Yerel demokrasiyi “kayırmacı”lık, imar yetkisini de
“talan özgürlüğü” sananlar için Denizli’den gelen yargı
haberleri iyi değil... “Hukuk devleti”, seçilmiş yöneticilerin
çıkar amaçlı sözde demokratik kararlarına karşı toplumun haklarını korumayı
sürdürüyor. Bu yönde Denizli için alınan “yargı kararları” ise
cadde isimlerinin değiştirilmesinden, cumhuriyet dönemi yapılarının gözden
çıkartılmasına; hatta yeşil alanların imara açılmasına kadar her türden “kente
karşı suç” niteliğindeki uygulamaları hukuka aykırı buldu.
Diğer kentlerimiz için de “ders” niteliğindeki kararlara bakalım:
‘Şeyh Bedrettin’...
Belediye Meclisi dört mahalleden geçen “Şeyh Bedrettin
Caddesi”nin adını “Denizli’yle ve ülkemizin tarihi geçmişiyle ilgisi
olmadığı ve tanınmadığı” gerekçesiyle 2005’te kaldırmıştı. Yeni adını ise
“Müftü Ahmet Hulusi Efendi” olarak belirlemişti...
Mimarlar Odası Denizli Şubesi’nin açtığı davada yüksek mahkeme
“eski adların o yerlerle özdeşleştiği”ni vurgulayarak, yeni adların yeni
caddelere verilmesini hükme bağladı. Şimdi Denizli, belediyenin yargı kararını
uygulamasını, Şeyh Bedrettin Caddesi’ne tarihi adın yeniden asılmasını
bekliyor.
‘Ayrıcalıklı’ AVM...
Kentlerin geleneksel çarşı ve pazarlarını giderek söndüren; kendi ürünümüzü
uluslararası şirketlerden satın aldığımız; kendi esnafımızı ve üreticimizi ise
boynu bükük bıraktığımız alışveriş merkezlerinden (AVM) biri de Denizli’nin
“yeşil alan”ına göz koydu. “Muhafazakâr”(!) yönetimin sağladığı ayrıcalıklı
imarıyla toplumsal alanı işgal eden “Forum Çamlık” için de yüce
yargı “iptal” kararı verdi.
Halkın “Demokrasi Meydanı” dediği ve planda “Park ve
Belediye Hizmet Alanı”na ayrılan yerin “ticari tesis için
satılamayacağı”nı hükme bağlayan idare mahkemesi kararına belediyenin itirazı da
reddedildi. Danıştay, parkta yükselen AVM’yi yasalara aykırı
bulunca, Forum Çamlık’ın ruhsatıyla birlikte “tapu”su bile geçersiz oldu.
Bakalım yeşil alanı pazarlayanlara hangi “yaptırım” uygulanacak; hukuken
gecekondudan farksız AVM, ne zaman yıkılacak?
... Ve Cumhuriyet mirası
Denizli’nin en “gerilimli” gündemi ise “Tarihi Hükümet
Konağı”nın “yerinde kalması” için “yargı destekli” direniş... Valilik
“yıkmak” için açtığı “kültür varlığı sayılmaması” davasını kaybedince, “depreme
dayanaksız raporu”yla Koruma Kurulu’na başvurmuş; ancak
istediği “yıkım izni”ni yine alamamıştı.
Mimarlar Odası’nca mayıs başında düzenlenen “Denizli Geleceğini
Arıyor” sempozyumunun sonuç bildirgesinde de şu çağrı vardı: “Endüstri
Meslek Lisesi taş atölye binaları, mevcut tescilli Hükümet Konağı, Gazi İlkokulu
ve Kız Meslek Lisesi ile birlikte alanın ‘Cumhuriyet Sit Bölgesi’ kimliğiyle
düzenlenmesi...”
Bildirgede, vaktiyle var olan “Halkevi ve eski belediye binası”nın da
canlandırılması önerilirken; Vilayet Konağı için dendi ki: “...yıkılarak
taşınması, tarihi dokunun karakterini ve yapının özgünlüğünü bozacağı için uygun
değildir...”
Nitekim aynı alanın “Kentsel Tasarım”projesi için bir “yarışma”açılması
amacıyla Valilik ile Mimarlar Odası arasında 11 Haziran’da imzalanan
“Protokol”de şu koşul yer aldı: “Mevcut Hükümet Konağı mutlaka korunacaktır...”
(Madde 1)
Ne var ki Vali, bu koşulu da gözetmeksizin yeni bir “taşıma projesi”ne Koruma
Kurulu’ndan “acil” onay istemesin mi? Hükümet Konağı için “mutlaka korunacak”
diye imza atılmasından “bir gün sonra”ki kurul toplantısında da bu kez “uygun”
(!) görülmesin mi? Üstelik yargının da “yerinde yaşatılması”nı öngörmesine
rağmen...
Oysa tarihi binanın konumu için “yeniden” karar vermeden önce, en doğru
kentsel tasarımı seçecek “yarışma jürisi”nin de görüşünü beklemek, “kamusal ve
bilimsel etik” gereğidir. Vali’nin ve Koruma Kurulu’nun hiç değilse bu evrensel
kuralı gözetmelerini bekliyoruz...