Adı, antik dönemlerde mitolojik figürlerle anılan, yüzünde yüzlerce yıl öncesinin çizgilerini taşıyan, tarihin hemen her dönemine şahitlik eden Bozdağ'ın eteklerindeki Birgi, daha fazla ilgi bekliyor. 1996 yılında kentsel SİT ilan edilen beldenin sakinleri, başta tarihi evler olmak üzere, bölgedeki değerlerin, yaşam pratiklerine uygun biçimde düzenlenmeye gereksinim duyduğunu vurguluyor.
Toprakları altında binlerce yıl öncenin antik dönem kalıntılarını barındıran, üzerindeki yapılar 16 ve 17. yüzyıldan kalma olan Ege'nin sevimli beldesinde yaşam "tarih laboratuvarı" gibi. Taş evlerle kaplı belde, daha ilk adımda farkını ortaya koyuyor. Gidip de görenler bilir, Ege'nin taş evleri genelde sarı ya da beyaz renklidir. Birgi'deki evlerin taşları ise siyah ve gri renkli. Yöreye özgü kayrak taşından yüzlerce yıl önce inşa edilen yapılar, bugün hala aynı ihtişamla ayakta.
Taş evlerin yanı sıra ahşap konaklar da, Birgi'yi çekim merkezi yapıyor. İçlerinde en ünlüsü Çakırağa Konağı. Zengin bir tüccar olan Çakıroğlu Mehmet'in 1761 yılında yaptırdığı konak, günümüzde müze olarak kullanılıyor. Yılda 100 binin üzerinde turist çeken konak ile ilgili en ilginç ayrıntı Çakırağa'nın kadınlarıyla ilgili. Ağanın iki kadını var. Birisi İstanbullu, diğeri İzmirli. Ağa, eşleri sıla özlemi çekmesin diye konağın duvarlarına İstanbul Boğazı'nın ve İzmir Kordon'unun resmini çizdirir. Bu öykünün bile Birgi'ye gelenlerin binlercesini konağa çekmeye yeter nitelikte olduğu aktarılıyor beldede.
Birgi Belediye Başkanı Cumhur Şener, beldenin 3 bin yıllık bir kent olduğunu kaydederek, "Burası ÇEKÜL'ün ilgi göstermesinden sonra kendini kurtarma şansı yakaladı. Her bir yanı tarih kokan beldemizin tüm kültürel değerlerini restore ettirmek ve evrensel kültüre armağan etmek istiyoruz" diyor.
Yaşam pratiği
Şener, çatı aktarımının dahi yasak olduğu beldede, halkın büyük sıkıntılar çektiğini belirterek, "Evler 1700'lü yılların yaşam pratiklerine göre şekillenmiş.İnsanımız, yapılarını korumak ve gelecek kuşaklara bırakmak istiyor. Ancak bir yerde yaşam varsa o yapı korunur. Günümüz yaşam pratikleri göz önüne alınarak düzenlemeler yapılmasını istiyoruz" diyor.
ÇEKÜL'ün önemli proje merkezlerinden birisi olan Birgi'de sorumlu kıldığı isim Emin Başaranbilek. ÇEKÜL'ün yetkililerinden Prof. Dr. Metin Sözen 'in, "Birgi'nin tapusunu sana veriyoruz. Her türlü sorumluluk senin" diyerek Birgi'ye yolladığı Başaranbilek, 1994 yılından bu yana beldede yaşıyor. Başaranbilek, 1997 yılından bu yana çeşitli paneller düzenlediklerini ve bugüne kadar 187'si profesör olmak üzere yüzlerce uzmanı beldeye çektiklerini söyleyerek, "Halkın bilinci üst seviyeye çıktı. Şimdi işimiz daha kolay" diyor. Başaranbilek, "Belde, koruma kurulu tarafından A, B ve C diye üç bölgeye ayrılmış durumda. A diye tanımlanan alanda tamamen kurul söz sahibi. B'de belediye ve kurul. C alanında ise sadece belediye sorumlu. Bu da ister istemez bir sıkıntıya neden oluyor. Yaşam alanlarının özgün niteliği bozulmadan günün koşullarına uygun eklere ihtiyacı var. Sonuçta bu mekanları yaşayanlar koruyacak. Kurul yetkilileri bu gerçeği göz önüne alarak, halkla bir araya gelmeli ve yaşam pratiklerini kolaylaştıracak düzenlemelere izin vermeli" görüşlerine yer veriyor.
Yaşı 80'i çoktan geçmiş, "Kaç kuşaktır buradasınız?" denildiğinde, "Aydınoğulları'ndan bu yana" diyen yöre halkından Arife Dönmez ise bir başka anlatıyor Birgi'yi. Beldenin onarımdan geçirileceğini öğrendiğini dile getiren Dönmez, "Bu güzel bi şey. Emme günün koşullarına göre düzenlemeler de istiyoruz" diye konuşuyor. Dönmez, İzmir'in unutulmaz valilerinden Kazım Dirik'in, beldelerine ayrı bir önem verdiğini de sözlerine ekleyerek, şunları söylüyor:
"Ben o zamanlar daha çocuktum. Vali zaman zaman gelir ve bir ihtiyacımızın olup olmadığını sorardı. Daha o zamandan yapıların herhangi bir zarar görmemesi için büyüklerimize emirler verirdi. Sonra Kemal Nehrozoğlu çok gelir giderdi buraya. Şimdiki vali kim ise onu da burada görmek istiyoruz. Ege Birgisiz, Birgi valisiz olmaz" diyor.