Yazılı ile sözlü tarih anlatımı arasında farklılıklar olduğunu biliyorduk.
Ama iyi ki varmış.
Archigram üzerine yazılı malzeme bulmak hiç de zor değilken, mimarlık tarihinin bu kesitine "içeriden" bakmak yine de bir ayrıcalık oldu.
9 Aralık akşamı Garanti Galeri'de Suha Özkan ve Mehmet Konuralp "Archigram'a Türkiye'den Bakmak" başlıklı söyleşide, Archigram'a Londra'da ofislerinin içinden baktılar. Archigram'ın "eski" bir mimarlık hareketi olarak ne kadar "yeni" olduğu görüldü.
Mehmet Konuralp, Archigram'ın ortaya çıkışı sürecinden konuşurken, İngiltere'de Beatles'dan mini eteklerden, başka deyişle, dönemin patlamaya hazır ruh halinden de bahsetti. Kendisinden bir kaç sene önce Londra'da AA'den mezun olmuş Archigram üyelerinin mimariye yaklaşımları, nelerden etkilendikleri, kimleri etkiledikleri "kamera arkası görüntüleri" ile birlikte anlatıldı.
Çizgi romandan fırlama kentler, denizin altında yirmi bin fersah derinlikteyaşanbilecek kapsüller ile aya yollanan roket ramplarının stürktürü mimarisi arasında gidip gelirken, "yolculuk" kültürünü mimariye taşıyan maceraperest genç mimarları biz de daha yakından tanımış olduk.
Peter Cook'un Centre Georges Pompidou'nun temel mimari düşüncelerinin geliştirmiş olmakla kalmayıp, yarışmaya kaydını Rogers ve Piano'ya vererek iki mimarın önünü açtığını öğrendik. Charles Jencks'in, postmodernizme bulaşmadan önce, bir dönem kendini Archigram'ın tarihçisi olarak gördüğünü sınıf arkadaşı Suha Özkan'dan dinledik. ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nin bugün "müze" olarak kullanılan binasına ilk sergiyi, Archigram hayranı bir kaç mimarlık öğrencisinin görevlilerin çaylarına uyku ilacı atarak, dönemin sol esintilerine uygunbir şekilde illegal gerçekletirdikleri ilk defa duyduk.
Archigram'ın temel taşlarında Peter Cook'un, açtığı tartışmalar, yazdıkları ve "geçenlerde" yaptığı ilk yapısının yanında, çok sayıda öğrenci yetiştirdiğini de önceden bilmiyorduk. Archigram çizimlerinin hepsinin elle ve büyük zahmetlerle olduğu kadar ne büyük bir özenle çizilmiş olması gerekitğini hiç düşünmemiştik. AD'nin Archigram'a epey faydası dokunmuş bir editörünün, dergiyi silah ticareti ile ilgisi olan bir şirketin reklamını aldığı için eleştiren okur mektubunu yayımlaması yetmezmiş gibi altına bir de "I agree" yazdığı için "sokağa atılmayı" göze alacak kadar düşündüklerine inanandığını da öğrenmiş bulunduk.
Kitaplarda yazmayan şeyler, bazen yazanlardan daha yararlı olabiliyor. Buna ister hayatın verdiği dersler diyelim, ister dedikodu, biz çok keyifli bir akşam geçirmiş olduk.