Divan-u Lugati't-Türk Görücüde



Restore edilerek yenilenen Fatih Millet Yazma Eser Kütüphanesi Şubat'ta yeniden hizmete açılacak. AA muhabirine bilgi veren Kütüphane Müdürü Melek Gençboyacı, 1916 yılında Ali Emiri Efendi tarafından Fatih'teki Feyzullah Efendi Medresesi'nde kurulan kütüphane binasının, 17 Ağustos depreminden ağır hasar aldığını, depremden sonra kütüphanede bulunan eserlerin Beyazıt Devlet Kütüphanesine taşındığını söyledi.

Gençboyacı, kütüphane binasının tekrar tarihi kimliğine kavuşabilmesi için başlangıcı 2000 yılı olan restorasyon işleri ve gerçekleştirilen modernizasyon çalışmalarının sonuna gelindiğini belirterek, binada bugüne kadar zemin ve yapının güçlendirilmesi, cephe restorasyonu, kalem işi ve altın varak süslemeleri çalışmaları ile el yazmalarının dijital ortama geçirilmesi gibi işlemlerin yapıldığını bildirdi. Melek Gençboyacı, kütüphanede, 30 bini aşkın el yazması, kıymetli eski

harfli matbu eser, padişah fermanları, tıp kitapları, minyatürlü tek nüsha eserler bulunduğunu da ifade ederek, bakım ve onarım çalışmaları için bugüne kadar yaklaşık 3 milyon YTL harcandığını kaydetti.

"Divan-u Lugati't-Türk"

Fatih Millet Yazma Eser Kütüphanesinin bir araştırma ve ihtisas kütüphanesi olduğunu dile getiren Gençboyacı, kütüphanedeki en önemli eserin de Kaşgarlı Mahmud'un yazdığı "Divan-u Lugati't-Türk" adlı eseri olduğunu söyledi. Eserin, Türk dilinin ilk sözlüğü olması yönüyle büyük önem taşıdığına belirten Gençboyacı, Kaşgarlı Mahmud'un eserini yazarken o devrin Türk illerini tek tek dolaştığını ve doğrudan doğruya kendi derlediği dil

malzemesine dayandığını anımsattı. Gençboyacı, eserin içerisinde yer alan haritanın, ilk Türk dünyası haritası olması bakımından büyük değeri olduğunu da belirterek, eserin kütüphaneye kazandırılması sürecini de şöyle anlattı:

"11. Yüzyılda Kaşgarlı Mahmud'un yazdığı Divan-u Lugati't-Türk'ün varlığı 14. yüzyıldan bu yana bilinmekteydi. Eser, II. Meşrutiyet'in ilanını takip eden yıllarda tesadüfen Ali Emiri Efendi tarafından İstanbul'da Sahaflar Çarşısı'nda bulunmuş ve 30 altına satın alınmıştır."

El yazmaları dijital ortamda

Kütüphanede "Divan-u Lugati't-Türk"ün yanı sıra padişah divanları, tezhipli minyatürlü tek nüsha nadir eserler ile Türk ve İslam dünyasının dil, edebiyat, tarih, coğrafya, tıp ve sanatla ilgili yaklaşık 30 bin yazma ve matbu eser bulunduğunu anlatan Gençboyacı, eserlerin hemen hepsinin envantere kaydedildiğini ve el yazmalarının 7 bininin dijital ortama aktarıldığını söyledi.

Gençboyacı, güvenlik ve yangın alarmı ile otomatik nem sistemiyle donatılan kütüphanenin, önümüzdeki Şubat ayında hizmete açılmasını planladıklarını belirterek, kütüphanenin başta araştırmacılar olmak üzere eski yazı bilen herkese pazar günleri hariç açık olacağını dile getirdi.

Kütüphanede hazırlanan ve 8 bilgisayardan oluşan okuma odasında, dileyenlerin el yazmalarına ya da kitaplara dijital ortamda

ulaşabileceklerini ifade eden Gençboyacı, ayrıca Cumhuriyet öncesi gazete ve mecmua koleksiyonlarının da burada okunabileceğini kaydetti. Melek Gençboyacı, kütüphanede rafları kurtlanmayan ve böceklenmeyen sedir ağıcından hazırlanan 7 deponun da hazırlandığını belirterek, ayrıca müze bölümü olarak tasarlanan odada zaman zaman başta "Divan-u Lugati't-Türk" olmak üzere bazı eserlerin ve sergi odasında da Ali Emiri efendinin kişisel eşyalarının ve beratlarının sergileneceğini anlattı. Kütüphane binasının kubbelerinde Lale Devrinin son dönem örneği olan kalem işlerinin de var olduğunu dile getiren Gençboyacı, restorasyon sırasında bunların da elden geçirildiğini söyledi.

Ali Emiri Efendi kimdir?

Kütüphanenin kurucusu, şair, tarihçi, biyografi yazarı ve yayıncı olan Ali Emiri Efendi, 1857'de Diyarbakır'da doğdu ve 1924'te İstanbul'da öldü. En büyük tutkusu, Osmanlı-Türk geçmişini yeni kuşaklara tanıtmak olan Ali Emiri Efendi, bunun için Fatih'te Millet Kütüphanesini kurdu ve kitaplarını milletine bağışladı. Ali Emiri Efendi, kitaplarını milletine vakfettiği için de kütüphanenin adının Millet Kütüphanesi olmasını istedi. Ayrıca Ali Emiri Efendi, vasiyeti üzerine de Fatih Camisi'ndeki hazireye gömüldü. "Divan-u Lugati't-Türk"ü keşfeden, bir kitap meraklısı olarak tanınan Ali Emiri Efendi, hiç evlenmedi, hiç fotoğraf çektirmedi ve Beyoğlu'na hiç adım atmadı, hayatını kitapları ve kedileriyle geçirdi.