Bitmeyen Dava: Hasankeyf



Hasankeyf’i yok edecek baraj projesine karşı ilk bireysel davayı açan avukat Kemal Vuraldoğan “Bize fakültede, ‘yargı özgür, mevzuata göre karar verir, adil olmaya çalışır’ deniliyordu ama mesleğe başladığımda öyle olmadığını gördüm” diyor.

Bitmeyen dava
Vuraldoğan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde 4. sınıf öğrencisiyken, 26 Mart 1999’da Hasankeyf’i hukuk yoluyla korumak üzere Ankara İdare Mahkemesi’ne başvurdu, şimdi 41 yaşında. Dava ise 17 yıldır Danıştay’da. Cumhuriyet'te yer alan habere göre Vuraldoğan, “Okul bitti, 15 yıldır avukatlık yapıyorum ama davayı bitiremedim” diyor ve ekliyor: “Davayı açtığımda umudum vardı. Türkiye’nin tarih mevzuatı katı. Kanunlara göre tarihi yerlerde istediğiniz gibi yapılaşamazsınız. O zamanki dünyaya bakış açımla, ‘kanun açık, ihlal edilmez’ zannederek mahkemeye başvurdum. Davaya sonradan meslek odaları, doğa dernekleri, STK’ler de müdahil oldu. 20 yıl geçti. Türkiye’de kanunların yazıldığı gibi uygulanmadığını gördüm.”

‘Yeteri kadar çalışmadık’
Vuraldoğan’a göre Hasankeyf enerjiyi, tarihi, orada yaşayan insanların hayatını ve hepimizi ilgilendiren bir konu. Çözümü tek başına yargıdan beklemek ise kolaycılık. Türkiye yargısının bu sorunu çözmeye gücünün yetmeyeceğini düşünüyor artık. Halkın duyarlılığının etkili olacağına inanıyor. “Bizler değişmeden değiştiremeyiz” diyerek, şunları söylüyor: “Bu sorunların sebebi biziz. Eğitime ve paylaşmaya zaman ayırıp ne yapabiliyorsak ücretsiz bir şekilde topluma anlatmamız lazım. Yeteri kadar fedakârlık yapmadık. Ben dahil... İnsanların tarihten hayatlarını kazanmalarını sağlamalıydık. Turizme uygun bir yaşam için çaba göstermeliydik, yetersiz kaldık.” Vuraldoğan, Ilısu projesinin bir ayağının da güvenlik olduğuna dikkat çekerek, “Ilısu başta olmak üzere bölgede yapılan tüm barajlarla kırsaldaki hareketliliği durdurmak da amaçlanıyor. Dava dosyasına gelen bir raporda yazıyordu bu. Irak ve Suriye ile su pazarlığı yapma arayışı... Geçen 50 yıllık zamanda baraj Kürt meselesinde kullanılacak bir araca da dönüştürüldü. Hasankeyf halkı karar verecek siyasetçilere ulaşamadı. Ilısu, Başbakan, Cumhurbaşkanı düzeyinde takip edilen bir proje” diyor.

Reklam Goruntulenme Bolumu

'Dükkanları boşaltın' emri
Ilısu Barajı’nın suları altında kalacak olan 12 bin yıllık Hasankeyf’teki tarihi çarşıdaki esnafa dükkânları boşaltmaları için icra emri gönderildi. Esnafın ise gidecek yeri yok. ‘Yeni yerleşke’de ne dükkânlar ne de evler tamamlandı. Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi tepkili. Baraj su toplasa bile mücadeleye devam edeceklerini söyleyen girişim üyeleri, “1954’ten beri Hasankeyf başta olmak üzere sular altında kalacak yerleşim yerlerinde bilinçli bir insansızlaştırma ve göç politikası uygulanıyor. Zararın neresinden dönersek dönelim toplum, tarih ve doğa için büyük bir kazanım olacak. Hasankeyf ve Dicle Vadisi’ne daha fazla zarar vermeden hep beraber bu yıkım projesine güçlü bir şekilde ‘dur’ diyelim” çağrısı yapıyor.

Evde oturup kaybetmektense dışarı çıkıp yorulmalı
Vuraldoğan, bölge halkına dair izlenimlerini ise şöyle anlatıyor: “Hasankeyf’te yaşamak istiyorlar ama aç bir insandan dik durmasını beklemek haklı bir talep olmaz. Bir insanın parası yoksa, borcunu ödeyemiyor, çocuğunu evlendiremiyor, okutamıyor, hastasını tedavi ettiremiyorsa, ona, tarihi koru diyemeyiz. Hasankeyf’in küçülmesi, mağarada yaşayan insanların kulübe evlere konulmasıyla başlıyor. Kürt meselesi de ekonomik anlamda bölgeyi zayıtlattı. Devlet burada turizmi bilinçli olarak desteklemedi. Efes gibi restore edilmediği, birçok yer kapatıldığı için Hasankeyf’e giden insanlar da hayal kırıklığına uğruyor. Denizli’de, Çanakkale’de, İzmir’de arkeolojik eserlere gösterilen ilginin ne yazık ki zerresi Hasankeyf’e gösterilmedi. Hasankeyf mağara şehri ve turizmiyle ayakta kalırdı. Her şeye rağmen Hasankeyf halkı gücü yettiğinden fazlasını, elinden geleni yaparak tarihine ve toprağına sahip çıktı. Hasankeyf Belediye Başkanlığı, 2000 yılından beri bu mücadelenin içinde. Hasankeyf davası da muhtemelen Ortadoğu’nun ilk tarih, kültür, çevre davasıdır. Hasankeyf dernekleri de bölgede kurulan ilk tarih, kültür ve çevre dernekleridir. Hasankeyf benim için okul oldu. Genç arkadaşlara da Türkiye’nin toplumsal sorunlarıyla az ya da çok ilgilenmelerini öneririm. Evde oturup kaybetmektense, dışarı çıkıp yorulmak lazım.”