Doğaya Kaçış Zamanı



Foto: Kerem Oral (solda) ve Emre Oral'ın yaşamı son günlerde Palivor'daki inşaatın başında geçiyor.

Bazı mimarlar vardır adları yaptıkları işlerin önünde gider. Bazılarıysa önce işleriyle anılırlar. Oral Mimarlık, İnşaat ve Gayrimenkulün ortaklarından Kerem Oral da bu ikinci kategoriye giren mimarlardan. Nişantaşı Prada, Louis Vuitton, The Beers, Fendi binaları, aile apartmanından dönüştürdükleri Değer 16 derken şimdi de yeni projeleriyle gündemdeler. Kerem ve Emre Oral kardeşler, doğaya açıldıkları kapı Palivor’u Radikal Gazetesi'ne anlattılar.

Palivor projesi nasıl doğdu, hatta daha da önce nedir Palivor?

Kerem Oral: Palivor, 1700’lerden itibaren Papazın Çiftliği olarak biliniyor. Çok daha öncesinde ise bu bölge yani İğneada, Kıyıköy ve Limanköy korsan barınaklarıymış. Biz buranın adıyla ilgili Palihor, Polivar, Avcılar gibi muhtelif rivayetler duyduk. Sonunda Demirköy’de tapu kadastro planlarını açtık, 1/ 25.000’lik planların üzerinde yazan ‘Palivor Mevkii’ni görünce bu adı kullanmaya karar verdik.

Avcı Gayrimenkul’u Palivor projesi için mi kurdunuz?

Evet, daha doğrusu eko-yaşam felsefesini birincil prensip olarak ortaya koyan ve bu bağlamda proje geliştirme hedefiyle kurduk. Biz aynı zamanda mimarlık ve inşaat firmasıyız. Araziye gittiğiniz zaman zaten bütün bakış açınız değişiyor. Etrafı tamamen tescilli orman arazisi içinde bulunmanın getirmiş olduğu bir rahatlık ve bir o kadar da sorumluluk var. Böyle bir yerde bir çivi çakabilmek bile çok önemli. Üçüncü hedefimiz de yüzde 100 ekolojik temaların uygulanabilir olanlarını hayata geçirmek, ortaya çıkarmaktı. Tabii bu arada bağcılık, hayvancılık, avcılık, balıkçılık ya da at binme gibi birtakım yaşam standartlarını sunan faaliyetleri de işin içine kattık. Ve ortaya üç tip çiftlik, iki tip de bağ evi çıktı.

Anladığım kadarıyla bu çiftliklerde üretim de olacak. Burayı satın alan çiftçilikten ya da bağcılıktan anlamıyorsa ne yapacak?

Biz onların yerine yapacağız ya da yaptıracağız. Bizim anlayışımızda gayrimenkul geliştirme sadece işin inşaat kısmı değil. Biz aynı zamanda o servisi de vereceğiz. Her bağ evi 6 bin metrekare arsaya sahip bu arazinin içerisinde beş yüz meyve fidanı ekili. Sulama sistemi kurulu. Üç yıl sonraki toplama işlemi sırasında gerekli olacak alt yapı çalışmaları hazır.

Hayatını ve yaşam tarzını değiştirmek isteyenlere

Diyelim ki bir bankacı aile satın aldı. Bu çiftlik evinde yaşama oyunu mu olacak yoksa gerçekten çiftçilik yapacak hale mi gelecekler?

Tabii ne istediklerine bağlı bu. Kimi hafta sonu gelir, “A ne kadar güzel Holstein’larım var. Kaç kilo süt veriyor bu oğlum” diye sorar ve sütünü tadar. İkincisi “Sütünü de, verdiği miktarı da beğendim, ben bunu pazarlarım” der. Ya da “Artık emeklilik yaşım geldi, hepsiyle bire bir ilgilenmek, hayatımı ve yaşam tarzımı değiştirmek istiyorum” diyebilir. Bunlardan biri de benim; burada 25 dönümlük bir çiftliğim var, içinde de keçi yetiştiriciliğine başlıyorum.

Burada işleri yürüten, destek olan bir ekip var mı?

Evet, iki ailemiz var. Bir aile tamamen besi hayvancılığıyla ilgili ve bilgili. Diğer aile de bağ evleri ile ilgileniyor. Meyveleri toplamak, hayvanları gezdirmek, bakmak arazilerin sulanması gibi görevler onlara ait.

Ne zaman yaşam başlıyor?

Bu hafta içinde inşaatlara başlıyoruz. 31 Haziran itibarıyla tüm yapı ruhsatlarımızı aldık. Nisan 2012 itibarıyla da teslimatımız var.

‘Projenin tutup tutmayacağını hiç düşünmedik’

Bu arada Palivor projesiyle Uluslararası Gayrimenkul Yarışmasına katıldınız. Aslında bu ödüller biraz kafa karıştırıyor, nasıl olduğunu anlatır mısınız?

Şu anda Bloomberg ve Google’ın sponsorluğunda olan Avrupa Gayrimenkul Ödülleri ülke bazında gerçekleşiyor. Her ülkeden ofis, konut, iş merkezi mimari, gayrimenkul geliştirme, internet sitesi gibi çeşitli kategorilerde başvurular yapılıyor. Bunların arasından seçilenler bu yıl 22 Eylül’de Londra’da yapılacak olan yarışmadan ya mansiyon ya da beş yıldızlı ödülü alacak. Bundan sonra da Avrupa ülkeleri bazında beş yıldız alanların içerisinden bir tanesi dünya bazındaki yarışmaya katılmaya hak kazanacak. Ancak sonuçları hepimiz 22 Eylül’de öğreneceğiz. Şimdiden “büyük ödül aldık küçük ödül aldık” demek söz konusu değil, ödül aldığımızı biliyoruz ama ne olduğu belli değil.

Kaç kategoride katılmıştınız?

Altı değişik kategoride başvurmuştuk beş tanesiyle ‘En İyi Konut Mimarisi’ , ‘En iyi Kamu Mimarisi’ ve En İyi Çok Üniteli Gayrimenkul Geliştirme” dallarında toplam beş ödül aldık. Ama ödüllerin ne olduğunu gidince öğreneceğiz.

Emre Bey, sohbete geç katıldınız, birçok şeyi konuştuk. Siz bir işadamı olarak eko yaşam projesinin tutacağına inanıyor musunuz?

Emre Oral: Bu projeye girerken tutup tutmayacağını hiç düşünmedik. Biz aslında bu projeye kendimiz için, çocuklarımızla, ailemizle beraber olmak istediğimiz için girdik. Çocuklarımız bugün tavuk gördüğünde kaçıyor. Yazlar ellerinde iPhone’lar, iPad’ler, Playstation’lar, Facebook, Twitter ve televizyona yapışıp tüm gün çizgi film seyretmekle geçiyor. Kışın da kafalarını kaldırmadan sadece ders çalışıyorlar. Çocuklarla ilişkimiz sinemaya götürmekle, alışveriş merkezlerinde istediklerini almakla sınırlı. Tüm bunların doğru olmadığını hissetmeye başladığımızda da bu projeye karar verdik. Çocukları ellerinden tutup Belgrad ormanlarına götürmekle doğaya yaklaştıramazdık.

Evet sizde çocuk çok. İki kardeşin toplam yedi çocuğu var, değil mi?

Evet, yedi çocuk var ama birer çocuğumuz olsa da bunu düşünürdük. Çocuklarla ilişkimizin bitmemesi için doğada yaşamın şart olduğunu gördük.

Kaç tane ev var toplam?

Beş tane 20’şer dönüm arazi içinde besicilik yapılabilecek çiftlik evi, beş tane de 6 dönüm arazi içinde bağ evi var. En küçük ev 160 metrekare.

Satış yaptınız mı?

Evet, akrabalarımız, yakın dostlarımız ve arkadaşlarımız aldı. Elimizde kalan iki evi de kafa dengi iki aileyle paylaşmaya hazırız.

‘Gözümüzü kararttık, karanlığa bir kurşun attık’

Gayrimenkulde yeni bir tarz yaratıyorsunuz başarılı olursa devam etmeyi düşünür müsünüz?

Evet, eko yaşam, eko tarım, gastro yaşam bunlar bizim için önümüzdeki on senenin temaları. Bunların üzerinde yoğunlaşmak istiyoruz. Bu kadar yeşil bu kadar güzel doğaya kötü davranılmasının kabullenemiyoruz. Gelişme ve doğayı koruma tüm dünyada da iç içe. Yörede yaşayan ve doğayı korumakla yükümlü köylü de oyuncu olarak içinde yer almalı. Buraya ev satın alıp gelen insanları hayvancılık, bağcılık, meyvecilik gibi yatırımcı olmaya yöneltirsek ne mutlu bize. İstanbul’a 2.5 saat olmasına rağmen kimse gitmiyor buralara. Köyler boşalmış, terk edilmiş, yoksul. İnsanlar Trakya’ya sırtını dönmüşler nedense, hiçbir yatırım yok, yolları bozuk...

Oysa sınırın öte yanında Istranca Dağları’nın olduğu bölge turizmde çok gelişti değil mi?

Istranca Dağları Bulgaristan’ın ortalarından Burgaz’dan başlayıp İstanbul’a dek devam eder. Bugün Bulgaristan’da Istranca Dağları dediğimiz bölgenin otelleri, restoranları, barları, pansiyonları, yürüme yolları, bisiklet yolları var. Bunların hiçbiri 2 bin metre ileride yok. Bunun izahı çok zor. Biz gözümüzü kararttık, karanlığın ortasına bir kurşun attık.

Öz kaynaklarla mı yaptınız?

Evet, ne teşvik ne kredi; sadece kendi birikimlerimizle yaptık...

Mimarlıkta üçüncü kuşak

Dedem Muhtar Oral firmayı 1930 yılında kurmuş. Almanya’dan mimar mühendis diploması olan dedem Yapı Kredi’nin aşağı yukarı tüm Türkiye’deki şubelerini projesi ve inşaatıyla yapmış. Zaten Kazım Taşkent Bey hep yanında olmasını istediği için işyeri de Yapı Kredi Genel Müdürlüğü’nün içindeymiş. Daha sonra babam Ahmet Oral hem bu işi bir miktar üstlenmiş hem de farklı projelere imza atmış. Yurtdışında eğitimimi tamamlayıp geldikten sonra da babamla ortak olduk. Ağabeyim Emre başka işlerle ilgileniyordu ama dede, baba, büyük amca, kardeş, kayınpeder mimar olunca o da 2003 yılında bize katıldı. İş geliştirme konusunda büyük katkıları oldu.