Deprem Uzmanı Yaltırak: İstanbul'dan Çakıl Taşı Bile Almam



Doç. Dr. Cenk Yaltırak, olası İstanbul depremi hakkında ‘553 Gölcük, 557 İstanbul... 976 Gölcük, 989 İstanbul... 1498 Gölcük, 1509 İstanbul depremi seri olmuş ise 1999'dan sonra olacak depremi tahmin etmek için müneccim olmanıza gerek yok' diyor.
 
Son birkaç yazımda deprem konusuna değiniyorum. Gerek bu köşede, gerekse de Hürriyet gazetesindeki pazartesi günkü köşemde İstanbul'da olası büyük bir depremin yol açacağı sonuçları gündeme getirmeye çalıştım. Daha doğrusu, geçen haftalarda Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik ile yaptığım sohbeti okuyucular ile paylaştım. Kısaca özetlemek gerekirse... Erdik'in yaptığı tespit çok net... İstanbul'da yaşanacak büyük bir depremin 40-50 milyar dolar kayba neden olacağı ve bunun da GSMH'mizin yüzde 20'sini götüreceğini söylüyor. Erdik, tahmini can kaybının ise 30 bin civarında olacağını belirtiyor.

Bu yazılarım üzerine geçenlerde, İTÜ Jeoloji Mühendisliği Bölümü'nden Doç. Dr. Cenk Yaltırak'tan uzun bir e-posta aldım. Yaltırak ise başka bir senaryo gündeme getiriyor. Genelde okuyucularımdan gelen yorumları olduğu gibi köşemde vermem ama Cenk Yaltırak'ın tespitleri ve yorumları gerçekten ilginç. Onun için de kısaltarak, Cenk Yaltırak'ın e-postasını paylaşmak istiyorum:

Marmara'da deprem sonrası yapılan 163 yayının 19'unun yazarlarındanım ve bunun 9'unun sorumlu yazarıyım. Fiilen Marmara'da en fazla veriden, harita yapan iki kişiden biriyim. Şu anda bizi ilgilendiren depremler, Doğu Marmara'da olanlar. Belediyemiz, 1999 depremi hemen sonrasında sadece 500 adet basılan bir rapor hazırladı. Bu rapora göre nüfus 8.8 milyon, konut sayısı ise 1.1 milyon idi. Bu binaların yüzde 73'ü hiçbir mühendislik hizmetinden yararlanmamış, tamamen kaçak yapılardı. Sonra bu rapor birden kayboldu, bende bir tane var neyse ki.
 
En iyi senaryo bile kötü

Nüfus 2007'de 12.9 milyona çıkmış. Konut sayısı ise 1.5 milyonu geçmiş vaziyettedir. 2010'da bunun üzerine eklememiz lazım. 557, 989 ve 1509 depremlerinde nüfusun yüzde 10'u yaralı, yüzde 5'i ölüdür. Bu sayılar şehrin zemin yapısıyla ilgilidir. Eski İstanbul'un sadece Suriçi ve Galata civarındaki yerleşim alanında 5'te 3 oranında yumuşak zeminler hâkimdir. Ne tesadüftür ki bugünde Terkos'tan Haliç'e bir cetvelle çizgi çekerseniz, söz konusu oran neredeyse aynıdır. Üstelik çizginin batısında binalar ya gecekondu, devşirme apartman veya kooperatiflere ait sorunlu yapılardır.

Şimdi iyi niyetle diyelim ki, İstanbul'da binaların yüzde 99'u sağlam olsun... Bir kiremit bile düşmesin. Yine de 15 bin bina kötü durumdadır. Bunlarda da 120 bin insan yaşamaktadır. Yani en iyi senaryoda bile bunlar öldüler.

Eğer Haiti depremine bakarsanız. Port au Prince kenar mahalleleri, şehrin yüksek alanları aynı bizim gecekondular gibi yapılmıştır. En sağlam zeminde olan bu binalar, yığma tuğla ve zayıf bir betonla yapılıydılar ve tamamen yıkıldılar. İstanbul'da da durum farklı değildir. İstanbul'da bu durumda olan bina sayısı ise 200 binin üzerindedir. Gültepe, Kuştepe, Avcılar, Gaziosmanpaşa gibi yerlerde bulunan apartmanlar her sene bir kat çıkarak yapılan gecekondu apartmanlardır. Bunların sayısı ise 500 binin üzerindedir.
 
Tek deprem olmayacak

Şimdi gelelim kötü senaryoya... Nüfusun yüzde 5'i de gelecek depremde hayatını kaybederse, rakam ne kadar olur? 13 milyon için 600 bin civarında. Yaralı ise iki katı. Peki, onları enkazdan kim çıkaracak? Hiç kimse... Anında ölmeyenler de enkazda kalacaklar.

Bunlar kehanet değil... 500 yılda bir 7.7'lik bir deprem oluyor Marmara'da. Ve bu depremi izleyen 7.1, 7.4, 7.4'lük üç deprem de arkasından; bazen ay farkı, bazen birkaç on yılda gerçekleşiyor. Yani, tek deprem söz konusu değil ve bu dörtlü seriden kurtuluş yok.

Diyeceksiniz ki bu senaryo çok kötü... Diyelim ki bu senaryoya göre tedbirler aldık ve deprem hasar yapmadı. Ne kaybederiz? Hiçbir şey... Ülkemizi adam gibi şehre kavuştururuz. Şimdi bir depremin en az hasar vereceğini söylüyoruz. Önümüzde bir örnek var... Haiti depremi. Denizde bulunan bir fayda 7 büyüklüğünde deprem oldu. Nüfusu 2 milyon, deprem 25 km uzakta. Ölen insan sayısı 222 bin... 300 bin yaralı, 97 bin bina tam yıkıldı, 188 bin oturulmaz halde.

Sadece bazı satırları çizsek nasıl olur? Nüfusumuz 5 kat fazla, bina sayımız 4 kat fazla, deprem olacak faya uzaklığımız aynı. Olacak depremin karakteri aynı.

Hesaplanan en fazla büyüklük ise 7.7... Bildiğiniz gibi logaritmik artıyor. 7 ile 7.7 arasında 5 kat fark var. Fakat enerji olarak 11 kere daha büyüktür. İyi niyetle, 7.4 kabul edelim... O zaman da aralarında 2.5 kat fark vardır ama enerji 3.9 kere daha büyüktür.
 
Üçlü deprem senaryosu


Sonuç olarak, Haiti'den 4 kere ile 11 kere daha büyük bir depremde; Haiti kalitesinde, 200 bin gecekondu ile bir şehirde 30 bin kişi ölecek demek gerçekten büyük bir sorumluluk. Karar vericileri rahatlatan bu senaryolar aslında bizim başımızı büyük bir derde sokacaktır.
Bir bilim adamı olarak söyleyebilirim ki... İstanbul'dan değil ev, çakıl taşı bile satın almam. Çünkü bu senaryoların içinde en kötüsü olunca sigortamı ödeyecek değil Türkiye'de, dünyada bir firma yok. Asıl önemli olan karar vericilerin önüne en ağır senaryo ile çıkmaktır. Daha İstanbul'da ön etüdü yapılmış bina yüzde 10 değildir.

553 Gölcük, 557 İstanbul... 976 Gölcük, 989 İstanbul... 1498 Gölcük, 1509 İstanbul depremi seri olmuş ise 1999'dan sonra olacak depremi tahmin etmek için müneccim olmanıza gerek yok. Eğer üç İstanbul depreminde de Ayasofya kubbesi hasarlı, surlar yıkılmış, su şebekesi çökmüş, 1509'da Rumeli ve Anadolu hisarları hasar görmüş ise bu üçlünün ayrıcalıklı olduğu ortada.