Bir Tasarım Kooperatifinin Gözünden Bir Sorumluluk Olarak Tasarım
Dünyaca ünlü tasarım 'kooperatifi' NWXSE Hollanda
Tasarım Grubu, İstanbul'daydı. Grubu temsilen Jos Oberdorf (NPK
Tasarım), Matthijs vanDijk (KVD) ve Marcel
Vroom'un (MVAVD) katıldığı 'Sonsuza Uzanan Kentler:
Sürdürülebilir Bir Kentsel Deneyim Tasarlamak' başlıklı konferans,
34SOLO koordinasyonu ve Material ConneXion
İstanbul desteği ile Yapı-Endüstri Merkezi'nde
gerçekleştirildi.
Oberdorf, van Dijk ve Vroom,
“Kamusal alanlar için sürdürülebilir çözümler üretmek mümkün mü? Endüstriyel
tasarım bu soruya bir cevap olabilir mi? Bir kentin tüm sakinleri aynı
perspektife sahip olabilir mi? Böyle bir deneyimi yaratmak için şehir
planlamacıları, mimarlar ve tasarımcılar nasıl bir araya gelebilir? Bilgi ve
iletişim teknolojileri ile kentleri dönüştürebilir miyiz?” sorularına kendi
bakış açılarından cevaplar aradılar. Jos Oberdorf, sürdürülebilir bir kamusal
alana tasarımsal açıdan yaklaşırken, Prof. Matthijs van Dijk şehir
perspektifinin deneyimlenmesi perspektifindeki sorulara yöneldiler. Marcel Vroom
ise, şehrin geneline bakarak şehir dönüşümünü işledi.
Toplantının açılış konuşmasını yapan YEM Yönetim Kurulu Başkanı Doğan
Hasol, 2012 yılının Hollanda - Türkiye resmi ilişkilerinin 400. yılı
olduğunu hatırlatarak, toplantının erken bir kutlama olarak da görülebileceğini
söyledi. Hasol, 30 yılı aşan pratikleriyle çok geniş bir yelpazede üretim yapan
Hollandalı Grub'un İstanbul'da ihmal edilen pek çok konuya değineceğini
sözlerine ekledi.
Tasarımın insanlık için olduğunu unutuyoruz
NWXSE Hollanda Tasarım Grubu adına ilk sunumu gerçekleştiren Matthijs
vanDijk,
tasarımcılar olarak sorumluluklarının ve hedeflerinin, yapılan tasarımların
insanlar üzerindeki etkisini anlamaya, görmeye çalışmak olduğunu vurguladı.
İnsanların ne işine yarayacağının cevabının verilemeyeceği tasarımlar yapmanın
anlamsızlığına işaret eden vanDijk, "Zaman zaman tasarımın insan için olduğunu
unutuyoruz" dedi. NWXSE'nin altı firmanın güç birliğinin ürünü olduğunu,
dünyanın ikinci büyük tasarım yapılanması olduğunu ve dünya genelindeki bütün
büyük firmalar için iş yaptığını anımsatan vanDijk, tasarımın dünyanın karmaşık
yapısını çözmek için bir araç olduğuna inandıklarını ifade etti. İngiliz
psikolog Gibson'a gönderme yaparak, insanların spesifik ürünler için spesifik
tepkiler geliştirdiğine işaret eden vanDijk, bunun da tasarımın değişimi
tetikleyici bir araç olarak kullanılabileceği anlamına geldiğini aktardı.
Genelde ürün, etkileşim ve bağlam olarak süreçleştirilen tasarımı tersinden
yorumladıklarına dikkat çeken vanDijk, öncelikle geleceğin dünyasını anlamaya
çalıştıklarını, insanların bu dünya içindeki yerini sorguladıklarını ve elde
ettikleri yanıtların kendilerini ürüne götürdüğünü sözlerine ekledi.
Daha sonra söz alan Marcel Vroom da hızla gelişen teknolojik alt
yapının tasarımla birlikte kamusal alanı nasıl dönüştürebileceğinin örneklerini
verdi. Daktilo, telefon, fotoğraf makinesi ve ipad örnekleri üzerinden bu
ürünleri oluşturan bileşenlerinin gittikçe nasıl azaldığını, ama bunun
tersine nasıl kompleks yapılar oluşturduğunu gösteren Vroom, çeşitli zamanlarda
gerçekleştirdikleri bazı projelerden de örnekler verdi. Zamanında kendilerini
çok heyecanlandırdığını aktardığı Minority Report filmine de gönderme yapan
Vroom, galişmelerle arayüzlerin ürünün kendisi haline geldiğini bildirdi.
Gecenin son konuşmacısı ise Jos Oberdorf oldu. Oberdorf, Vodafone için
gerçekleştirdikleri anten sistemi, Amsterdam için tasarladıkları tramvay
durakları, yine kamu için tasarladıkları hızlı tren hattı gibi projelerle
özellikle kamusal projelerde sürdürülebilirliği nasıl ele aldıklarına dair
ipuçları verdi.
NWXSE Hollanda Tasarım Grubu
Tasarım danışmanlığı, stratejik tasarım yönetimi, ürün ve hizmet tasarımı,
mühendislik tasarımı, prototip hazırlama, paketleme tasarımı, ürün mühendisliği
gibi çok geniş bir alanda hizmet veren Grup, 30 yılı aşan tecrübesi ve
bünyesindeki 120’den fazla tasarımcı ile bir tasarım ağı özelliği taşıyor.
Tasarım grubunun ufku endüstriyel ürün tasarımı, grafik tasarım, marka tasarımı
gibi alanların ötesinde, her gün içinde yaşadığımız tren istasyonu, havaalanı,
otoyol, şehir meydanları, alışveriş merkezleri gibi mekanların deneyim
ortamlarına dönüştürülmesine kadar uzanıyor.