Bursa Çarşıları Geçmiş Zamanın Huzurunu Yaşatıyor



Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan 'Çarşının Öyküsü' dünü ve bugünüyle Bursa çarşılarını anlatıyor.

Osmanlı'nın olduğu kadar Cumhuriyet Türkiye'sinin de en önemli ticari merkezlerinden biri Bursa.
 
Asırlar boyu Bursa ticaretinin şekillendiği Kapalı Çarşı, Uzun Çarşı, Kayhan Çarşısı, Okçular Çarşısı, Koza Hanı, Emirhan, Fidan Han... dünüyle, bugünüyle, gelenekleriyle, esnaflarının anılarıyla, sararmış albümlerdeki fotoğraflarıyla, edebiyatçılarda bıraktıkları izlenimleriyle bir kitapta toplandı. Bursa Araştırmaları Merkezi'nin gayretleriyle ortaya çıkan, Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan 'Çarşının Öyküsü', Bursa çarşılarıyla birlikte bu merkezleri oluşturan medeniyetin izlerini de görünür kılıyor.

Tarihler 1326 yılını gösterirken ömrünün son demlerini yaşayan Osman Bey, oğlu Orhan'a Bursa şehrini almasını, kendisini kilometrelerce öteden pırıl pırıl parlayan Gümüşlü Kümbet'e gömmesini vasiyet eder. Vasiyet yerine getirilir. Bursa alınır ve Osman Bey'in cenazesi Gümüşlü Kümbet'e yerleştirilir. O günlerde Bursa, Hisar içinde küçük bir yerleşimden ibarettir. Ufku geniş Osmanlı'nın taht şehrinin Hisar bedenleriyle sınırlanması elbette ki mümkün değildir. İlk olarak dışarıya Orhan Camii yaptırılır. Yanındaki Emir Han, külliyenin ticaret merkezidir. Şehrin ticareti bu merkez etrafında gelişmeye başlar, yeni hanlar birbirini takip eder. Yıldırım Bayezid, Bedesten'i inşa ettirdiğinde Bursa çarşısı büyük oranda şekillenmiştir; asırlar boyu sürüp günümüze ulaşacak 'esnaf terbiyesi'nin çarşı halkında şekillendiği gibi. Bu esnaf terbiyesinden sadece alıcı-satıcılar değil, hayvanlar da nasibini alır. Nitekim Bursa esnafının yaralı leyleklere verdiği destek, Ahmet Haşim'in 'Gurabahane-i Laklakan' isimli kitabına ad olur.

Bursa Çarşıları hâlâ o huzur iklimini soluklandırıyor gelip gidenlere. Yücel Balku, kitapta yer alan "Koza'nın Kapıları" başlıklı yazısında Koza Han'ın dört girişi olduğunu, girdiği kapının kişiyi ele verdiğini söylüyor. Sözgelimi Ulucami tarafındaki kapıdan girenlerin şehre yabancı olduklarını ya da ikinci kattaki ipek satıcılarıyla işleri olduğunu; Kapalıçarşı tarafından girenlerin soluklanmaya ihtiyaç duyduğunu; Orhan Camii'nin aralığındaki kapıdan girenlerin almakla, vermekle, gezmekle işi olmadığını anlatıyor.

Altı bölümden oluşan kitabın ilk bölümü bizzat esnafın ağzından Bursa çarşılarını tanıtıyor. İkinci bölüm edebiyatçıların izlenimlerine ayrılmış. Üçüncü bölüm çarşının sosyal ve kültürel gelişimiyle ilgili. Osmanlı esnafının iktisadi anlayışı, çarşıyı çevreleyen mahalleler, Bursa çarşısındaki dergahlar, dinî yapılar, Osmanlı döneminde gayrimüslim esnaf gibi konular bu bölümde akademisyenlerin kalemlerinden anlatılıyor. Ekonomik gelişmeyle ilgili dördüncü bölüm, Prof. Dr. Halil İnalcık'ın 15 ve 16. yüzyıllarda Bursa'da sanayi ve ticareti anlattığı yazısıyla başlıyor. Kitabın beşinci bölümünde çarşının fiziksel gelişimine, altıncı bölümünde dünden bugüne esnaf profilindeki değişimlere ve haritalara yer verilmiş. Çarşı bölgesindeki Veled-i Saray, Attar Hüsam, Sağrıcı Sungur, Dâye Hatun, Veled-i Enbiya, Yiğit Cedit, Cami-i Kebîr, Veled-i Nalbant, Hoca Tabib, Abdal Mehmed, Selçuk Hatun gibi mahalle isimlerini okumak bile insanı Osmanlı'nın kuruluş devirlerine götürmeye yetiyor. "Bir zafer müjdesi burda her isim/ Sanki tek bir anda gün, saat, mevsim/ Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın/ Hâlâ bu taşlarda gülen rüyanın." diyen Tanpınar'a hak vermemek elde değil.