Sporcular arasında “en iyi olmak”, spor yapmanın temel nedeni olmamakla birlikte, önemlidir. Yarışmaksa, spora özgün değil elbette. Mimarlıkta da yarışmaların ve ödüllerin hem önemli hem özel bir yeri vardır. Bu yerin özelliği, mimarlık içinde “en iyi”leri belirlemesinden çok, mimarlığın kendi gelişiminde hızlandırıcı olmasından kaynaklanmaz mı?
Bazen kaynaklanmaz. Forbes.com geçtiğimiz günlerde, “Tastemakers: Architecture” haberi ile Amerika’nın “en iyi”lerinin seçildiğini duyurdu. Sonuçlar şaşırtıcı değil. Seçimin nasıl yapıldığı ise kesinlikle ilginç.
Ortaya çıkan tablo, “en iyi” mimarlar hakkında olmasa bile, mimarlık piyasasının işleyiş biçimleri hakkında bir fikir vermekte.
Seçim yapılırken bir çok ölçüte başvurulmuş.
Ancak bu ölçütlerden, mimarın yaratıcılığı, mimarlığın gelişimine kattıkları ya da toplumsal olarak oynadığı dönüştürücü rolden ziyade; genel olarak, genel etkisini ve meşhurluğunu sınayan bir çerçeve çıkıyor. Bu noktada, anket sonuçları, basında geçtiğimiz yıl kaç defa anıldığı, çarpıcı yapısının olup olmadığı, ödülleri gibi başlıklar göze çarpıyor.
Basının her mimara yönelik ilgisinin ayrıntılı olarak tarandığı söylenebilir.
Frank Gehry, 2,974; Tadao Ando, 951; Santiago Calatrava, 951; Zaha Hadid, 937; Renzo Piano, 884; I.M. Pei, 705; Richard Meier, 683; Thom Mayne, 240; Greg Lynn, 42; Rick Harlan Schneider, 4; defa anılmış basında.
İnternetten verilen oylar, aldığı ödüller, çeşitli kurumlarda bulunduğu konum gibi diğer ölçütler, mimarın mimarlık ortamındaki genel etkisinin önemsendiğini gösteriyor.
İnternetteki anketin sonuçları şöyle:
Charles Gwathmey(2 %), Peter Eisenman(3 %), Richard Meier(6 %), Rafael Viñoly(2 %), Kevin Roche(1 %), Ricardo Legorreta(3 %), Zaha Hadid(4 %), Renzo Piano(3 %), Daniel Libeskind(3 %), Robert AM Stern(3 %), Frank Gehry(17 %), Robert Venturi(3 %), Rem Koolhaas(5 %), Tadao Ando(2 %), Santiago Calatrava(17 %), Steven Holl (1 %), Helmut Jahn(4 %), Michael Graves(3 %), Thom Mayne(2 %), Cesar Pelli(6 %), IM Pei(0 %)
Yanı sıra, mimarlar ile ilgili bilgiler bölümünde, mimarların Amerika’da yaptıkları en yüksek maliyetli yapının hangisi olduğu, mimarın ismi ve önemli yapıları listesinden hemen sonra geliyor. Ne kadar pahalıysa o kadar iyi!
Buradan çıkarılacak bir diğer sonuç, “en iyi” yapıların, bir reklam unsuruna dönüşmüş maliyetleri kadar, dikkat çekici ve turist rehberlerinde bulunabilecek yönlerinin olması gerektiği. Ancak yapının mimarlık tarihinde oturduğu yerden çok, ne kadar meşhur olduğu önemli. Kent içinde simgesel bir değere ulaşmış olmasıysa kayda değer bir diğer ölçüt. Dahası, ilgili yapının mimarın imzaladığı kontratlardaki rakamın yükselmesine etki edip etmediği bile dikkate alınmış.
Bu listeye göre, mimarlıkta “en iyi”lerin mimarlık ortamında genel zevkleri belirlemekten geçtiğini söylemek yanlış olmaz. Yüksek ücretlerle çalışmak, popüler olmak, çok pahalıya mal olan büyük projelerle adını duyurmuş olmak gibi özellikler bir mimarın izlediği yolun diğer mimarlar tarafından izlenmesi için pek uygun değil sanki. Çünkü tüm bunlar, piyasa ilişkileri çerçevesinde hiyerarşik bir yapı oluşturarak bir mimarı diğerinden ayırıyor. Bu durumsa, mimarlığın, moda gibi piyasa ilişkileri tarafından belirlenen bir zevkler ve renkler tartışmasına indirgenmesine yol açıyor.
Oysa eğlenmek için yapılan sportif bir yarışmadan öteyse mimarlık...