Dubai Kuleleri Neden İstanbul’a Uymaz



Geçenlerde İstanbul’da çok önemli bir toplantı yapıldı.
Pera Müzesi’ndeki toplantıda, İstanbul’un "UNESCO Dünya Mirası" listesinden çıkartılması tehdidinin nasıl büyük olduğunu Türkiye’nin önde gelen bilim adamlarının ağzından dinledik.

Prof. Dr. Cevat Erder
, Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Mehmet Gürkan İstanbul’un listesinden atılmasına yol açabilecek tehlikeleri anlattılar. Listeden çıkartılıp "Tehlike Altındaki Dünya Mirası" listesine alınma tehdidi şu açıdan önemli:

İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti.
Üç yıl sonra Avrupa’nın "Kültür Başkenti" olmaya hazırlanan bir şehrin, kültürel değerleri ön plana çıkartan "Dünya Mirası" listesinden çıkartılması yaman bir çelişki.
İstanbul 2010 Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu işte bu yüzden toplantıda hazır.
"Dünya Mirası" listesiyle ilgili gelişmeleri yakından izlemek zorunda.
İstanbul 1985 yılından beri listede.
Ve o tarihten bu yana UNESCO’nun listesinde olmanın sorumluluklarını yerine getirmemiş.

Kurum bugüne kadar İstanbul ile ilgili yayınladığı yedi raporlarda eksikliklere işaret edilmiş.
Ayasofya’nın onarımını, kara surlarının, Zeyrek’in restorasyonu gibi şeyleri eleştirmiş.
Kimi yanlışlıklar düzeltilmiş.
Ancak yükümlülüklerin tümü yerine getirilmemiş.
Örneğin, Eyüp, Fatih, Eminönü gibi tarihi yerlerin alan yönetimi eksik.
UNESCO’nun eksikliklerini tamamlaması için İstanbul’a verdiği süre 2008 yılında bitecek.
Ancak eksiklikler tamamlansa dahi başka tehlikeler var.
İstanbul’a yeni bir çehre kazandırmaya hazırlanan projeler.
İETT’nin Levent’teki arazisine dikilmesi planlanan Dubai Kuleleri örneğin.
Neden diye merak ederseniz?
UNESCO "Dünya Kültür Mirası" listesine bazı kriterlere göre alıyor.
Bunlardan bazıları şöyle:
Dahi bir sanatçının eserlerini barındırmak, artık yaşamayan bir medeniyeti temsil etmek, tarihi silüete sahip olmak.
300 metreyi bulacakları söylenen Dubai Kuleleri İstanbul’un benzersiz "tarihi silüeti" için gerçek bir tehdit.
Üç imparatorluğa başkentli yapmış İstanbul’u uymayan bir proje.
Aynı şey daha yeni sit alanı ilan edilen Haydarpaşa’da planlanan projeler için de geçerli.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Mehmet Gürkan kaygılı.
"2008 yılına gelince Türkiye’den UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde yer alan 9 isimden 8 isim kalabilir" diyor.
Prof. Erder’in verdiği bilgiye göre, Dünya Miras listesinde Türkiye’den İstanbul, Truva, Safranbolu, Pamukkale, Nemrut da dahil 9 yer varken, İtalya 41 yer UNESCO’nun listesinde.
Fransa 31, İspanya 39, komşumuz Yunanistan 16 alanını listeye aldırmayı başarmış.
Türkiye dünyanın bir numaralı tarihi ve kültürel mirasına sahip olmakla birlikte sadece 9 isimle bu listede.
Üstelik bunları listede korumayı zor beceriyor.
Bunun nedeni de tartışılıyor toplantıda.

Genel kanı şu:
Kültürel miraslarımızla ilgili bakanlıklar, belediyeler, Anıtlar Kurulları arasında bir koordinasyon yok.
Zaten iktidarlarla birlikte bakanlıklarda, belediyelerde uzman kadroların sürekli değişmesi bu konuda yerleşik bir sistem oluşturmasını engellemiş.
Dolayısıyla Dubai Kuleleri’ni sorgulamak, Büyükşehir Belediyesi’nin tayin etmiş olduğu "İstanbul Metnopolitan Planlama" merkezi yerine bilim adamlarına düşüyor.
Yan yana iki binada iki Türkiye
ABDULLAH Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığıyla Türkiye’de yeni bir sayfa açılıyor.
Çankaya artık eski Çankaya değil.
Orada artık türbanlı bir cumhurbaşkanı eşi oturacak.

Geçen akşam CNN’de "Ateş Hattı"nda New York Times’in Ankara mitingiyle bağlantılı ortaya attığı "İki Türkiye", Gül’ün cumhurbaşkanlığı, türban gibi konular ele alındı.
TESEV’in direktörü Can Paker, elindeki bazı istatistiklere dayanarak "İki Türkiye"nin pek de gerçeği yansıtmadığını, dindarla laiklerin daha fazla ekonomik nedenlerden ötürü birbirlerine yakınlaştıklarını iddia etti.
İstatistikler bir yana, bir de yaşadıklarımız var.
Geçen hafta "İki Türkiye" tablosunu bizzat yaşadım.
Harbiye’deki Lütfi Kırdar’da Borusan Filarmoni Orkestrası’nın konserine yetişmek üzere hızlı hızlı yürürken hemen yanı başındaki Cemal Reşit Rey’in önündeki olağanüstü kalabalık dikkatimi çekti.

Kutlu Doğum Haftası’yla ilgili bir etkinlikti söz konusu olan.
Başbakan Erdoğan’ın da katıldığı etkinliğe gelen kadınların hemen hemen tümü türbanlıydı.
Lütfi Kırdar’daki koltuğuma yerleşince etrafıma ne kadar dikkatlice baktıysam da, bir tek türbanlı kadın gözüme ilişmedi.
Bir tane bile.
Keşke olsaydı ama yoktu.
Harbiye’de yan yana iki binada, "İki Türkiye"yi bu kadar iyi anlatan tablo böyleydi işte.

Bundan böyle "türbanlı", "türbansız" meselesine daha çok takılacağımızı da bilelim.
Topbaş, ünlü mimar Hadid ile anlaştı
İSTANBUL 2010 önceki gün başlayan iki günlük Gayrimenkul Zirvesi’nin birinci oturumda ele alındı.
Oturumun konuşmacıları arasında olan mimar Dr. Suha Özkan ile sohbet imkanı buldum.
Yıllar yılı İsviçre’de, Ağa Han Vakfı’nın Mimarlık Ödülleri’nin genel sekreterliğini yapmış olan Özkan artık İstanbul’da.

"World Architecture Community" diye, Türkçe’ye "Dünya Mimarlık Toplumu" olarak tercüme edebileceğim şirketin yönetim kurulu başkanı.
Şirketin merkezi de İstanbul’da.
Dolayısıyla, Özkan hem mimar olarak 30 yıllık birikimini, hem de uluslar arası bağlantılarını İstanbul ile paylaşmaya hazır.

Burada olması İstanbul için gerçekten büyük bir kazanım.
Halen İstanbul Belediyesi dahil çeşitli kurum ve kuruluşlara danışmanlık hizmeti veriyor.
Kale Grubu’nun yapmayı planladığı Troya Müzesi’nin danışmanı örneğin.
Aynı şekilde geçtiğimiz yıl ünlü mimar Zaha Hadid’in proje yarışmasını kazandığı Kartal üzerinde çalışıyor.
Hadid ile İstanbul Belediyesi arasındaki anlaşma imzalanmış.

Projenin İstanbul kamuoyuna sunumu önümüzdeki haziran ayında yapılacak.