CHP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan, Ceyhan’da rafineri kurma izni isteyen işadamı Aydın Doğan’a “Bu işin içinde Putin var, Berlusconi, Eni var” deyip demediği sorusuna yanıt istedi.
CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan ve Ankara Milletvekili Nesrin Baytok, Doğu Karadeniz’de derelerin üzerine kurulan 400 dolayındaki hidroelektrik santralı (HES) projesiyle ilgili bölgede yaptıkları incelemelerine ilişkin TBMM’de düzenledikleri basın toplantısında, santral yapımı sırasında çevreye verilen tahribat ve derelerden bırakılan son derece “cılız” can suyu havzalarıyla ilgili bir de “sine- vizyon” gösterisi sundular.
Rize ve Artvin’de yaptıkları incelemeler sonucunda, hidroelektrik santral (HES) projeleriyle ilgili plansız, hazırlıksız ve keyfi bir uygulama sürdürüldüğüne dikkat çeken Tacidar Seyhan, bölgede tam bir çevre katliamı yapıldığını söyledi. Projelerde halkın gereksinimlerinin karşılanmadığını, tam bir denetimsizliğin egemen olduğunu belirten Seyhan, “Yeterli çalışma yapılmadan hazırlıksız biçimde başlanan projelerin bir kısmının, HES mezarlığına dönüşme olasılığı bölgeyi bekleyen bir tehlike haline gelmiştir. Bugün yarın kuraklık olduğunda, su yetersiz geldiğinde bu santrallar terk edilecek. O zaman Türkiye tam bir gecekondu santral çöplüğüne dönüşecek” dedi.
Su kullanım hakkı verilirken yörede can suyu diye bilinen dere yatağında bırakılması gerekli asgari su miktarının, bilimsel çalışmalarla belirlenmediğine dikkat çeken Seyhan, “Bölge insanı için can suyu, can çekişme suyu halini almıştır” diye konuştu.
Firmaların, projelerini tünel açarak uygulayabildiği gibi açık kanallarla da uygulayabildiğini belirten Seyhan, kanal tipi su toplama uygulamalarında binlerce ağacın kesildiğini ve ağaç kesimi konusunda hiçbir denetim getirilmediğini anlattı.
‘Hiçbir denetim yok’
Bu çalışmalar sırasında çıkartılan hafriyatın, gelişigüzel vadiye yayıldığını bildiren Seyhan, işin hiçbir denetime tabi tutulmadığı için kamyon şoförünün insafına kaldığını söyledi. Seyhan, faaliyetlerin mühendislik kuralları hiçe sayılarak yürütüldüğünü iddia ederek bir dere üzerinde peş peşe 8 adet HES projesi için ruhsat verildiğine dikkat çekti.
HES’lerin yarattığı tahribatın ekonomik, ekolojik ve sosyolojik anlamda dayanılmaz hale geldiğini belirten Seyhan, “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çevreciliğin daniskası olmadığı, çevreyi katletmekte sorumsuzluğun daniskası olduğu görülmüştür” dedi. “Türkiye’yi pazarlıyorum” diyen Erdoğan’ın ne demek istediğinin bölgedeki çalışmalardan anlaşıldığını kaydeden Seyhan, “Siyasi iktidar büyük bir rantiye sektör yaratmıştır” görüşünü dile getirdi.
Nesrin Baytok da “Çevrecinin daniskasıyım” diyen Erdoğan’ın, kendi memleketinde çevre sorumsuzluğuna göz yumduğunu belirterek, “Kendi memleketine bunları yapan Başbakan’ın, Türkiye’nin geri kalanına her şeyi yapacağını tespit ettik” dedi.
Bu durumun sadece bir çevre sorunu olarak ele alınmaması gerektiğini anlatan Baytok, Başbakan Tayyip Erdoğan’a, Aydın Doğan’ın rafineri için yaptığı görüşmedeki sözlerini aktararak “Başbakan’a soruyorum; bu rafineri işinin içinde Rusya Başbakanı Putin var mıdır, İtalya Başbakanı Berlusconi var mıdır, İtalyan şirketi Eni var mıdır?” dedi.
‘Başbakan’ın hedefi’
Almanya’da devam eden Deniz Feneri Derneği davasının ardından Başbakan Erdoğan ile Aydın Doğan arasında yaşananlara ilişkin bir soru üzerine Baytok, bu davanın Türkiye ayağının da araştırılması için savcıların bir an önce harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Seyhan da Başbakan’ın hedefinde işadamları ve medyanın olmaması gerektiğini belirtti.