Ankara’nın hava kirliliğini azaltan doğal bir engeldi; az
sayıdaki “hava koridorundan” birisiydi çünkü. Toplumsal ve
kültürel yaşamının görece olarak en çeşitli ancak en kaynaşık, dolayısıyla da en
canlı yörelerinden birisiydi. Bir gecekondu yöresiydi; dönüştürüldü, “hava
koridoru” kapatıldı: Önce “rekreasyon alanı” olarak düzenlenmek istendi;
Melih Gökçek’le birlikte kentin en önemli rant alanlarından
birisi yapıldı. Milyonluk dairelerin çoğunluğu oluşturduğu çok katlı binalarla
yapılaşma oranı başlangıcında öngörülenin dokuz-on katına çıkarıldı; insanlar
onlarca yıllık yaşam alanlarından koparıldı; insancıl kültür adacığı göz göre
göre yok edildi. Ankaralıların çoğu yalnızca izledi, dahası, kimileri de
izlemedi bile yanı başlarındaki yıkımı; yeni yetme varsıllar ise bir daire
kapmanın telaşı içinde koşuşturmayı yeğledi. Kimileri direndi kimileri ise bir
iki daire karşılığında “teslim” oldu Büyükşehir Belediyesi’ne. Büyükşehir
Belediyesi de fırsatı “iyi” değerlendirdi doğrusu; yıktı, yaptı; yine yıktı ve
yine yaptı; kimselere ne bilgi verdi ne de hesap. Ve şimdi “Üçüncü Etap” da
bitirildi.
Görsel kirlilik anıtı yaratıldı…
İlk bakışta “hoş” şeyler yapıldı. Büyük bir olasılıkla da Ankaralıların
çoğunluğu Dikmen Vadisi’nde yapılanları olumladı. Ne var ki, “ne pahasına”
sorusu hemen hemen hiçbir düzlemde sorgulanmadı. Oysa Dikmen Vadisi, en yalın
anlatımıyla, her anlamda “kirletildi”: Kültürü yok artık Dilmen Vadisi’nin;
insanları ve Anadolu insanın kültürüne içselleşmiş ağaç ve ağaççık türleriyle
kaplı bahçeleri de… Yabancı tür binlerce ağaç, ağaçcık çalı “ne karar dikilirse
o denli iyidir/kârlıdır” yaklaşımıyla ve sözcüğün tam anlamıyla rastgele dikildi
sağa sola; Dikmen Deresi, betonlanmış yatağında pompalarla beslenen yapay bir
dereye dönüştürüldü; kurak bir yörede her zaman taşıma suyla sulanması gereken
yüz binlerce metrekare çimlendirilmiş alan yaratıldı; yapıldığından bu yana
Büyükşehir Belediyesi’nin yavan konserlerinin bile düzenlenmediği ortamlar
üretildi… Ve, son derece işlevsiz bir görsel kirlilik daha “kazandırıldı”
Ankaralılara.
Kaynaklar savurganca kullanıldı…
Kimselerin bilmediği görmediği, hemen hemen her gün değiştirilen “plan” ve
“projelerle”, inanılmaz boyutlarda kamusal kaynak tüketilerek kirletildi Dikmen
Vadisi; hem de göz göre göre… Neden yapıldığını kimselerin anlayamadığı ve
hiçbir zaman da anlayamayacağı taş duvarlar, patikalar daha kullanılmadan çöktü,
çatladı, yıkıldı; yeniden yeniden yapıldı; işlevsiz alancıklar, köprüler
üretildi her yanda: Anadolu’nun yerlisi güzelim bitki türleri yerine çoğunluğu
dışalım yoluyla sağlanmış uzun boylu ağaç ve ağaççık türleri dikildi her yana;
çoğu kısa bir süre içinde ya kurudu ya da çirkin görünümleriyle kurumak üzere;
yapılan her türlü yapı, aydınlatma direklerinin gövdeleri bile hiçbir işlevsel
yanı olmayan ışıklandırmalarla bezendi… Hepsi de ülkemizin en borçlu Büyükşehir
Belediyesi’nin tam bir hacıağa tutumuyla savurganca kullandığı kamusal
kaynaklarla…