Doğu Karadeniz’de
Giresun’dan sonra sel yüzünden mağdur olan
Rize’de yaptığımız araştırmada da benzer sorunlarla
karşılaştık. Dere yataklarındaki çarpık ve kaçak yapılaşma, burada da selin en
başlıca nedeni olarak karşımıza çıktıTarih boyunca sellerden büyük zarar gören
Trabzon’da ise geçmişten hâlâ ders alınmadığını gördük
Rize’de dere yataklarının üzeri sokak ve caddelere
dönüştürülmüş, hatta bazı derelerin güzergâhı bina yapabilmek amacıyla
değiştirilmiş. Yatakların içine hiçbir izin alınmadan gelişigüzel konutların
yanı sıra, okul ve sağlık ocakları bile inşa edilmiş. Büyük hasarın meydana
geldiği İkizdere’de en büyük tahribata ise, uzun zamandır
tartışılan Hidroelektrik santralları (HES) neden olmuş. Ağzı
açık bırakılan tünellerden içeri giren taşkın suları, tünellerin diğer
ağızlarından taşınca, ekili araziler zarar görmüş ve bazı yollar çökerek
kullanılamaz hale gelmiş.
74 kilometre uzunluğundaki İkizdere Vadisi’nde yapımı süren
ve doğal yapıyı bozduğu için eleştirilen 21 HES’in yapımında
tünellerden çıkarılan hafriyat dere yataklarına boşaltılmış. Tonlarca hafriyat
dere yataklarını daraltınca taşkının şiddetlenmesine ve sellere neden olmuş.
Sivil toplum örgütleri, 11 ilçesinin her birinde dere olan kentin genelinde
yapımına başlanan 70’in üzerinde HES’in, doğal yapıyı bozmasının yanında,
sellerin de başlıca sorumlusu olduğu görüşünde...
Dere geçtiğinden haberleri yok
Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, son yağışlarda en büyük
zararın İkizdere ve Karasu’da meydana
geldiğini, kentin sel ve heyelan haritası olmadığını, dere yataklarındaki
binaların kaçak olduğunu, sel erken uyarı sisteminin henüz devreye girmediğini
belirterek, şu çarpıcı örnekleri verdi:
“Derelerin üzeri kapatılmış ve üzerlerine binalar yapılmış. Hatta öyle ki
bazı vatandaşlar zamanında bina yapmak için derelerin akış yataklarını bile
değiştirmiş. Maalesef dere yataklarına yapılan binaların çoğu ruhsatsız yapılar.
Devlet buralarda yapıya izin verirken araziden dere geçtiğinden bile
habersizmiş. Projeler masa başında yapılırsa, imar izinleri masa başında
verilirse olacağı budur. Karadeniz Otoyolu’nun bazı yerlerinde sorunlar var
ancak otoyolun bize önemli bir yararı oldu. O da artık denizi göremediğimiz için
yamaçlara bakmak zorunda kaldık. Bu bize binaların çirkinliğini gösterdi.
Bunlar insan eliyle gelen felaketler.”
Sonuç kaçınılmazdı
Bölgede yapımı süren HES inşaatlarının sele neden olduğunu ileri süren
İkizdere Derneği Başkanı Kadem Ekşi ise, şöyle konuştu:
“Yüksek yağışla birlikte doğal dengesi bozulan bu alanlar, toprağın ciddi bir
şekilde akmasına neden oldu. Ağaçlar ve serbest haldeki kaya parçaları, menfez
ve köprü altlarına yığıştı ve bu sonuçlar oluştu. Biz, ‘Derelere dokunmayın,
dere yataklarını tünel güzergâhları içinden çıkardığınız malzemelerle doldurarak
daraltmayın’ demiştik. 40 metrelik bir dere yatağını siz 7-8 metreye
düşürürseniz bu sonuçlar kaçınılmazdır. Bunları hem DSİ, hem de valilik
yetkilileri ile diğer birimlerin hassas bir şekilde kontrol etmesi gerekiyor.
Bir kepçe operatörüne bu vadileri teslim etmememiz gerekiyor. Dere yataklarında
kontrolsüz yapılaşmaya dur demeliyiz.”
Binalar için derelerin yatakları değiştirilmiş
Rize’de geçen yağışlarda en büyük zarar İkizdere ve Karasu’da meydana geldi.
Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, derelerin üzerinin kapatılarak üzerlerine
bina yapıldığını, hatta bazı vatandaşların bina yapmak için derelerin akış
yataklarını bile değiştirdiğini söylüyor.
Maçka ve Sürmene’de değişen bir şey yok
- Maçka Belediye Başkanı Ertuğrul Genç, Maçka’da 1990
yılında meydana gelen selin Trabzon’u da etkilediğini ve toplam 57 kişinin
hayatını kaybettiğini buna rağmen dere yataklarına yine kaçak bina yapıldığını
söyledi. - Maçka’da yeni imar planları hazırlanması gerektiğini
söyleyen yüksek mimar Faruk Burhanoğlu, doğal estetiğin sağlanması ve yeni sel
felaketleri yaşanmaması için binaların dere yataklarına değil, yamaçlara
yapılması gerektiğini anlattı. Burhanoğlu, bugüne kadar hazırlanan imar
planlarının ilkel, kaba, estetikten yoksun olduğunu, alınan kararların
genellikle siyasi olduğunu vurguladı. - Geçmişte sel felaketleri
yaşayan Sürmene’deki Beşköy Köyü’nde de durum farklı değil. İki kez haritadan
silinen ve yeniden kurulan, Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu, Yaşar Nuri Öztürk,
Mikdat Kadıoğlu gibi ünlülerin köyü olan Beşköy’de de dere yatakları işgali
sürüyor.
Kadıoğlu’nun çözüm önerileri
- Kriz yönetimi yerine risk yönetimine ağırlık verilmeli. -
Akarsu yataklarını belirleme, düzeltme ve düzenleme, sel kontrol tesisleri,
yağmur suyu drenaj sistemi, binaların taşınması, yükseltilmesi gibi yapısal ve
mühendislik yaklaşımlarıyla birlikte sel yatağındaki arazileri kamulaştırma,
yerleşimlerin yer değiştirmesi, özel kullanım ve yapı izinleri, nehirlere ait
sulak alanların geri verilmesi, halkın bilinçlendirilmesi, sel müdahale
planlarının yapılması ve sel sigortası gibi yapısal olmayan yaklaşımlar da
yürürlüğe konulmalı. - Bunlar ‘Sel Master Planı’ gibi kapsamlı bir
projeyle ve tüm disiplinleri kapsayacak şekilde yapılmalı.
Kadıoğlu'nun izlenimleri
Derenin tapusunu verenlere ne demeli?
Olay yerinde incelemelerini tamamlayan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)
Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı ve İTÜ
Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat
Kadıoğlu’nun izlenimleri ise şöyle:
- “Geçmişini hatırlamayanların yazgılarında geçmişini yeniden yaşamak
vardır” sözünü George Santayana sanki bizim için söylemiş. 6 Temmuz 1929
yılında Trabzon’un Of, Çaykara ve Sürmene ilçelerinde büyük bir sel yaşanmış. Bu
selden dolayı dedem, Sürmene Köprübaşı’ndan Maçka’ya göç etmiş. Fakat 18-20
Haziran 1990’da bu sefer Maçka’da 57 kişinin hayatını kaybettiği en büyük sele
yakalanmış. Yoksa 14-15 Ağustos 1998’de Sürmene-Köprübaşı -Beşköy’de tekrar
yıkıcı sele zaten yakalanacaklarmış. Yani bu bölgede ders alınması için çok
sayıda sel afeti yaşanmış fakat ne bürokrasi, ne de halk bunlardan yeterince
ders almamış.
- Ankara’dan yapılan tek tip projeler bölgede trajikomik durumlar
yaratıyor. ‘Binalarda ıslak zeminler kuzeye bakar’ gibi kuralları ezbere
uygulayanlar, Rize’de denize bakan tuvalet ve banyolu tesis planı yapmış. İtiraz
ederseniz cevap hazır: “Proje böyle!” Derenin tapusunu vatandaşa verenlere ne
demeli Dere tapu filan tanımıyor ama bürokrasimiz, dünyada eşi ve benzeri
olmayan böyle müthiş icraatlara imza atabiliyor. Rize Belediye Başkanı’na sorun;
altından dere geçen ya da ev yapmak için dere yatağının yerini değiştiren
apartmanları size tek tek göstersin. Bu ülkede bazıları da fay hattını belediye
encümen kararı ile değiştirmeye kalkışmıştı. Selde de bunu başarıp derenin içine
tapulu ve ruhsatlı evler, tesisler yapmışız bile. Sonra da neden bu felakete
uğradık diye destan yazıp ağıt yakıyoruz.
- “Tepelere ev yapma yel alır, dereye ev yapma sel alır,
yetmişinden sonra evlenme el alır” diyen atalarımız, günümüzdeki bir yanlışa
atıf yapmış aslında. Maçka’da köprülere bakıyorsunuz, biri kültürün eseri, öteki
ise kültür erozyonuna uğramış bürokrasinin eseri. Birinde akıl, hesap ve estetik
var, ötekinde bunları arayın da bulun. Basında sel ve heyelan haberleri arttıkça
Sümela Manastırı gibi önemli turistik tesislere düzenlenen turlar iptal
ediliyor. Maalesef afet yönetiminin, afetlere hazırlığın yerel kalkınma ile
ilişkisini Türkiye henüz fark edemedi. Bu nedenle hâlâ ‘doğayı koruyun, derelere
müdahale etmeyin’ diyenleri, ülkenin kalkınmasına karşıymış gibi görenler çok.
Maçka’da derenin içinde gördüğüm kocaman ağaçlar, bana o derelerin uzun
yıllardır temizlenmediğini söylüyor.
- Gelmişken şu meşhur küçük HES’leri de görelim dedik. İkizdere
Vadisi’nde gözlerime inanamadım. Tünellerden çıkarılan hafriyat tümüyle
derenin içine yığılmış ve yığılmaya devam ediyor. Hani derelere zarar gelmeyecek
diyen Çevre Etki Değerlendirme Raporları 35-40 metre olan dere yatakları
bazı yerlerde 6-7 metreye düşmüş. Dere yataklarında, tek taraflı yapılan bu
müdahalenin zararları şu an karşı sahilde oluşan aşınma ve heyelanlar ile çok
net bir şekilde görülmekte.
- Romalılardan beri sellerle mücadele edebilmek için sadece barajlar ve
su bentleri inşa edilme anlayışı 1940’lı yıllardan sonra ‘selden korunma’
kavramına dönüştürülmüştür. Yani marifet sel afetinden halkı kurtarmak değil
korumaktır. Şimdi eğer devlet şu an kum, çakıl ve çöple dolan dereleri acilen
temizlemezse kasım ayının sonuna kadar bölgede peş peşe sellerin görülmesi
hiçbir şekilde sürpriz olmaz.