Türkiye’de yıllardır sürdürülen yanlış tarım politikaları son 40 yılda yaklaşık 1 milyon 300 bin hektarlık sulak alanın yok olmasına sebep oldu. 1950’li yıllarda sıtmayı önlemek ve yeni tarım alanları açmak için hızlandırılan çalışmalar sonucunda aralarında Seyfe, Amik ve Eşmekaya göllerinin de bulunduğu 30’un üzerinde göl ve sazlık kurudu. 135’i ise yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü Prof. Dr. Mustafa Kemal Yalınkılıç, kısa bir süre içinde ciddi tedbirler alınmaması halinde kritik noktalarda bulunan sulak alanların da yok olacağı uyarısında bulunuyor. Sulak alanların ve göllerin kurumasının iki önemli sebebi bulunduğunu dile getiren Selçuk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kemal Gür, sebepleri hatalı sulama politikaları ve küresel ısınma olarak açıklıyor. Türkiye’nin hâlâ 50 yıl öncesinin sulama tekniklerini kullandığını belirten Gür, sulama yapılırken; bitkinin su ihtiyacının, toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerinin ve o yörenin iklim şartlarının dikkatle hesaplanması gerektiğini söylüyor.
WWF Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı Genel Müdürü Filiz Demirayak da Türkiye’nin su kaynaklarının etkin ve sürdürülebilir kullanımında acil önlemler almadığı takdirde ilerleyen yıllarda ciddi bir kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını dile getiriyor. Demirayak, sulak alanların yok olma nedenlerini şöyle sıralıyor: Sulak alanların tarım, sanayi ve yerleşim alanlarına dönüştürülmesi, su kaynaklarının tarıma bağlı olarak aşırı kullanımı, kaçak avcılık, balıkçılık, evsel ve endüstriyel atıkların sulak alanlara boşaltılması.
Sulak alanların kurutulması tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de 50’li yıllarda sıtma hastalığını ortadan kaldırmak amacıyla başladı. Bu tarihten sonra kurutma çalışmaları yeni tarım alanları açılması için yapılmaya devam etti. Çevre yasaları konusunda oldukça geç kalan Türkiye nihayet 1991 yılında Çevre Bakanlığı’nı kurarak bu konuda en büyük hamlesini yaptı. Uluslararası öneme sahip sulak alanların korunması amacıyla hazırlanan ve bu konuda halihazırda en önemli anlaşma olarak gösterilen Ramsar Sözleşmesi’ne Türkiye ancak 1994 yılında taraf olabildi.
Seyfe Gölü: Türkiye’nin en ö- nemli sulak alanlarından biri. Birinci derece doğal sit alanı ilan edildikten sonra Ramsar Sözleşmesi’yle koruma altına alındı. Bugün ise alanı besleyen su kaynaklarının içme ve sulama amacıyla kullanımı için başka yerlere yönlendirilmesi sonucu tamamen kurudu.
Eşmekaya Gölü ve Sazlıkları: Alandaki su kaynaklarının sınırlı oluşu ve aşırı yeraltı suyu çekimi nedeniyle Sazlık bugün tamamen kurumuş durumda.
Amik Gölü: Yanlış tarım politikaları yüzünden büyük oranda zarar gördü. Gölde geriye sadece 250 hektarlık bir kısmı kaldı.