"Böyle Acımasız Yıkım Görmedim!"



Fatih Belediyesi tarafından 2005 yılında ‘kentsel yenileme alanı’ ilan edilen Ayvansaray’da tarihi Osmanlı Mahallesi’nde kepçelerle tarihi binaların yıkımı devam ediyor. Projeye göre 20’nci yüzyıl başından kalan evlerin bulunduğu mahallede tescilli evler restore edilecek, yeni yapılar da bu yapılara uyumlu olarak inşa edilecekti. Ama uygulama böyle olmadı.

Radikal Gazeresi'nin haberine göre, yenileme ihalesini alan turizm inşaat şirketi, son bir ayda Osmanlı sivil mimarisinin özgün örneklerinden sayılan üç ahşap binayı kepçelerle tek tek yıktı. Yıkımın bir an önce durması gerektiğini belirten uzmanlar, bunun gerekçelerini anlattı:

Nasıl olmalıydı?

Prof. Dr. Gül Akdeniz (Mimar): Bu binaları görünce çocukluğumdaki İstanbul’un muhteşem konaklarını ve halk tipi ahşap evlerinin tarif edilemez estetik biçimlerini hatırladım. Teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde bu binaların restore edilmeyip yıkılması beni şaşırtıyor. Eğer restore edilmiyorsa da binaların tahtaları tek tek sökülmeli ve yeni yapılacak binada kullanılmalı. Ancak Türkiye’de restorasyon ve restitüsyon mantığı olmadığı için özgün mimariye sahip binalar yıkılıp yerine dümdüz tahtadan evler yapılıyor. Bu işleme de restorasyon deniliyor maalesef.

Prof. Dr. Semavi Eyice (Sanat tarihçisi): Kentsel dönüşüm adı altında tarihi binalar yıkılıp yerine dev binaların yapılması kentin kültürünü ve dokusunun yok olmasına neden oluyor. Eskiden İstanbul’un kendisine has bir mimari kimliği vardı. Şimdi şöyle dışarı çıkıp İstanbul’a baktığımda dev gökdelenler dışında bir şey göremiyorum. Osmanlı mimarisinin özgün örnekleri olan bu evlerin yıkılması mahalle kültürünün yok olmasına neden oluyor. Ben yaklaşık 40 yıl boyunca koruma kurulunda görev yaptım. Ancak son dönemlerde olduğu kadar acımasız bir yıkım görmedim. Bu evlerin yıkılması kabul edilemez.

Prof. Dr. Oktay Ekinci (Mimarlar Odası eski başkanı): Sivil mimari açısından özel bir önem taşıyan ‘Sur kenarı’ dediğimiz bu yapılar, özellikleri ve konumlarıyla İstanbul’un tarihsel kent dokusunu oluştururlar. Ayrıca bu yapılar, ait oldukları dönemden bu yana yoksul halk konutları olmaları nedeniyle de toplumsal tarih bakımından çok önemlidirler. Dolayısıyla bu yapılar mutlaka restore edilmeli. Kaldı ki Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nda bu gibi binaların sanat tarihi değerine değil, tarihsel çevreyi oluşturma değerlerine önem verilerek korunması yönünde ilke kararları vardır. Bütün bunlara hiç uyulmadığı görülen bu uygulamada koruma hukuku nezdinde suç işlenmiştir. Dolayısıyla bu yıkım hakkında derhal soruşturma açılmalı.