Bul-Fiction 2006 / Istanbul & Cinema Workshop















Bul-Fiction 2006 atölye çalışması, İstanbul ve sinema arasındaki bir yüzyılı aşkın zamandır biçimlenen deneyimlere bir yenisini eklemek, geleceğin İstanbul imgelerine ilişkin deneysel çalışmalar yapmak amacıyla gerçekleştiriliyor. Çalışma, Avusturya Kültür Ofisi ile Avusturya Liseliler Derneği himayesinde ve film yönetmeni Halit Refiğ'in danışmanlığında, Avusturyalı mimarlar Martin Hablesreiter ve Sonja Stummerer ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi [MGSÜ] Şehir ve Bölge Planlama bölümünden Bahar Aksel Enşici, Yeditepe Üniversitesi [YTÜ] Mimarlık Bölümü'nden Işıl Baysan Serim tarafından yürütülecek.

İkişer kişilik toplam 12 öğrenci grubunun yer alacağı atölyenin çalışma ve toplanma mekanları, MSGSÜ Fındıklı Kampüsü ile YTÜ Kayışdağı kampüsündeki proje stüdyoları, bilgisayar laboratuvarları ile film gösterim yerleri olarak belirlendi.

İstanbul'un kültürel, sosyal, mekansal ve zamansal izlerinden geleceğin şehri İstanbul'a uzanan bir dizi deneysel kısa filmin üretilmesi beklenen atölye çalışması, Istanbul'u farklı mekanların, zamanların ve karakterlerin kesiştiği bir film veya bir anlatı olarak ele alıyor. Martin Hablesreiter ve Sonja Stummerer'ın vurgusuyla, genç, yaratıcı insanların farklı algı, bilgi ve deneyimleriyle biçimlenecek olan tüm bu çalışmalar, 2056 yılının İstanbul'una ait sinematografik temsiller olarak kayda geçecek.

Ürünlerin Sergilenmesi
Ürünlerin, konuyla ilgili uzmanların danışmanlığında değerlendirilerek sergilenmesi, Bul Fiction 2006: İstanbul & Cinema'nın yıl içindeki diğer bir etkinliği olacak.

Neden İstanbul, neden Sinema?
"Sinema geldi ve zindandan oluşan bu dünyayı saniyenin onda biri uzunluğundaki zaman parçacıklarının dinamitiyle paramparça etti; şimdi bu dünyanın geniş bir alana dağıtılmış yıkıntıları arasında serüvenli yolculuklara çıkmaktayız" der Walter Benjamin.

Aşağı yukarı aynı zaman diliminde, 19. yüzyılın sonunda, ortaya çıkan modern kent ve sinema arasındaki ilişki, başlangıcından beri, mimarlık, kent, sosyoloji, antropoloji ve felsefe gibi çok çeşitli disipliner alanlara araştırma ve soruşturma zemini oluşturuyor. Sinematografik temsiller, bu nedenle, Benjamin'in belirttiği gibi, kentlinin moderniteyle birlikte kekemeleşen, parçalanan, kırılganlaşan hakikat algısının, mekansal ve zamansal deneyimlerinin, hem yeniden biçimlendiği, üretildiği; hem de, bir anlamda, teknolojik olarak icat edildiği ürünler.

Kentsel mekan ve mimarlık için bir hafıza bankası niteliğinde olan sinema, dolayısıyla pek çok farklı kent ütopyalarının görsele tercüme edildiği potansiyel heterotopyalar niteliğinde. Yani, bir anlamda, geleceğin ucunun açık bırakıldığı veya bir yüzü geçmişe, bir yüzü geleceğe bakan Janus'un aynadaki yansımalarının alegorilerinden oluşan görüntülerin imal edildiği yerler filmler.

İstanbul gibi, iki kıta üzerine kurulmuş, farklı tarihsel, sosyo-ekonomik, kültürel ve politik mekanlardan ve hayat tarzlarından meydana gelen bir kent, gerek içinde barındırdığı çeşitlilikleri, gerekse karşıtlıklarıyla, bu nedenle, daima olası gelecek senaryolarının cazibe merkezi. Özellikle, 1950'lerden itibaren, İstanbul'un kentsel mekanında gündeme gelen tüm değişimlerin yol açtığı zamansal, mekansal ve algısal dönüşümlere paralel olarak ortaya çıkan Türk filmlerindeki İstanbul imgesi, bu nedenle, şehre dair öykülerin, seslerin, umutların, düşlerin ve yolculukların alabildiğine çoğaldığı göstergelere olanak tanımakta.

Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Lütfi Akad, Metin Erksan, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz gibi sinemacıların yapıtları, modern İstanbul ütopyasının kayıtları, sonuç ürünleri olarak, küresel bir şehir olma yolundaki İstanbul'un geleceğine nasıl bakmamız gerektiğine dair pek çok ipucunu içeriyor.

"Bul Fiction 2006: İstanbul & Cinema" başlıklı atölye çalışması da, bu verilerden yola çıkarak İstanbul'un mekansal, sosyal, kültürel ve tarihsel izleklerini gerek sinematografi, gerekse güncel teknolojiler aracılığı ile geleceğin İstanbul imgesi için yeniden okumayı ve değerlendirmeyi hedefliyor.