Basın Toplantısına Gelmedi

Dünyaca ünlü mimar Massimiliano Fuksas’ın, UIA’nın ikinci günü konuşma yapacağı konferans öncesindeki basın toplantısına gelmemesi, basın görevlileri tarafından tepkiyle karşılandı.

 

Saat 14.30’da Palavela’da gerçekleştirilecek toplantı için gazeteciler yerlerini aldı; fakat Fuksas’tan eser yoktu. Gazeteciler de, ilk kez bir İtalyan kentinde gerçekleştirilen UIA Dünya Mimarlık Kongresi’nin “ağır top”larından dünyaca ünlü İtalyan mimar Massimiliano Fuksas’ın yazılı basın açıklamasıyla yetinmek zorunda kaldılar. Elbette kongre vadisinde “Fuksas avı”na çıkmayanlar...

 

UIA’nın resmi internet sitesinde, yapılan basın toplantılarıyla ilgili olarak yer alan şu açıklama, aslında durumu özetler nitelikte: “Gecikmeli olan veya iptal edilen basın açıklamaları, UIA Organizasyon Komitesi’nin sorumluluğunda değildir.”

 

Fuksas’ın UIA için hazırladığı basın açıklaması ise şöyle:

 

Sizce mimarlığa hala ihtiyacımız var mı?

 

“Benim hayalimdeki şehir yok edilmemiş alanları olan bir şehir. Bu şehirde kaba sınırlarıyla zengin ve fakirin arasındaki uçurum olmamalı. Herkes barış içinde yaşamalı. İnsanların hayat görüşü ortak kültüre dayanmalı. Fakat böyle bir şehir yok aslında. Hiç olmadı. Mükemmel bir demokrasi olmaması, sadece günlük hayatımızda da kullanabileceğimiz soyut bir demokrasi oluşturma çabası gibi...

 

“Mimarlık da bir demokrasi görüntüsü aslında. Mimarlık, içinde yaşayan her bir bireyin kişisel kimliğinin, dokusuna ve strüktürüne sineceği bir kent yaratılmasına katkıda bulunabilir. Mimarın güzellik ve kullanışlılığa katkıda bulunmanın yanısıra, çevresel sürdürülebilirliği de hedeflemesi, kentsel çevrede ekolojik malzemeler ve teknikler kullanması gereklidir.

“İtalya’nın diğer Avrupa ülkelerinin hayat şartlarını iyileştirmek gibi bir çabası yok. 1960’ların sonuna kadar İtalyan mimarisi Avrupa mimarisinin en iyi örneklerini temsil etti. Fakat kentsel planlamada İtalya, ideolojik olarak manipüle edildi; bu da kent dokusunda uyumsuzluklara ve hatalara yol açtı. Kenti deneyimlemeye çalışan genç mimarlar ve sanatçılar için durum daha da vahimdi; yeni yetenekler ve yenilik peşinde koşanlar için o kadar kısıtlı bir alan vardı ki... Müşterinin istekleri ise her zaman için acildi. Diğer yandan da devlet için çalışmak neredeyse imkansızdı. Parmakla gösterilecek kadar az sayıda girişimci yatırımcı vardı; onlar da genç mimarların tek umuduydu. Fakat bir şehir eğer hızlı değişim ve dönüşüm göstermezse (daha geç kalınmadan), her kademeden kaynak azalır. Diğer yandan, eğer İtalya çok isterse, diğer Avrupa ülkelerinin hayal edemeyeceği atılımlarda bulunabilir. Rho Pero’daki Milano Ticaret Fuarı kompleksinin başarılı tasarımı veya Maranello’daki Ferrari Üretim ve Geliştirme Merkezi binası eşi benzeri olmayan işlerdir. İtalya çok büyük bir kültürel mirasa sahiptir; bu bir yandan dezavantaj gibi gözükse de, bir yandan da bir servettir. Çünkü büyük binalar büyük geçmişlerle inşa edilirler.”