Batı Şeria'da Siyasetin Gölgesinde Arkeoloji



BBC Türkçe'nin Raffi Berg imzalı haberine göre iki taraf arasındaki gidip gelen açıklamalar, çatışma ortamında yangının üzerine körükle gidilmesi gibi etki yapıyor.

Bir tepenin üzerinde

Tel Şilo, arkeoloji parkının tepe noktalarından biri. Birkaç hafta sonra açılacak, milyonlarca dolara mâl olan yeni ziyaretçi merkezinde son rötuşlar yapılıyor. Şilo, antik Yahudi devletinin başkenti. Antik İsrailliler'in On Emir'in içinde tutulduğu sandığı buraya getirdiğine ve bir dönem burada tuttuğuna inanılıyor. Aslında burada ne olduğu bilinmiyor. Şilo Yahudi Yerleşimi'nde yaşayan Nikom Gilbar'a kulak verdiğimizde anlıyoruz bunu: "Kim bilir ne bulacaklar burada?" diyor. Gilbar, 22 yıldır bir de parka ev sahipliği yapan Şilo yerleşiminde yaşıyor. "Heyecan verici, burada farklı dönemler iç içe, tam bir tarih cümbüşü" diyor.

Arkamızdaki yapı da 4. yüzyıla ait bir Bizans kilisesi; arkeolojik çalışma var, kazı yapılıyor kilisenin çevresinde. Taşlar elde temizleniyor, atıklar el arabalarıyla taşınıyor. Yakında 8. yüzyıldan kalma, başka bir eski kilisenin üzerine inşa edilmiş bir cami var.

İki yıl içinde Tel Şilo'yu ziyaret edenlerin sayısında büyük artış oldu. Bu ziyaretçi sayısının daha da artması bekleniyor, zira hükümet burayı geçen yıl ulusal tarihi miras alanı ilan etti. Bu şu anlama geliyor: Tel Şilo, tıpkı Batı Şeria'daki diğer tarihi eserler gibi kamu fonlarından yararlanacak, bakımları ve geliştirilmeleri için para ayrılacak. Burada tercüman olarak çalışan Gilbar kendi sorup, kendi cevap veriyor:

"Daha fazla ziyaretçi mi çekilmek isteniyor? Evet."
"Bu yanlış mı? Hayır. İsrail topraklarında tarihimizin başladığı yer burası."

Başbakan Benyamin Netanyahu 190 milyon dolar para ayırdı. Parayı ayırdığını 2010 yılında duyurmuştu. Fon ayrılan programa Ulusal Tarihi Eserler Projesi denildi. Netanyanu İsrail'in varlığının "öncelikle" gelecek kuşakların Yahudi kültürü ve bu topraklarla bağları konusunda eğitilmesine bağlı olduğunu söyledi. Netanyahu, "İnsanlar geleceği güvence altına almak için geçmişi bilmeli" dedi.

'İdeolojik istismar'

Programın uygulanacağı tarihi eserlerin büyük bölümü İsrail topraklarında, sekiz tanesi Batı Şeria'da bulunuyor. Batı Şeria'daki eserler kutsal metinlerdeki olayların büyük bölümünün geçtiği yerler. İsrail'in 1967'de işgal ettiği Batı Şeria'daki eserleri ulusal tarihi eserler programına dahil etmesi, tepki topluyor. Filistin Yönetimi Turizm ve Tarihi Eserler Bakanı Hamdan Taha, "Batı Şeria Filistin tarihinin ayrılmaz bir parçası. Netanyahu'nun tarihi eserler programı, Filistin halkının kültürel haklarına, kendi devletlerinde düzenlenen bir saldırıdır" diyor.

Hamdan Taha, İsrail hükümetinin bu alanların Yahudi tarihindeki yeri konusundaki söylemiyle "arkeolojik kanıtları ideolojik istismara alet ettiğini" söylüyor. Taha, "Batı Şeria'daki Yahudi mirası, tıpkı Hıristiyan ve Müslüman mirası gibi, Filistin mirasının parçasıdır ve bu kültürün etnik hatlar çizilerek bölünmesini reddediyoruz" diyor.

Batı Şeria'nın eserleri

Resmi verilerin İsrail ve Filistin tarafında gösterdiği tablo, Batı Şeria'da 6-10 bin kadar tarihi eser olduğunu gösteriyor. Milattan önce 10 bininci yıla kadar uzanan bir tarihte yapılmış bu eserler, bugün bazıları harabe halinde. Hükümetin tarihi eser programını eleştirenlerin başlıca savı, programdaki tercihlerin diğer tarihi dönemleri yıkma pahasına yapıldığı.

Yoni Mizraçi eskiden İsrail Tarihi Eserler İdaresi'nin başkanlığını yapıyordu; bugünlerde ise Emek Şave'nin başında bulunuyor. Grup, işgal altındaki topraklardaki arkeolojik alanlar üzerinde odaklanıyor. Mizraçi şöyle diyor olup biten hakkında: "Bu topraklardaki tarihi öğrenmek istiyorsanız, katmanların çeşitliliğidir, farklı medeniyetler burada yaşayan, tek bir kültür değildir". Devam ediyor Mizraçi: "Arkeolojik alanlar o toprağın karakterinin bir parçası; dolayısıyla, ulusal kimliğin unsuru olarak tanımlanmamalı."

Başbakanlığın açıklaması

Hükümet, "Neden sadece Yahudi tarihi üzerinde odaklanıldığı" sorusunu, "Sadece eğitim amaçlı" diyerek yanıtlıyor. Programın başındaki isim David Baker, "Bu tarihi eserler, geçmişimizin ayrılmaz bir parçası, program da bu amaçla hazırlandı; ulusal tarimizle ilgili eserler konusunda eğitim ve bu eserlerin korunması için" diyor.

Reklam Goruntulenme Bolumu

İsrail'in kabul ettiği şey

İsrail arkeoloji alanında ayrımcılık yapmadığını, konuyu başka amaçlar için çarpıtmak isteyenlerin tartışmayı bu zemine çektiğini, Batı Şeria'daki İsrail tarihine dair kanıtları boşa çıkarmak için böyle yaptıklarını savunuyor. İsrail Arkeoloji Kurumu (ADCA), kazılar sırasında sadece Yahudiliğe ilişkin değil, yerleşimlerin tarihteki tüm katmanlarına ait binlerce eser çıkarıldığını söylüyor. Kurum, Hayırsever Hanı ve Euthymius Manastırı gibi yerleri ziyarete açtı. Buralar Yahudi tarihine ait yerler değil.

Kazı hakları

Arkeolojinin siyasi malzeme olarak kullanılmasına karşı çıkan Emek Şave örgütüne başkanlık eden Mizraçi uluslararası hukukun, bir kaç istisna hariç İsrail'in Batı Şeria'da kazı yapmasını yasakladığını söylüyor. İsrail bu bakışı kesin bir dille reddediyor. ADCA'nın başkanı Hananya Hizmi, "İsrail'in arkeolojik kazı yapma hakkı uluslararası hukuk ve Filistinliler ile yapılan geçici anlaşmalarda yer alıyor" diyor. Hizmi'nin başında bulunduğu ADCA, daha önce Batı Şeria'yı elinde tutan Ürdün'ün yasaları çerçevesinde hareket ediyor. Batı Şeria'daki tarihi eserler ile ilgili tartışma "hangi yasanın geçerli olacağı" ile ilgili karışıklık nedeniyle daha da içinden çıkılmaz hale geliyor.

İşgal altında arkeoloji hukuku

İşgal altında tutulan topraklarda işgalci güçlerin arkeolojik alanlar ile ilgili tasarruf yetkisini düzenleyen temel anlaşma 1954 yılında imzalanan Lahey Sözleşmesi. İsrail'in taraf olmadığı 1999 tarihli bir protokol ise - inceleme ve kurtarma çalışmaları dışında - işgal altındaki topraklarda arkeolojik çalışma yapılmasını yasaklıyor. Batı Şeria'da çok sayıda tarihi eser ve alanın olduğu hatırlandığında İsrail ve Filistin heyetlerinin Oslo'da neden bu konuda da müzakere yaptıkları anlaşılıyor. 1995 yılında imzalan Oslo Anlaşması'nda İsrail ve Filistin tarafları kendi alanlarındaki arkeolojik eserlere saygılı olacaklarını taahhüt ediyor. Ama şu anda iki taraf arasında arkeolojik işbirliği bulunmuyor.

"Siyasi arkeoloji"

Dini ve siyasi hassasiyetler tarihi yerler söz konusu olduğunda daha derinleşiyor; küçük değişiklikler bile iki taraftan öfkeli tepkiler gelmesine yol açıyor. İki taraf da birbirinin niyetlerine kuşkuyla bakıyor. Filistinliler Batı Şeria'nın Beytüllahim kentinde İsa Peygamber'in doğduğuna inanılan Doğuş Kilisesi'ni Filistin Kültür Mirası olarak Birleşmiş Milletler'de kaydettirmeye çalıştığında İsrail'den büyük tepki gelmişti.

İsrail'in iki yıl önce, Müslümanlar'ın Halilürrahman Camii, Yahudilerin ise Atababalar Mağarası adını verdiği El Halil'deki alanı ve Beytüllahim'deki Rakel Türbesini ulusal tarihi miras listesine alması tepki yaratmış, Filistinlilerle çatışmalar yaşanmıştı. Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar bu iki yapıyı kutsal görüyor.

Kutsal mekanlar ile ilgili sorunların çözümü için çalışma yapan Doktor İshak Reyter "Kutsal mekanlar iki tarafça kendi çıkarlarına alet ediliyor. Sorun, bu gündemlerini kamuya nüfuz ettirebildikleri oranda, uzlaşmak ve yaraları sarmak daha da güçleşiyor" diyor.