"Basın Ekspres, Yapılaşmanın Baskısı Altında"



Basın Ekspres hattında İkitelli’de 2009 yılında yaşanan sel felaketi nedeniyle 31 kişi öldü. Basın Ekspres hattı ve çevresinde altyapı sorunları çözüldü mü? Yeni projeler üretilirken proje bazında önlemlerin alınmış olması o bölgenin sorunları çözülmedikçe işe yarar mı? Sizce bölgenin sorunları neler?

2009 Yılında yaşanan sel felaketi halen belleğimizdeki yerini korumaktadır. Birçok olayda olduğu gibi o felakette de suçlu olarak çok yağan yağmuru görmüştük. İfade etmek gerekir ki, doğa ve teknolojik olayların afet olarak adlandırılabilmesi için o olayın doğurduğu sonuçlara bakmak gerekir. Afet bir olayın kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlardır.

Toplumlar ve ülkemiz insanları yüz yıllardır sel ve su taşkınlarıyla yüz yüze gelmektedir. Bu sel ve su taşkınların nedenleri araştırılarak korunmanın yolları bulunmaya çalışılmıştır. Ülkemizde var olan bilgi birikimine rağmen zaman zaman üzücü sonuçlarla açıkçası can ve mal kayıplarıyla karşılaşıldığı da görülmektedir.

Oysa meteorolojik ölçekteki bilgi düzeyinin giderek gelişmesinin yanında, teknolojik gelişmelerin önceden ortaya koyduğu meteorolojik olaylarla ilgili bilgiler var olan yönetimlerin gerekli önlemleri almalarını da kolaylaştırmaktadır.
Taşkın esas itibariyle doğal bir olaydır. Bu olayı can ve mal kayıplarına neden olacak şekilde afete dönüştüren neden ise var olan yönetimlerin "RİSK" anlayışlarının gelişmemiş olması veya bu konunun başka şeylere tercih edilmesidir.
Oysa dere/akarsu havzası ve dere yatağı çevresi için planlama ve projelendirme aşamalarında öngörülen (kabul edilen) "arazi kullanım koşulları ve esasları" ile, "işletme dönemi için kabul edilen bakım-onarım esasları" dikkate alınarak bu yapıların korunması ve çevre koşullarının kontrol altında tutulması gerekmektedir. Birçok nedenin yanında Basın Ekspres hattını da bu kapsamda değerlendirmek gerekir.

Reklam Goruntulenme Bolumu


Ayrıca hatalı arazi kullanımı, bitkilerin yok edilmesi, ormansızlaştırma, dere yataklarında yasa dışı ve bilim dışı yöntemlerle yapılaşma, erozyon ve benzeri konulara yönelik insandan ve denetim eksikliğinden kaynaklanan taşkın zararlarını azaltmak mümkündür.

2009 yılında Basın Ekspres hattında ortaya çıkan su taşkınları ve bunun acı sonuçları da insan, yönetim ve denetim eksikliğinden kaynaklanmıştı. Genel olarak sel ve taşkınların insan ve yönetim uygulamalarının bir sonucu olarak ortaya çıktığı açıklıkla söylenebilir. Kontrol edilmeyen bir yapılaşma ve kentleşmenin sel ve taşkın riski bulunan her yerde mutlaka bir acı sonuç yarattığı görülmüştür.

Özellikle Basın Ekspres bölgesinde bulunan sektör çeşitliliğinin ortaya çıkardığı kentleşme süreci, plansızlık ve denetimsizlik, dere boyları ve akarsu havzaları üzerinde bulunan yapılaşma yoğunluğunu önemli ölçüde artırmıştır.
31 yurttaşımızın yaşamını yitirmesi ile birlikte taşkının ortaya çıkarmış olduğu psikolojik etkiler, Basın Ekspres yolu çevresinde bulunan ve taşkın alanı içerisinde bulunan yapıların yıkılacağı da gerek kent yöneticileri tarafından gerekse merkezi hükümet tarafından defalarca ifade edilmiştir.

Oysa ilgili yol güzergahında ortaya çıkan sorunların kapsamlı bir ölçüde yeniden planlanarak giderilmesi ve yeni sorunların yaşanmaması çerçevesinde bir uygulamanın olmadığı görülmektedir. Bu güzergah eskisinden çok daha fazla yapılaşmanın baskısı altına girmiş ve yapılaşmış, nüfus yoğunluğu da oldukça artmıştır.

Gerek Basın Ekspres yolunun çevresinde ortaya çıkan yeni yapılar, gerekse TEM'in çevresi ve güzergahında ortaya çıkan binlerce yeni yapı, başta ulaşım sorunu olmak üzere diğer sorunlar, İstanbul'u etkisi altına almıştır. Hava kirliliği, ısı adalarının oluşması, ulaşımın saatlerce yapılamaması, dışa bağımlı hale gelen enerjinin çok daha fazla tüketilmesi, ulaşım ve trafik tıkanıklığının ortaya çıkardığı üretim ve ekonomik kayıplar, küçük ölçekli kar ve yağmur sularının yarattığı büyük sorunlar ilk akla gelen sorunlar olarak söylenebilir.

-Kanal İstanbul bu bölgeye kentsel planlama ve ulaşım açısından nasıl bir etki eder?

Kanal İstanbul, kanal çevresinin ve bu bölgenin daha da yapılaşmasına, bölgenin yeni ve oldukça büyük göç baskısı altına girmesine neden olacağı gibi, oldukça büyük alt yapı sorununu da beraberinde getirecektir. Sadece İstanbul değil, Trakya da yeni bir nüfus baskısı altına girecek, ortaya çıkacak olan yeni alt yapı sorunları büyük ölçüde çözümsüz kalacaktır. Su sorunu ve su havzalarının yapılaşması, ulaşım sorunu, hava kirliliği, tarım ve orman alanlarının yok olması, kanal üzerine yapılacak olan onlarca yeni köprü, Karadeniz ve Marmara Deniz suyunun karışmasıyla ekosistemin bozulması gibi yeni sorunların ortaya çıkmasına neden olacaktır.