Cuntacıların Yapacağı Yasa Bu Kadar Olur...



12 Eylül'den sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na halkın oylarıyla seçilmiş Aytekin Kotil görevden alınarak yerine emekli generallerden Abdullah Tırtıl getirildi. Bülent Ulusu 'nun başbakanlığında oluşturulan ara rejim hükümeti ile Tırtıl Paşa'nın ortak girişimiyle yeni bir Boğaziçi Kanunu hazırlığına başlandı. İstanbul'da şehir planlamacıları bir salona doldurularak alelacele bir kanun hazırlandı. Aceleyle hazırlanan ve 18 Kasım 1983'te yürürlüğe giren 2960 sayılı kanunda Boğaziçi alanı, sahil şeridi, ön görünüm bölgesi, geri görünüm bölgesi ve etkilenme alanı olmak üzere 4 ayrı bölgeye ayrıldı.

Ölçütler birbirini tutmadı
Boğaziçi sahil şeridi ile ön görünüm bölgesine yapılaşma yasağı getirildi. Ancak bölge sınırları sağlıksız bir şekilde belirlendi. Ön ve geri görünüm bölgeleri belirlenirken ölçütler birbirini tutmadı. Ön görünüm bölgesinin, denizden bakıldığında bölgenin görünen bütün alanlarını kapsaması gerekirken bazı yerlerde tabak gibi denizi gören ya da denizden bakıldığında açıkça görülen bazı bölgeler geri görünüm olarak kayda geçirildi.

Bunun en bariz örneğini Çubuklu ve Kavacık sırtları oluşturuyor. Çubuklu ve Kavacık bölgesinin denizden görülen bütün yamaçları geri görünüme sokulduğu için yapılaşmaya açılarak tahrip edildi. Aynı şekilde Sarıyer ve Arnavutköy'de ön görünümde yer alması gereken bazı bölümler de geri görünüm sayılarak yapılaşmaya olanak tanındı.

2960 sayılı Boğaziçi Kanunu'nda ayrıca özerk bir Boğaziçi İmar Müdürlüğü oluşturulması öngörülüyordu. Yasaya göre Boğaziçi İmar Müdürü, üçlü kararname ile atanacaktı. Vali, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve ilgili bakanın onayı ile müdürü atanacak olan Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nün özel bir bütçesi ve kaçak yapılaşmayla mücadele etmeye yetecek kadar personeli bulunacaktı.

Ancak 1984'te yapılan yerel seçimlerde Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na seçilen Bedrettin Dalan, özerk bir Boğaziçi İmar Müdürlüğü'nü içine sindiremedi ve yasa değişikliğine giderek bu özerkliği ortadan kaldırdı. Boğaziçi İmar Müdürlüğü, İstanbul Belediye Başkanlığı'na bağlandı. Bu değişiklikle müdürleri artık üçlü kararname yerine belediye başkanı atayacak, özel bütçe yerine belediye meclisinin öngördüğü bir bütçe ve personelle çalışacaktı. Maslak'ta küçük bir binaya sıkıştırılan Boğaziçi İmar Müdürlüğü, yetersiz personeli ve sınırlı bütçesi ile 4635 hektarlık koca bir alanı denetleyecekti. Tabii ki denetleyemedi.

3 bin kaçak yapının 300'ü yıkıldı
Anadolu yakasında Harem'den Anadolukavağı'na, Avrupa yakasında ise Ortaköy'den Garipçe'ye kadar uzanan bölgede 2005 yılı itibarıyla 3 bin kaçak yapı yapıldı. Ancak 20 yılda 3 bin kaçak yapıdan sadece 300'ü yıkılabildi.

2960 sayılı mevcut yasadaki en önemli sorunlardan biri de, yetki karmaşasının olması. Boğaziçi Alanının Nâzım İmar Planları ile sahil şeridi ve ön görünüm bölgesinin uygulama imar planlarında Büyükşehir Belediye Meclisi ve Ankara'daki İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu yetkili. Geri görünüm ve etkilenme bölgelerinin uygulama imar planlarında ise ilçe belediye meclisleri ile büyükşehrin onayı gerekiyor. Bu durum, uygulamada çeşitli eksiklikler ve sakatlıklar doğmasına neden olmaktadır. Ayrıca mevcut kanundaki sağlıksız bölgeleme ve bu çerçevede gerçekleştirilen plan uygulamaları, ilçe belediyelerinin arasında farklı uygulamalara söz konusu olduğu gibi, ilçe belediyeleri ile büyükşehir belediyesi arasında da plan uygulamaları konusunda anlaşmazlıklara yol açmaktadır.

Sedir ağaçlarına ne oldu?
1983'te çıkarılan yasa, Boğaziçi alanı sınırları içindeki ormanlık alanları da doğal sit alanı kapsamına almış. Ancak uygulamada Boğaz'ın her iki yakasındaki ormanlık alanlar her yıl biraz daha kelleşiyor ve kelleşen bu yerlere bir süre sonra da villalar konduruluyor. Yasanın 4. maddesinde Boğaziçi sınırları içinde devlet ormanı statüsüne alınacak yerlerin, Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu'nca kararlaştırılacağını, kamu kurum ve kuruluşlarına ait olanların bedelsiz olarak Hazine'ye devredileceğini, özel mülkiyete ait olanların ise Tarım ve Orman Bakanlığı'nca kamulaştırılacağını belirtiyor.

Aynı yasanın 5. maddesinde ise Boğaziçi alanında orman sayılmayan kamu kurum ve kuruluşlarına veya özel mülkiyete ait koru, koruya katılacak alan, çayır, mesire yeri, bostan ve benzeri alanların yeşil alan sayılacağı hükme bağlanıyor. Ayrıca bu alanlardaki bitki varlıklarının geliştirileceği, ağaç varlıklarının yok edilmesinin ise yasak olduğu belirtiliyor. Yasada "Ağaçların kesilmesi yasaktır, bitki varlıkları da muhafaza edilir" deniyor. Peki şimdi soruyoruz: "Boğaz'ın simgesi olan sedir ağaçlarına ne oldu?"

Uyum Villaları
Yıldız: Bölge sınırları yanlış saptanmıştı
SHP döneminde Boğaziçi İmar Müdürlüğü görevine getirilen Erdoğan Yıldız, ara hükümet döneminde çıkarılan 2960 sayılı Boğaziçi İmar Kanunu'nda ön ve geri görünüm bölgeleri belirlenirken yanlış sınırlar çizildiğine dikkat çekerek, "Denize tümüyle hâkim bölgeler geri görünüm sayıldığı için yapılaşma yoğunluğuna davetiye çıkarıldı" dedi. Görev yaptığı sırada özellikle Çubuklu'da bazı binaların bir kısmının ön görünüm, diğer kısmının ise geri görünümde kaldığını ve ortaya aynı binada farklı imar uygulamaları gerçekleştirildiğini belirten Yıldız, mevcut kanunun doğru dürüst tartışılmadan aceleyle yapılmasının sıkıntısının sonradan çekildiğini söyledi.

Yıldız, Abdullah Tırtıl döneminde hazırlanan yasanın olumlu yönlerine ilişkin olarak da şunları söyledi: "Yasada her şeye karşın Boğaz'da kaçak yapılaşmayla etkin mücadele için güçlü ve özerk bir Boğaziçi İmar Müdürlüğü hükme bağlanmıştı. Özel bütçesi ve yeterli personel istihdam edilmesine olanak tanıyan ilgili madde, Dalan marifetiyle değiştirildi . 'Güçlü başkan' imajına ters bulduğu maddeyi değiştirerek müdürlüğü işlevsiz hale getirdi. Bütçesi ve personeli sınırlı bir müdürlük, kaçak yapılaşmayla etkin bir mücadeleden de mahrum bırakılmış oldu."

47. madde kapı açtı
Özal-Dalan döneminde İmar Yasası'na eklenen 47. madde, yola cephesi olan 5 bin metrekarenin üzerindeki parsellere birden fazla bina yapılmasını içeriyordu.

Askeri yönetim döneminde çıkarılan ve Boğazı sit alanı ilan ederek yapılaşmaya kapatan Boğaziçi İmar Planı'nı delme girişimleri ANAP'ın hem merkezi hem de yerel yönetimlerde iktidar olmasıyla iki koldan başlatıldı.

Turgut Özal 'ın Başbakan olduğu ANAP iktidarı döneminde muhtemelen yine aynı partiden olan İstanbul Belediyesi'nin de telkiniyle Boğazın ön görünüm bölgesini yapılaşmaya açmak için 3 Mayıs 1985'te 3194 sayılı İmar Yasası'na bir madde eklendi. İmar Yasası'na eklenen 47. maddeye göre, yola cephesi olan 5 bin metrekarenin üzerindeki parsellere birden fazla bina yapılabilecekti. İnşaat izni ise yüzde 6'ya oturan bir binada yüzde 12 olarak belirlenmişti.

Bu maddenin yasalaşmasıyla İstanbul Belediyesi sadece Sarıyer bölgesinde 1400 dolayında villa ruhsatı verdi.

Sarıyer'in Boğaz'a bakan yamaçlarında yani ön görünüm bölgesinde ruhsat alanlar arasında Belediye Başkanı Bedrettin Dalan 'ın yakın arkadaşı Niyazi Adıgüzel 'in kurduğu Uyum Yapı Kooperatifi ile Mekân Yatakları'nın sahibi ve Turgut Özal'ın hemşerisi Metin Kaya Çağlayan 'ın MESAN villaları da bulunuyordu. Uyum Kooperatifi'nin Başkanı Adıgüzel, üyeleri ise belediyenin üst düzey bürokratları, ANAP'lı bakan ve milletvekilleriyle gazetelerin yönetici kadroları, ünlü yazarlarından oluşuyordu.

Uyum Yapı Kooperatifi'ne Ekim 1986'da 139 bloktan oluşan site için ruhsat verildi. Sıra bu inşaatları kimin yapacağına gelmişti. İnşaat işi de sonradan çok büyüyecek olan İsmet Acar 'a verildi. İsmet Acar, UYUM Kooperatifi'nin inşaatını kendisine o dönemde Dalan'ın danışmanı ve hemşerisi olan Recai Delibaş 'ın verdiğini söylüyordu. 47. maddeye dayanarak Uyum arazisine bir yıl içinde 139 villanın inşaatı başladı. Boğaz tepelerinde ağaçlar kesilip inşaatlar tam gaz giderken 47. maddenin ANAP iktidarı eliyle İmar Yasası'na eklenmesinden bir yıl sonra Anayasa Mahkemesi 11 Kasım 1986'da maddeyi iptal etti. Fakat ne hikmetse gizli bir el, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasını geciktiriyordu.

5 ay gecikme
İptal kararı, Resmi Gazete'de tam beş ay gecikmeli yayımlandı. İptal kararının alınması ile Resmi gazetede yayımlanması arasında geçen 5 aylık süre zarfında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Uyum Kooperatifi'ne 1071 blok için daha ruhsat verdi. Bu süre içinde hızla ruhsatların verilip inşaatların başlamasına göz yumulmasındaki amaç, inşaat sahiplerinin müktesep hak gerekçesine sığınmalarını kolaylaştırmaktı.

500 bin dekar ormanlık alan yitirildi
İstanbul'da en fazla orman kıyımı, 1975-1979 ile 1984-1990 ve 1992 yılından sonraki 3 ayrı dönemde gerçekleşti. 1975-1979 yıllarında ulaşıma açılan 2. Boğaz Köprüsü, 1973 yılında çıkarılan 1744 sayılı yasa ile "orman niteliğini kaybeden alanların orman sınırları dışına çıkarılması'' yağmayı hızlandırdı. Beykoz'daki Saip Molla Ormanı'nı yüzde 6 yapılaşma izni ile betonlaşırken, Kartal'daki Göçbeyli Özel Ormanı'na Formula 1 tesisleri yapıldı. 2B uygulamaları ile 172 bin 370 dekar, orman tahsisleriyle 198 bin dekar, işgal altındaki alanlar ile 123 bin 228 dekar olmak üzere toplam 493 bin 598 dekar ormanlık alan fiilen yitirildi. 18 Kasım 1983 tarihinde yayımlanan 2960 sayılı Boğaziçi Yasası'nda, boğaziçi alanındaki ormanlarda intifa ve irtifak hakkı tesis edilemeyeceği, ayrıca bu alanlarda 2B uygulaması yapılamayacağının öngörülmesine karşın bu alanlarda 3 bin 860 dekar 2B uygulaması yapıldı. Boğaz ön görünüm bölgesinde izin ve irtifak verildi. Beykoz'daki Mihribat Ormanı da Albayraklar'a kiralandı.