Depremde Bina Dayanımı Kadar, Dübellerin Sağlamlığı da Önemli



Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan ülkelerde güvenli yapılar inşa edilmesi hayati önem taşıyor. Ancak hayati risklerin ve yaralanmaların önlenmesi için binanın dayanımı kadar elektrik tesisatı, asansör, dış cephe gibi yapı elemanlarını sabitleyen dübellerin ve taşıyıcı sistemlerin sağlamlığı da önemli. Resmi veriler olmasa da, afetlerin sebep olduğu can kayıplarının yüzde 10'unun yapısal olmayan nedenlerden kaynaklandığı düşünülürse; dübellerin yani ankrajların sağlamlığı ve doğru uygulanmasının ne kadar önemli bir konu olduğu daha iyi anlaşılabilir. 17 Ağustos depreminin yıldönümü öncesinde düzenlediği basın toplantısıyla binaların güvenliğine yönelik hayati önem taşıyan konuları masaya yatıran Hilti; Türkiye’de yapı ve bağlantı elemanlarının güvenliği konusunda kalite standartlarının yükseltilmesinin önemini vurguladı.

Hilti Global Teknik Pazarlama Müdürü Jorge Gramaxo’nun yanısıra İTÜ İnşaat  Fakültesi Yapı ve Deprem Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper İlki, İnşaat Teknik Değerlendirme ve Bilimsel Araştırma Kurumu (İTBAK) Genel Müdürü ve Avrupa Teknik Değerlendirme Kuruluşları Birliği EOTA’nın Türkiye Temsilcisi Sinan Somer ve Hilti Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Cenk Çotur'un da hazır bulunduğu toplantıda; Hilti'nin deprem odaklı çözüm önerilerinin yanısıra tasarımda ve uygulamada karşılaşılan problemler de ele alındı.

Cenk Çotur: Avrupa'da C2 belgeli dübel kullanımı bir zorunluluk

"Bizim için güvenli yapı, bütün bileşenlerin olası bütün yüklemeler gözetilerek tasarlanmış yapıdır" diyen Hilti Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Cenk Çotur; hemen hemen her yapıda karşımıza çıkan ankraj uygulamalarının tasarımdan üretime ve uygulamaya kadar henüz arzulanan standartlardan uzak olduğunu söyledi. Deprem ve yapı güvenliği konusunda doğru dübel kullanımının ne kadar belirleyici olduğuna dikkat çeken Çotur, “Günümüzde inşa edilen yapıların tamamında, 'ankraj' dediğimiz ama genelde 'dübel' olarak bilinen yapısal ve yapısal olmayan bağlantılar yapılmak zorundadır. Bu alanla ilgili net bir istatistiki çalışma olmasa da geçmişte yapılan bazı çalışmalar, incelenen spesifik depremlerde can kaybı nedeni olarak yaklaşık yüzde 10 oranında yapısal olmayan nedenleri sıralıyor" diye konuştu.

Avrupa’da 2013'te C2 belgeli dübel kullanma zorunluluğunun getirildiğini anımsatan ve bu sistemin öncü firmalarından biri olarak kayıp ve hasarların giderilmesi açısından kritik düzeyde önem taşıyan doğru dübel kullanımı konusuna dikkat çekmek istediklerini belirten Çotur, Türkiye'deki ankraj uygulamaları için şunları söyledi:

"Ülkemizdeki profesyonel ankraj uygulamalarının büyük bir kısmı standartlarda belirtilen testlere tabi tutulmamış ve ilgili onaylara sahip olmayan ürünler kullanılarak yapılıyor. Bunun en önemli sebebi ise standart, yönetmelik ve şartnamelerde ankrajlara ait bölümlerin bulunmaması ve sahada ankraj uygulamalarının kontrolünün zayıf olması. Ancak ankrajların öneminin göz ardı edilmesi durumunda, deprem sırasında bina içinde gerçekleşen bir kaza, domino taşı etkisiyle maalesef pek çok kazayı beraberinde getiriyor".

Prof. Dr. Alper İlki: Ülkemizde ankraj tasarımı ve uygulamasında bilgi düzeyi yeterli değil

Ankrajı, yapısal olan ya da olmayan bir elemanı başka bir elemana sabitlemek olarak tanımlayan ve oldukça geniş bir uygulama alanı olduğuna işaret eden İTÜ İnşaat  Fakültesi Yapı ve Deprem Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alper İlki de, Türkiye'deki ankraj uygulamaları hakkında açıklamalarda bulundu. 17 Ağustos 1999 depremi sonrası incelenen bütün binaların depreme karşı farklı seviyelerde yetersiz olduğunun görüldüğünü ve güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. İlki, “Güçlendirme uygulamalarında ankrajlar son derece yaygın kullanılıyor ve güçlendirmenin etkinliğinde hayati önem taşıyor. Ancak gerek ankraj tasarımı, gerekse uygulaması konusunda ülkemizde bilgi düzeyi yeterli değil. Ankraj tasarım ve uygulaması konusunda meslek içi eğitimlere ağırlık verilmesi, yapılacak güçlendirme çalışmalarının etkinliği sonucu can ve mal kayıpların minimize edilmesi açısından son derece önemli” dedi.

Ankraj tasarımı ve uygulaması konusunda ülkemizde standart ve yönetmeliklerin henüz yeterli düzeyde olmadığını, yabancı kılavuzlara göre yapılan tasarımların da ülkemizdeki yapı stoğunun ihtiyaçlarına karşılık vermekten uzak olduğunu kaydeden Prof. Dr. İlki; karşılaşılan mühendislik hizmeti problemlerini de 'mühendislerin ankraj tasarımı konusunda yeterli bilgi düzeyinde olmayışı', 'tasarımda sismik etkilerin gözardı edilmesi', 'tasarımda uygun ankraj detaylarının yapılmaması', 'teknik onaylı ürünlerin tercih edilmemesi' ve 'uygulamada kalite kontrolün yapılmaması' şeklinde sıraladı.   

"Donanımla ilgili kural yok, uygulama hatalı; dolayısıyla sistem de çalışmıyor" diyen Prof. Dr. İlki'nin tespitleri ise şöyle:

* Ankraj tasarımı ve uygulaması konusunda meslek içi eğitimlere ağırlık verilmesi, yapılacak güçlendirme çalışmalarının etkinliği açısından son derece önemlidir
* Ülkemize has koşulları da dikkate alan tasarım ve uygulama kurallarının oluşturulması, standartların hazırlanması için Ar-Ge çalışmalarına ihitiyaç vardır
* Bu konuda üniversite-sanayi işbirliği için İTÜ-Hilti arasında görüşmeler devam etmekte. Bu işbirliğinin sağlanmasıyla gerek Ar-Ge, gerek standartlaşma prosedürleri, gerekse meslek içi eğitim konusunda önemli adımlar atılabilmesi mümkün görünmektedir.

Reklam Goruntulenme Bolumu


Sinan Somer: Bu yıl öncelik verdiğimiz iki ürün gurubundan biri ankraj sistemleri

Temel misyonlarını piyasada bir disiplin sağlamak, sektör standartlarını yükseltmek, yenilikçi ürünleri desteklemek, belgeleme konusunda sıkıntı yaşayan üreticilerin önünü açmak ve haksız rekabetin önüne geçmek olarak özetleyen İnşaat Teknik Değerlendirme ve Bilimsel Araştırma Kurumu (İTBAK) Genel Müdürü ve Avrupa Teknik Değerlendirme Kuruluşları Birliği EOTA’nın Türkiye Temsilcisi Sinan Somer ise; bu yıl aciliyetini göz önünde bulundurarak iki konuya öncelik verdiklerini, bunlardan birinin de ankraj sistemleri olduğunu belirtti. Türkiye'de bugüne kadar bu ürünlerle ilgili hiçbir test yapılmadığına dikkat çeken ve iki uluslararası oyuncunun ürünleri dışında bu sistemlerin performanslarının bilinmediğine işaret eden Somer, "Ülkemizde olası bir depremden birinci derecede etkilenmesi beklenen beton ankraj üreticilerinin artması sevindirici, bu üretimlerin belgesiz yapılması ve kullanılması ise bir o kadar endişe verici" dedi. Söz konusu ürün grubunun tabi olacağı testlerin Türkiye'de de yapılabilmesi için üniversitelerle görüştüklerini kaydeden Somer, "Bu konunun önemine dikkat çekmek için yapılacak deney ve belgelendirme süreçlerini teşvik etmek kurumsal üreticilere, kullanıcılara ve proje yönetimi ile yapı denetimi yapan kuruluşlara; denetim ve mevzuata aykırı kullanımların önlenmesi ve denetlenmesi görevi ise kamu kuruluşlarına düşüyor" diye konuştu.

Jorge Gramaxo: Ortada bir pratik varken neden yeni yönetmelik beklensin?

Mayıs 2012'de California Üniversitesi öncülüğünde ve Hilti'nin aralarında olduğu 40 üreticinin desteğiyle gerçekleştirilen ve yapısal olmayan elemanların deprem tepkimelerini ölçmek üzere tasarlanan bina testini örnek veren Hilti Global Teknik Pazarlama Müdürü Jorge Gramaxo da, Türkiye'de uygulama için ille de bir yönetmelik çıkmasının beklenmesinin şart olmadığını ifade etti. Amerika Birleşik Devleri (ABD) ve Avrupa Birliği'nde (AB) ankrajların deprem durumundaki yeterliliğini tarif eden düzenlemeler olduğuna değinen Gramaxo, "Bu birikim kullanılabilir; ortada bir deneyim varken neden ille de bir yönetmelik beklensin?" dedi. Gramaxo, “Deprem ivmesinin (ag.S) 0,05g’den yüksek olduğu durumlar için yapısal elemanlardaki ankraj uygulamalarında her zaman C2 deprem performans kategorisinin gözetilmesi önerilir. Bu noktada deprem ülkesi Türkiye’de de C2 deprem performans sınıfında olan dübellerin kullanılması gerekiyor. Deprem anında binalardaki beton elemanlarda çatlaklar oluşur. Beton elemanlara sabitlenen dübeller ise herhangi bir çatlak oluşsa bile sabitlenen elemanları taşımaya devam etmelidir. C2 sismik bölgesinde yer alan Türkiye’deki binalarda, sabitlenecek elemanların bağlantı performanslarının C2 sismik bölgesinde öngörülen koşullar altında test edilmesi bu nedenle önemlidir. Tasarımcılar ancak bu test sonuçları ve sonrasında verilen onaylar ile öngörülen deprem koşullarında dübellerin çalışıp çalışmayacağına karar verebilir ve bu bilgiler ışığında tasarımlarını tamamlar” şeklinde açıklamalarda bulundu.