Capital Hill: "Geometrinin Zorladığı İnşai Problemleri Çözebilmek"



Capital Hill maceramız, Rusya’da uzun yıllar birlikte proje yaptığımız, tüm dünyada iyi bilinen Türk müteahhit firmalarından birinin ricası üzerine başladı. Toplam 2650 metrekarelik bir proje… “Nasıl olsa yapılır, müşterimizin ricasını kırmayalım” diyerek başladığımız bu iş, üç yıldan uzun sürdü. Projelendirme süreci bittiğinde, hem biz, hem de bizimle birlikte çalışan mühendis arkadaşlarımız eşsiz deneyimlere sahip olmuşlardı.

Zaha Hadid tarafından konsept projeleri hazırlanan binanın, uygulama projelerini çizmek üzere çalışmaya başladığımızda takvimler 2006 yılını gösteriyordu. O güne dek, alıştığımız şekilde konsept ve uygulama projelerini bir arada götürdüğümüz projelendirme süreci, Capital Hill konutu ile ikiye bölünmüş oldu. Bu tarz bir yaklaşımı ilk kez 1998 Kasım’da Fransa’ya yaptığımız bir gezide görmüştük. Bir inşaatın tabelasında konsept mimarının ve uygulama mimarının adları ayrı ayrı yazılmıştı. O günlerde Türkiye’de böyle bir çalışmanın örneği yoktu ve doğrusu sadece sekiz yıl sonra, böyle bir çalışma biçiminin öncüleri olacağımız da, o tabelayı gördüğümüzde aklımıza gelmemişti.

Capital Hill, 2650 metrekare toplam alanı ile, hem bizler, hem de şantiyede uygulamayı yürütecek ekipler için küçük bir projeydi. Ancak, alışılmışın dışındaki geometrisi, hem projelendirme sürecini, hem de imalatı zorladı. Emsallerinden çok daha fazla emeğe ve zamana mal oldu. Ama bunun yanında, proje için çalışan herkes, geometrinin zorladığı inşai problemleri çözebilmek için konularına ait yeni çözüm yolları üretmek zorunda kaldılar. Bu zorunluluk hepimizi mesleki olarak daha ileri noktalara taşıdı.

Capital Hill projesi ile ilgili ilk çalışmalarımız ortaya çıkmaya başladıktan kısa bir süre sonra, konsepti iddialı projelerin uygulama projelerini hazırlamamız yönünde iş teklifleri almaya başladık. O günden bu güne dek SOM, HOK, RAMSA, HBA gibi dünya ölçeğinde büyük mimari gruplar ile çalışmaya başladık. Bu çalışmalara da hala devam ediyoruz.

Capital Hill projesini tamamladıktan sonra, mimarlık mesleğinin kendi içinde mimarlık ve iç mimarlık olarak ayrılmasından sonra ikinci bir defa daha branşlaşacağına olan inancımız arttı. Okulda öğrenciyken, hocalarımız mimari-iç mimari şeklinde bir bölünmeyi kabul etmezlerdi. Mimarın projesini yaptığı binasının kabuğu, mekansal organizasyonu ve dekorasyonu ile bir bütün halinde ilgilenmesi gerektiğini savunurlardı. Oysa geçen yirmi beş yılın ardından, artık mimari, iç mimari bölümlenmesi hepimize son derece doğal geliyor. Hatta iç mimarlar, mimarinin renkli yüzü, halka dönük tarafı olarak, biz mimarlardan daha yüksek bir popülerliğe sahipler. Yakın bir zamanda, konsept mimarı ve uygulama mimarı ayrımının da olması gereken bir kabul haline geleceğini düşünüyoruz. Binaların, teknolojik imkanların artması ile birlikte, alanlarının büyümesinin, fonksiyonlarının karmaşıklaşmasının, sadece tek bir mimarın hakim olabileceğinden daha karmaşık organizmalar haline gelmesinin bunda etkili olduğunu ve ileride bu etkinin daha da artacağını görüyoruz.

Mimarlık bildiğiniz gibi, içinde bilim ve tekniği barındıran bir sanat dalı. Yakın zamanda tıp bilimi gibi, branşlara ayrılarak yürüyen bilimsel bir sanat dalı haline geleceğini düşünüyoruz. Bugüne kadar literatürden izlediğimiz kadarı ile teknik çözümlerde devrim yaratan mimarların, form alanında; form alanında devrim yaratan mimarlarında teknik çözümler konusunda birbirlerinin ayak izlerini takip ettiklerini görüyoruz. Günümüzde, uygulama ve konsept mimarlığının birbirinden ayrılması, aslında var olan bir sınıflandırmanın tescil edilmesi anlamına gelecek ve mimarinin hem form, hem formu gerçekleştirecek inşai teknikler anlamında, eskiye oranla kat be kat hızlı ilerlemesine katkı sağlayacaktır.