Çağdaş Sanatın Önemli İsimlerinden Jan Fabre Galeri Artist'te



Galeri Artist, çağdaş sanatın önemli isimlerinden ressam, heykeltıraş, oyun yazarı, sahne direktörü, sahne tasarımcısı ve kareograf Jan Fabre'nin sergisini ilk kez Türk izleyicileriyle buluşturuyor.

Jan Fabre, 1958'de Antwerp'de (Belçika) doğdu, Kraliyet Akademisi'ndeki güzel sanatlar eğitiminden sonra, Antwerp Elsanatları Yüksek Okulunu bitirdi. Dramatikçi, koreograf, sinemacı, yazar, yayıncı ve görsel sanatların birçok dallarında önemli bir sanatçı olan Jan Fabre, erken dönemlerinde çok büyük yüzeyleri tükenmez kalemle maviye boyayarak tanındı. Sanatçı 19. yüzyılın tanınmış zooloji bilimcilerinden olan büyükbabası Jan Henri Fabre'dan etkilenerek heykellerinde böcekleri kullanmaya, çesitli böcekleri birbirine monte ederek fantazi yaratıklardan heykeller yapmaya başladı. Sonuçta böcekler Jan Fabre'ın sanatının esas malzemesi haline geldiler. Yüzlerce böceği objeler üzerine yanyana yapıştırarak yaptığı çarpıcı "Böcek-heykellerle" kendini bütün dünyaya tanıttı. Sanatında böceğin yanısıra deri, kemik, yüzler, kabuk, gökyüzü gibi malzemeler de önemli rol oynuyorlar.

Fabre'ın "Böcekheykellerinde" insanlığın aktüel ve elementar sorularına "arayış ve irdelemeler" sözkonusu. Örneğin, en tanınan objelerinden "Pissoir" Duchamp ve sanat tarihini, "mikroskop" bilimin tek taraflı negatifliğini, "Haç" dinlerin binlerce yıllık kopuksuz devamlılığını, "elbise" medeniyetdeki estetik değerleri, "kafatası" ölümü ve faniliği gündeme getiriyorlar. Bu "objelerin" tümü yüzlerce böcekkabuğu ile kaplı olduğu halde, göze ilk çarpan şey "Formkonnotation", yani çesitli sembolik anlamlarla yüklü "formlar".

Dış yüzeyi kaplayan böcekler ilk bakışta, parlak ve cazip renklerinden dolayı, izleyicide egzotik hoş bir etki uyandırıyor. Oysa böceği günümüz "medeniyeti" haşaratlar kategorisine koyarak, yok oluşa mahkum ettiğinden, Fabre'ın eserlerine daha yakından bakıldığında, verilen mesajdaki korkunçlukların farkına varılıyor. Korkunç, çünkü dikkatli bakıldığında, hem bu yüzlerce böceğin üşüştüğü yüzeyler her an bu böcekler tarafından yenilip formlarını yitireceklermiş etkisi uyandırıyorlar ve doğal olarak korkuya kapılınıyor, hem de nesli tüketilen "böcekler" izleyiciye hatırlatıldığından, insanlığın caniliği yüzüne vurulmuş oluyor.

Jan Fabre bilinçli olarak seçtiği bu "manirist" tavırla, aynı eser içerisinde birbiriyle örtüşmeyen (inkongruenz) içerikleri kullanarak, izleyiciyi eser karşısında, büyüleyici ve aynı anda çarpıcı etkiyle, değişime uğratmak istiyor. Yani ikili "bakış açısı" kullanıyor:
1. Yüzeydeki gözle görülen parlak ve hoş renklerin estetik çekiciliği ve "mitos".
2. İçerikteki bilim, politika, din vs. bağlantılı çarpıcı ve karşıt anlamların kavranması (görülmesi).

Jan Fabre'ın sanatını yalnız görsel sanatlarda yaptıklarıyla sınırlayamayız. Çünkü yaptığı koreografiler, enstelasyon ve heykelleriyle karşılıklı etkileşim içersindeler. Jan Fabre bu tür eserlerinden dolayı, kendisi kabul etmediği halde, sanat dünyasında provokatör bir sanatçı olarak algılanıyor..

Documenta 8 Kasel'den Venedik Bienali'ne, San Paulo ve İstanbul Bienallerine ve diğer uluslararası sanat etkinliklerinde ismi eksik olmayan bu önemli sanatçı, en uç noktalarda dolaşıyor. Jan Fabre yapıtlarında kendi sidiği, sperma ve kanıyla bile resim yapmaktan çekinmiyor. "Unmittelbarkeit", yani "aracısız-direkt-doğrudan" olma endişesi kendini bu radikalliğe götürüyor. Tüm bunlar "piskolojinin" ağır dramatik alanlarına girmesine rağmen, Jan Fabre, kasılmadan kendi sanatçı rahatlığıyla bu uç noktaları yokluyor.

"Ben kareograf değil sanatçıyım" diyen Jan Fabre sanatını şöyle özetliyor: "...benim yapıtlarım, geçmişten günümüze hem bilimsel hem de felsefik-edebi kaynakların, insan bedenini tanımlamalarını irdeler; bunların aralarındaki "ortak ve karşıt" yönleri aynı bünyede toplar, ve bunların birbirine olan organik bağlarını açığa çıkartır... Sanatımın en önemli amacı ise, sanatımla canlandırılan veya aranan ütopyada, izleyiciyi başka dünyalara taşıyarak, onu fantazmada metamorfoza (değişime) uğratıp, sanat aracılığıyla kendi bedenini aramaya yönlendirmek!.."

Jan Fabre'nin işleri birçok ülkenin devlet ve özel koleksiyonlarında yer almakta ve önde gelen müzelerde sergilenmekte.