Bir Türk Taşı, İki Çin Taşına Bedel!



İstiklal Caddesi'ni yeniden, yeniden ve yeniden düzenleme çalışmaları için şimdiye kadar 4.650.000 YTL el değiştirdi. İstiklal Caddesi'nde ise değişen bir şey yok! İnsanın aklına bir soru takılıyor: Son günlerde yaşadığımız din-iman ve türban kavgasının aslı taşları kimin değiştireceği kavgası olmasın sakın!..

İstiklal Caddesi'nin Cumhuriyet öncesinde adı Frenkler ve Levantenler için 'Grand Rue de Pera' , Osmanlılar için 'Cadde-i Kebir' di. Kentin 'ana caddesi' her zaman ülkenin övünç kaynağıydı.

Cadde Cumhuriyet sonrası Atatürk ve İnönü dönemlerini aynı şekilde atlatırken, 1950'lerden sonra 'ekmeğini taştan çıkaran' bir kesimin hedef tahtası oldu. İstiklal Caddesi sık sık yenilendi, fakat her seferinde eskisinden beter oldu.

Sanırım bu iş şöyle oluyordu: Ekmeklerini taştan çıkarmaya kararlı belediye görevlileri ve müteahhitler kafa kafaya verip düşünmeye başlıyorlardı:

- Acaba ne yapsak da ekmeğimizi taştan çıkarsak?

Elbette akıllara önce kentin en önemli caddesi sayılan İstiklal Caddesi geliyordu:

- Caddeyi yeniden düzenlesek... Taşlarını söküp atsak, yeni taşlar döşesek... Kaldırım taşlarını yükseltsek veya yüksekse alçaltsak...

Bütün bunlar benim tahminim, ama savımı doğrulayacak kanıtlara da sahibim.

İstiklal Caddesi'nin 2 yıl önce yeniden düzenlenmesine karar verildiğinde -bütün İstanbul halkı ve özellikle Beyoğlu sakinleri tanığımdır- hiçbir sorunu yoktu. Nurettin Sözen döneminde döşenmiş kaldırım taşları neredeyse İstanbul durdukça duracak kadar sağlam görünüyordu.

Üstelik kimsenin yakınması yoktu. Yoksa vardı da, ben mi hatırlamıyorum? Hatırlayan varsa -bir zahmet- bana bildirsin lütfen! İşte bu ortamda Anakent Belediye Başkanlığı'na seçilen Kadir Topbaş ve ekibi tarafından 'kentin güzelleştirilmesi' çalışmasına kentin en güzel yeri olan İstiklal Caddesi'nden başlandı.

Cadde önce bir cadde enkazına dönüştürüldü. Ardından üstüne Çin'den getirilen granit taşları döşenmeye başlandı.

Bu taşların Çin'den getirildikleri biliniyordu ve döşenmeleri neredeyse 1 yıl kadar sürdü. Bir yıl boyunca belediye yetkililerinin aklına taşların Çin'den getirildikleri ve kentin ana caddesine döşendikleri gelmedi. Döşeme işi neredeyse yüzde 95 ölçüsünde tamamlanmıştı ki, 'vatan, millet ve Sakarya' nın olduğu, döşenen taşların Çin malı oldukları ve yerli taşlarımız dururken, neden Çin'den taş getirildiği akla geldi.

Esnaf kuduruyor ama...
O ana kadar Anakent bütçesinden Güryapı İnşaat şirketine 4.650.000 YTL aktarılmıştı ve firma yetkilileri bu meblağı görünce, büyük olasılıkla İstanbul'un taşı-toprağının altın olduğuna bir kez daha inanmışlardı.

Bunları görünce insanın aklına bir soru takılıyor. Son günlerde yaşanan din-iman ve türban kavgasının aslı, taşları kimin değiştireceği kavgası olmasın sakın!..

Bunlar olurken Beyoğlu esnafı isyan bayrağını çekmişti. Bir yıl boyunca enkaza dönen cadde yüzünden ekmekleri ile oynandığını ileri sürüyor ve yeniden başlayacak olan taş döşeme işi, yine bir yıl sürerse, mağazalarına incir ağacı dikileceğini söylüyorlardı.

Sözlerinde bir miktar gerçek payı olmakla birlikte, bir miktar da abartıyorlardı. Çünkü İstanbul'da artık o kadar çok insan yaşıyordu ki, cadde ne durumda olursa olsun, yine de insan kaynıyordu.

Ve İstiklal Caddesi'nin haline o kadar alışılmıştı ki, turistler bu enkazı bizim kentin 18. yüzyıldaki orijinal halini koruma endişemize bağlayarak üzerinde zevkle dolaşıyorlardı. Yerli turistler ise ne zaman köylerini özleseler, İstiklal Caddesi'ne çıkıp bir Anadolu köyünde dolaşmanın nostaljisini yaşıyorlardı.