Bundan önceki yazımın başlığı “İnsanı Kent
Yarattı!” idi. Eskil çağın kent tanımlamasını anlatmıştım. Sanırım o
yazıyı okurken bugünkü kentlerimizi düşündünüz… İster istemez karşılaştırmalar
yaptınız usunuzda hemen... Örneğin eskil çağın bir Priene
kenti tasarımı, vatandaş olarak onayladığı insanı temel alıyordu. Bizim bugünkü
uygulamalarımız böyle değil oysa. Karşı çıkamadığımız ya da tembelliğimize
geldiği için “küreselleşme süreci” yalanıyla, elle gelen düğün bayram olarak
göstermeye çalıştığımız “değişim-dönüşümler” kimin için yapılıyor? Tüm insanlar
için mi? Yoksullar için mi? Yoksa yalnızca satış, para, çıkar için mi? Kim
tersini kanıtlayabilir?
* Dengeli ülke kalkınması amacına oturtulmuş bölge planlamasına dayalı kent
tasarımımız, kent ölçütlerimiz, bu ölçütlerde tutarlığımız, kimlik, anlam
çözümlemelerimiz var mı bugün? * Kentlilerin barınma, konut hakkını bir
sosyal hak olarak görüp, ona göre bir planlama yapıyor muyuz? * Kentlerimizin
doğal, kültürel değerlerini koruyabiliyor muyuz? * Sağlıklı kentsel işlevler,
olanaklar dengeli mi dağılıyor? * Kentlilik bilinci aydınlarımızda bile var
mı? * Yeterli düzeyde kültürel-soysal donanım var mı kentlerimizde? *
Gelişmeye açıklık, seçenekler, özgürlükler sunabiliyor muyuz kentlerimizde? *
Bugün için yalnızca politika ve ekonomiyle bitimli kent olgusuna kültür, bilgi
akımını sağlayabiliyor muyuz? * Sağlıklı, güvenli bir yaşamımız var mı? *
Kentliler arasındaki iletişimi en üst düzeye çıkartacak düzenlemeleri
yapabiliyor muyuz?
Bütün bu soruları olumlu yanıtlayabildiğimizde, kentlerimiz geleceğin
kentlisini, insanını yetiştirebilecek ortamları sunabilirler. Yalnızca, yasal,
parasal denetlemeye bile kapalı TOKİ uygulamalarıyla değil elbette...
Araştırmacı-yazar Avusturyalı Helmuth Uhlig’in deyişiyle
“Avrupa’nın anası Anadolu”muza yakışan yerleşmelerimizi
yaratabilmek için yukarıdaki sorulara olumlu yanıt verebilecek biçimde,
sosyal-kültürel donanımlarını tamamlamalıyız yerleşmelerimizin. Yeni oluşan kent
bölgelerine, oturanların sayısına göre çok işlevli toplanma yerleri, yaygın
eğitim olanakları; sanat, zanaat işlikleri; spor, sergileme oylumları, sağlık
düzenekleri sağlamalıyız hemen... Her mahalleye bir “Emek Evi” diyorum öteden
beri… Tarihsel kültür özeklerimizi, kalıtımızı, yeni-eski tüm kentlilerce
yararlanılabilir kılmalıyız. Ulaşımı da buna göre düzenlemeliyiz. Toki
uygulamalarıyla, duvarlarla çevrili, neredeyse pasaportla girilebilen “getto”
siteler yapmakla, ne kent yaratılır ne de kentli!