Bir sergi için müzenin kapısında kuyruk oluşturmak Türkiye için biraz ütopik olabilirdi. Ta ki Sabancı Müzesi'nde açılan 'Picasso İstanbul'da' sergisine kadar. Uğurlamak üzere olduğumuz 2005 yılına damgasını vuran sanat olayı kuşkusuz Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nde açılan ve hâlâ devam eden 'Picasso İstanbul'da' sergisiydi. 20. yüzyıl sanatının büyük imzası, ilk kez bu çapta bir sergiyle İstanbul'a konuk oluyordu. Sergide Picasso'nun başyapıtları yoktu. Ama sergi, sanatçının kendi özel koleksiyonundan derlenen ve tüm dönemlerini kapsayan 135 eser aracılığıyla Picasso'nun dünyasına keyifli bir yolculuk vaat ediyordu izleyiciye. Nitekim izleyici de sergiye büyük ilgi gösterdi, müzenin önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Serginin bir aydaki ziyaretçi sayısı 50 bini aştı.
'Picasso İstanbul'da' sergisinin bir başka boyutu da, Türkiye sınırlarını aşan geniş çaplı tanıtım kampanyası oldu. New York Times gibi önemli gazete ve prestijli sanat dergilerine tam sayfa ilanlar verildi. Ayrıca serginin dev bez afişleri Londra, Paris, Moskova gibi bellibaşlı kentlerin meydanlarını süslemeye devam ediyor. Hâlâ Sabancı Müzesi'nin kapısında kuyruklar oluşturan sergi, 26 Mart'a kadar sürecek.
Müzeler arası rekabet
Aslında 'Picasso İstanbul'da' sergisinin de ortaya koyduğu gibi, 2005 yılı Türkiye'deki özel müzeler arasındaki tatlı rekabetin kızıştığı yıl olarak da tarihe geçecek kuşkusuz. Zira İstanbul Modern ve Pera Müzesi açtıkları sergilerle Sabancı Müzesi'nden çok da geri kalmadı. Pera Müzesi, halen, Picasso gibi 20. yüzyıl sanatına damgasını vuran önemli bir sanatcı, Jean Dubuffet'nin sergisini ağırlıyor. Dubuffet sergisinin ilgi üzerine 16 Ocak'a kadar uzadığını da belirtelim.
İstanbul Modern ise, yıl boyunca hep gündemde oldu. Geçen yıl sonundaki açılışının ardından ziyaretçi akınına uğrayan İstanbul Modern daha sonra tastız bir olayla, müzede açılan ilk retrospektif olan Fikret Mualla sergisinde sahte tablo olabileceği iddialarıyla gündemi hayli uzun süre meşgul etti. Müze, Fikret Mualla'nın ardından ilk uluslararası sergisini açtı. Bu yılki Venedik Bienali'nin iki küratöründen biri olan İstanbul Modern'in başküratörü Roza Martinez'in hazırladığı, hâlâ sürmekte olan 'Çekim Merkezi' başlıklı sergi, çağdaş sanatın bir numaralı isimlerini bir araya getirdi ve gerçekten de müzeyi bir 'çekim merkezi' yaptı.
Türkiye dünyaya açıldı
2005 yılında Türk sanatı her zamankinden daha çok dünyanın gündemindeydi. Orhan Pamuk'la ilgili bütün gelişmeler aynı anda dünya medyasındaydı. Alman Yayıncılar Birliği Barış Ödülü'nü alan Pamuk'un adı sık sık Nobel Edebiyat Ödülü adayları arasında geçti. 9. İstanbul Bienali ve 'Picasso İstanbul'da' sergisi de dünya medyasında bolca yer aldı. Tasarımcı, çağdaş sanatçı Hüseyin Çağlayan'ın Tilda Swenton'lı 'Olmayan Varolan' adlı videosuyla yer aldığı Türkiye Pavyonu, Venedik Bienali'nin ilgi odaklarından biriydi.
Londra'daki Royal Academy of Arts, 'Türkler: Bin Yılın Yolculuğu 600-1600' sergisine ev sahipliği yaptı. Orta Asya'dan Anadolu'ya Türklerin bin yıllık yolculuğunu gözler önüne seren sergi, özellikle Ada basınında geniş yer buldu ve 100 binin üzerinde ziyaretçi çekti.
İspanya'nın en önemli festivallerinden La Mar de Musicas Festivali, Türkiye'ye özel bir yer ayırdı bu yıl. Festivalde Sezen Aksu, Kardeş Türküler, Ömer Faruk Tekbilek, Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu, Baba Zula, Kudsi Erguner, Mercan Dede ve Harem gibi isimlerin konserlerinin yanı sıra Türk edebiyatı ve sinemasına da yer verildi. Yerel gazete La Verdad Sezen için 'Diva her yerde diva' başlığını kullandı.
Modern Türkiye'nin sanatsal çeşitliliğini yansıtan 'Şimdi ow' etkinliğinin bu seneki durağı Stuttgart'tı. Fazıl Say, Kudsi Erguner, Mercan Dede, Mor ve Ötesi, Ferhan- Ferzan Önder kardeşler, Baba Zula'nın konser verdiği festivale Zeynep Tanbay yeni dans projesiyle, Behiç Ak da 'Fay Hattı' oyunuyla katıldı, ayrıca Türk sineması ve edebiyatıyla ilgili etkinlikler düzenlendi.
Ferzan Özpetek filmleri sayesinde İtalya'da Türkiye'den daha meşhur olan oyuncu Serra Yılmaz, Floransa'da sahnelenen 'Son Harem' adlı oyunda başrol oynadı. İtalyan basını ve izleyiciden tam not alan 'Son Harem' uzun süre kapalı gişe oynadı.
Bünyesinde 18 müze ve 142 milyon sergi objesi bulunan ABD'nin en köklü vakıflarından Smithsonian Vakfı ile Koç Holding arasında işbirliği anlaşması imzalandı ve bu kapsamda Washington'daki Smithsonian Sackler Gallery'de 'Stil ve Statü: Osmanlı Türkiyesi'nden Saray Kıyafetleri' başlıklı bir sergi açıldı. İşbirliği kapsamında Türkiye'de de önemli sergiler açılacak.
Yönetmen Fatih Akın, 58. Cannes Film Festivali'nin ana yarışma jürisindeydi.
Bienal ses getirdi
Yılın en önemli sanat olaylarından biri de 9. İstanbul Bienali'ydi. Bu sene iki küratörle, Charles Esche ve Vasıf Kortun tarafından düzenlenen bienal, Türkiye'nin olduğu kadar -hatta daha çok- dünya sanat ortamının gündemindeydi. Tarihi yarımada yerine yaşayan kenti mesken tutan bienali izlemek üzere yurtdışından 600'e yakın basın mensubu, 2 binden fazla sanatçı, eleştirmen, küratör, müze ve galeri yöneticisi olmak üzere 7 bin 500 konuk geldi. Toplam 51 bin kişinin ziyaret ettiği İstanbul Bienali'ne New York Times, Wall Street Journal, Washington Post, Le Monde, Art in America, Art Forum, Art News, ARD, RAI, TVE gibi prestijli gazete, sanat dergisi ve televizyon geniş yer verdi.
Artık Venedik, Sao Paulo bienalleri gibi çağdaş sanatın birinci liginde kabul edilen İstanbul Bienali, yarattığı güçlü çarpan etkisiyle kentteki sanat ortamına müthiş bir hareket getirdi. Şehrin farklı merkezlerinde 'Çekim Merkezi' (İstanbul Modern), 'İstanbul Yaya Sergileri 2: Tünel-Karaköy', 'Komşu' (Galeri Apel), 'Anıların İzinde' (Goethe Enstitüsü), 'İki Yaka Arasında' (Aykut Barka Vapuru) gibi bienalin ana sergileriyle rekabet edebilecek nitelikte sergiler açıldı.
Yasaklara devam
Yasaklama ve sansür zihniyeti bu yıl da hız kesmedi. RTÜK, Yüksel Yavuz'un 'Küçük Özgürlük' filmini yayımladığı için Digiturk'ün iki sinema kanalını sürekli kapattı. Vincent Gallo'nun, 'Brown Bunny'nin adlı filminin DVD'si de sansüre takıldı. Seks sahneleriyle olay yaratan filmin DVD'sinin yayımlanmasına Kültür ve Turizm Bakanlığı izin vermedi. Müzikte de sansür sürdü. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Aynur Doğan'ın 'Keçe Kurdan' adlı parçasında yasadışı silahlı örgüt propagandasının yapıldığı gerekçesiyle aynı adlı albümün toplatılarak yasaklanmasına karar verdi. Karar daha sonra iptal edildi. Bu yıl yazarların korkulu rüyası ise 301 oldu. Çoğu TCK'nın 301. maddesinden açılmış olmak üzere, 2005'te hakkında dava açılan yazar sayısı önceki yıla göre arttı.