Dünya Mimarlık Günü'nde Mimarlık, Kent ve Çevre Değerlerine Sahip Çıkma Çağrısı



TMMOB Mimarlar Odası, Dünya Mimarlık Günü'nde "bütün meslektaşlarımızı mimarlık, kent ve çevre değerlerine sahip çıkmaya çağırıyoruz" dedi. Oda'dan yapılan yazılı açıklamada, Dünya Mimarlık Günü'nün her yıl Ekim ayının ilk Pazartesi günü kutlandığı hatırlatıldı ve Birleşmiş Milletler'in (BM) bu yılki 'Dünya Habitat Günü' temasını 'Daha İyi Kentler, Daha İyi Yaşamlar' olarak belirlediğine ve Uluslararası Mimarlar Birliği'nin de (UIA) 'Dünya Mimarlık Günü' için aynı temayı kabul ettiğine dikkat çekildi.

Mimarlar Odası'nın Dünya Mimarlık Günü açıklaması şöyle:

Dünyamız, küresel düzeyde izlenen ekonomik politikalar ve buna bağlı olarak fiziksel çevreye yapılan yanlış müdahaleler sonucunda; küresel ısınma, afetler, toplumsal eşitsizlikler, varsıl-yoksul arasındaki uçurumun artması, kültür, cinsiyet ve yaş grupları arasındaki farklılıkları büyüten, aynı zamanda tek tip bir insan modelinin dayatıldığı sorunlarla baş başadır…

Tüm insanlığın geleceğini tehdit eden bu sorunlara yönelik çözüm arayışları ivedi olarak küresel sistemin sorgulanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle Birleşmiş Milletler çevrelerinde etkisiz de olsa kimi önlemlerin alınması ve yaptırımların uygulanması için çabalar gösterilmektedir.

Bu bağlamda Birleşmiş Milletler, bu yıl 4 Ekim’de yapılacak olan “Dünya Habitat Günü” temasını; eşitsizlikleri ve farklılıkları azaltan, yoksul ya da varsıl olsun, tüm kültür ve yaş grupları için konut sağlayan sürdürülebilir bir kentsel dünya için ortak öngörü vurgulanması amacıyla “Daha İyi Kentler, Daha İyi Yaşamlar” olarak belirlemiş ve Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) de, aynı gün kutlanan “Dünya Mimarlık Günü” için aynı temayı kabul etmiştir.

Bu yıl için seçilen tema, kentsel yaşam ve kentsel çevrede yaşanan krizlerin ulaştığı seviye karşısında toplumsal ve mesleki sorumluluklarımızı yeniden anımsamamızı sağlamakta ve göreve çağrı niteliği taşımaktadır.

Küresel kapitalizm kendi ekonomik krizini bir süreliğine de olsa aşmak için kentsel alanı ve yaşam alanlarını metalaştırmaktadır. Bunun için kamu ve kültür varlıkları, kamusal alan, kent ortak donatı alanları, yeşil alanları ve hatta asırlardır varlığını sürdüren yurttaşların yaşadığı mahalleler, kimi küresel şirketlerin ve yerli ortaklarının hedefi haline gelmiştir.

Akarsular, nehirler, göller, kıyılar, vadiler, tarım alanları ve orman alanları kimi özel şirketler tarafından HES, termik ve nükleer santral yatırımları ile tehdit edilmekte, kendi hüküm ve tasarrufları altına alınmaktadırlar.

Genel olarak dünyada yaygınlaşmakta olan doğa ve kent yağmasından bizim de içerisinde bulunduğumuz yoksul ve dışa bağımlı ülkeler daha fazla etkilenmektedirler. Bu süreçte “Yeni sömürgecilik” kent ve doğa yağmasını siyasal iktidarlarla ortaklaştırarak varlığını pekiştirmektedir.

Türkiye, jeopolitik konumu, kentleşme politikalarına bakış, siyaset yapma biçimleri, kentsel ranta dayalı ekonomi, siyasetin finansman aracı olarak imar kararları, yatırımların dayatma olarak gündeme gelmesi, toplum katılımını dışlayan anti-demokratik uygulamalar gibi pek çok nedenle bu ülkelerin başında yer almaktadır.

Ülkemizde hükümet tarafından gündeme getirilen yeni anayasa, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum ve pek çok yasal düzenleme “rantın ve yağmanın önünün açılması” çabası olarak getirilmiştir. Ve nihayet referanduma katılan yurttaşların % 58 oyu ile istenilen anayasa değişikliklerinin kabul edilmesinden hemen sonra; geçmişte yargı tarafından iptal edilen yağma girişimlerinin politikacılar tarafından yeniden ısıtılarak gündeme getirilmesi manidardır.

Bu kapsamda; kıyıların yapılaşmaya açılması, limanların “portlaşması”, akarsular üzerinde 200’ü aşkın HES yapma girişimleri, tarım alanlarının “ekolojik tarım”, orman alanlarının “ekolojik turizm” adı altında veya yasa yapmak suretiyle yok edilmesi için herşey yapılmaktadır.

Son yıllarda kuralsız yatırım kararları, mimari estetikten yoksun tip projeler, katılımı dışlayan planlama süreçleri ile kentsel sorunların büyütülmesinde TOKİ başrol oynamaktadır. 5393 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Yasası’nın 76. maddesini değiştiren 5998 Sayılı Torba Yasa ile büyükşehir belediyelerine tanınan dönüşüm alanı ilân etme yetkisi ve bu alanlara ilişkin verilen diğer yetkilerle, bu belediyeler TOKİ ile aynı rolü üstlenmişlerdir. Bu durum kentlerimizin geleceği bakımından son derece kaygı vericidir.

Küresel, bölge, ülke ve kent ölçeğinde yaşanan bu sorunlar karşısında, kente, çevreye duyarlı ve uygulamalardan etkilenen bütün kesimlerin bir dayanışma içerisinde olmasına gereksinim vardır. Bu süreçte mimarlar mesleki ve toplumsal sorumlulukları çerçevesinde karar süreçlerindeki tutumları ve mesleki davranışları ile önemli bir rol üstlenmektedirler.

Bu çerçevede bütün meslektaşlarımızı mimarlık, kent ve çevre değerlerine sahip çıkmaya çağırır ve mimarlarımızın Dünya Mimarlık Gününü kutlar, uğraşılarında başarılar dileriz…