki kıyı kuşağında bulunan turistik tesislerin güneşlenme
ya da lokanta-cafe-bar işlevli iskeleleri ise deniz ulaşımı amaçlı
olmadıklarından yasadaki tanıma girmiyor. Ayrıca hemen hiçbirinin Deniz
Kuvvetleri’nden izni olmadığı için, imar planlarında da
“yok”lar...