Çevrede Çember Daralıyor

İzmir Körfezi, büyük uğraşlar sonucunda temizlenmeye çalışılırken, sorumsuz işletmeciler kirletmekten vazgeçmiyor. Kente içme suyu sağlayan Tahtalı ve Çamlı barajlarının bulunduğu Efemçukuru'nda madencilik yapılmaya çalışılıyor. Bergama'da hukuk yok sayılıyor. Yatağan, baca gazı arıtma sistemi bekliyor. Aliağa, kanserojen asbestin yanı sıra, pek çok riskle boğuşuyor. Urla'da, Kemalpaşa'da köylüler istemese de taş ocakları devreye giriyor. Gediz ve Menderes nehirlerinden kirlilik akıyor. Ege Bölgesi'ndeki çevre sorunları, saymakla bitmiyor!..

Bilimsel araştırmalar ortaya koyuyor ki gezegen, "hoyrat" tavırlar nedeniyle uçurumun eşiğinde... Sadece küresel ısınma bile, doğal yaşamın sınırlarını belirleyen çevre olgusunun üzerine titrenmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Çevre ve çevremizin salt toplumsal ilişkiler ağı olmadığı gerçeğinden hareket edenler, alanlarda ve mahkeme salonlarında yaşanan tehlikeye dikkat çekiyorlar. Kamuoyu oluşturuluyor, hukuksal mücadele veriliyor. Ancak bu bilinçten yoksun büyük bir kitle de söz konusu...

Ege Bölgesi, tarım arazileri, sulak alanları, milyonlarca yılda şekillenen bakir koyları ve daha bir çok doğal zenginliğin merkezi. Ancak bölgemiz de, bu saldırıların tehdidi altında. Doğal yaşam alanları ve gelecek kuşaklara bırakılacak miraslar hızla tükeniyor. Sadece şu örnek bile durumun ciddiyetini ortaya koymaya yetiyor:

Ege Bölgesi'nin merkezi olan İzmir'in denizini bataklık halinden çıkarmak için 600 milyon dolar para harcandı. 30 yılın üzerinde bir çalışma takvimi yürütüldü. Körfez temizlenmeye başladı. Ancak duyarsız ve sorumsuz işletme sahipleri, fabrikalarının atıklarını körfeze bırakmaya devam ediyor.

Bölgede yer alan maden kaynaklarının gün yüzüne çıkarılma çabaları ayrı bir sorun. Yaşam alanlarında bulunanların varlığı hiçe sayılarak işletmeye alınan maden sahalarına karşı yıllar yılı hukuk mücadelesi veriliyor. İstem tek:

"Çevre ve insan sağlığı zarar görmesin"
Bu uğurda Bergama'da başlatılan mücadelenin ünü, ülke sınırlarını dahi aşmış durumda. Bölgedeki çevreyle ilgili temel sıkıntılar şu başlıklar altında göze çarpıyor:

İzmir'e kuş uçuşu 30 kilometre uzaklıktaki Efemçukuru, kentin içme suyu gereksiniminin önemli bir bölümünü karşılayan Tahtalı Baraj Havzası içinde yer alıyor. Bölgede, TÜPRAG firması tarafından Uşak'taki maden fabrikasında işlenmek üzere cevher çıkarma ısrarı sürüyor.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, bölgeden cevher çıkarılmasına olanak sağlayacak ÇED raporu sürecine çağrılmamasını yargıya taşımaya hazırlanıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu , ÇED kurulunda belediye temsilcisinin de yer alması gerektiğini anımsatarak, "Bize sormaları gerekiyordu. 1997 yılından bu yana hazırlanan ve bölgeden cev her çıkarılmasının sakıncalarına ilişkin birikmiş raporlar elimizde. Bilim insanlarının uyarıları da ortada. Bölge üreticileri ülkenin en güzel üzümlerini üretiyor. İZSU'daki arkadaşlar çalışma yapıyor. Bu inceleme sonucu, ÇED'e taraf olmadığımız için yargı sürecini başlatabiliriz. 3.5 milyonluk kentin içme suyunun kirlenmesi söz konusu olan" diyor.

İzmir'de kirlilik
Türkiye'de en yoğun hava kirliliğinin yaşandığı kentin İzmir olduğu, Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı Mustafa Öztürk tarafından açıklandı. Öztürk, geçen yılın haziran ayında yaptığı açıklamada, sorunun ciddi boyutla olduğunu vurguladı. Müsteşarın bu açıklamayı yapmasından 4 ay sonra Ödemiş'te hava kirliliği nedeniyle hastaneye başvuranların sayısı 10 bini buldu.

Madenler...
Bergama! Temiz ve yaşanabilir bir çevre mücadelesinin simgesi ilçe. Yöre köylülerinin yanı sıra sivil toplum örgütleri ve meslek odalarının da işletmesine karşı çıktığı Ovacık'taki maden, 1997 yılında Danıştay tarafından verilen kapatma ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin tazminat kararlarına karşın halen işletiliyor. Danıştay'ın "işletmesinde kamu yararı yoktur ve çevre konusunda geri dönüşü olmayan felaketlere yol açabilir" yönündeki görüşü hala yok sayılıyor. Madenden çıkarılan cevher, siyanür liçi yöntemiyle işleniyor ve bu da tartışmaları doruk noktasına çıkarıyor. Yüzbinlerce insanın geçim kaynağı olan tarım arazilerinin bitişiğinde yer alan, bunun yanı sıra turizm merkezlerine yakınlığıyla da eleştirilere neden olan madenin "atık su havuzları" yöre halkı tarafından, "ölüm havuzu" olarak niteleniyor. Havuzda biriken siyanürlü suyun, yeraltı sularına karışmasından endişe ediliyor. Yörede bazı buzağılar çift başlı olarak doğdu. Köylüler, ürün kalitesinde 10 yıl öncesine göre büyük oranda düşüş yaşandığını vurguluyorlar.

Efemçukuru'ndan getirilen cevherin Uşak'ın Eşme İlçesi yakınlarında kurulan açık madende işlenmesi planlanıyor. Uşak'taki madenin Bergama Ovacık Altın Madeni'nden daha tehlikeli olduğu vurgulanıyor.

Yağcılar Taş Ocağı
Verimli zeytin ağaçlarıyla kaplı Urla'nın Yağcılar Köyü'nde işletilmek istenen taş ocaklarına yargı geçit vermedi. Ancak Maden Yasası'nda yapılan değişikliğin ardından, ağaçları çürütecek ve bölge tarımını sonlandıracak taş ocaklarının işletilmesi yeniden gündeme geldi. Köylüler, yerel mahkemenin kararının Danıştay tarafından onandığını belirterek, taş ocaklarına karşı duruşlarından ödün vermeyeceklerinin altını çiziyorlar. Zeytin ağaçlarının bitişiğindeki taş ocaklarının işletme ruhsatı alması durumunda, toz bulutlarının çevreyi kaplayacağı ve tarım alanlarının yanı sıra halk sağlığını da tehdit edeceğine vurgu yapılıyor.

Havzada tesis
Urla'dakine benzer bir sorun Kemalpaşa'nın Yiğitler Köyü, Armutlu, Sancaklı İğdecik, Ören, Sancaklı Bozköy, Bağyurdu Beldeleri çevresinde kendisini gösteriyor. Türkiye'nin en önemli organik tarım havzasında kurulmak istenen çimento tesisine karşı yöre halkı ayaklandı.

Konuyla ilgili açılan davada, söz konusu tesisin tarım alanlarına zarar vereceği gibi su kirliliğine de neden olacağı vurgulandı. Sıkıntılar bunlarla sınırlı değil. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Çiğli'de yapılan atıksu arıtma tesisinden günde 600 ton çamur çıkıyor. Bu yıl 24 derede yapılan temizlik çalışması kapsamında 4 bin 633 ton malzeme çıkarıldı. Başta Muğla'dakiler olmak üzere koyların turizm yatırımlarına ayrılması, Kuşadası'ndaki betonlaşma, Gediz ve Menderes nehirlerinin bugünkü durumuyla Ege Bölgesi alarm veriyor. Gezegen bu yüzyılda 6 derece ısınır ve canlı türleri yok olur mu bilinmez ancak çevreye duyarlı kesimlerin, "Bu gidiş gidiş değil" değerlendirmesi ciddiye alınmaz ise Ege Bölgesi'nin tükeneceği bir gerçek...