Diyarbakır’ın Sur ilçesinde 1934 yılında kurulan Diyarbakır Müzesi, bugün bünyesinde 5 farklı müze barındırıyor. Bunlardan biri olan İçkale’deki Atatürk Müzesi, 1902’de Osmanlı döneminde bazalt taşından tek kat olarak inşa edildi.
1916’da Silvan’a, 1917’de ise 2’nci Ordu Müfettişi olarak Diyarbakır’a gelen Mustafa Kemal Atatürk, bu binayı o dönem karargâh olarak kullandı. Ruslarla yürütülen savaş sürecinde burada görev yaptı. 1937’de demir yolu açılışı için yine Diyarbakır’a geldiğinde burada kaldı. 1940’lı yıllarda obsidiyen taşlarıyla yapılan ikinci katı, dünyada benzeri olmayan bir yapıya dönüştü.
Obsidiyen taşları taşıyıcı özelliği olmadığı için normalde mimaride kullanılmazken, burada harçla birlikte estetik amaçla kullanıldı. En yakın obsidiyen yataklarının Bingöl Solhan’da bulunması nedeniyle taşların buradan getirildiği tahmin ediliyor. Güneşin doğuşu ve batışında parlaklığıyla dikkat çeken taşlar, binaya farklı bir görünüm kazandırıyor. Dünyada eşi olmayan ve 1973’te müzeye çevrilen yapıda, bugün Atatürk’ün Diyarbakır’da geçirdiği dönemle ilgili görseller, videolar, balmumu heykel ve savaş yıllarına ait malzemelerini sergiliyor.
‘Obsidiyen taşlarıyla yapılmış dünyadaki tek binadır’
Gizligöl, “Bina, esasında tek kattan oluşuyor. Daha sonra 2’nci kat yapılıyor. 2’nci kat yapılırken ilginç bir şekilde dışı tamamen obsidiyen taşları ve harçla yapılıyor. Bu anlamda enteresan bir bina. Obsidiyen taşlarıyla yapılmış dünyadaki tek binadır. Çünkü obsidiyen taşının bir taşıyıcı özelliği yok. Binalarda kullanılmadığını biliyoruz. Sadece kesici ve delici alettir. Endüstride kullanılıyor. Bu antik dönemde Neolitik Çağ'da özellikle kesici ve delici aletlerle insanların çokça kullandığı bir taştır. Aynı zamanda bu obsidiyen taşı Diyarbakır'da bulunmuyor. En yakın obsidiyen yataklarının Bingöl Solhan’da olduğunu biliyoruz. Yüksek ihtimalle ya Bingöl'den getirilmiş ya da Kars Sarıkamış'tan getirilmiş. Tamamen obsidiyen taşından yapılmış. Güneş doğduğunda direkt obsidiyen taşının parlaklığından ötürü binada ciddi anlamda bir parlaklık görünüyor. Uzaktan da binayı görmek mümkündür. Yine güneşin batışı ile birlikte bina olabildiğince parlak hale geliyor. Şu anda halihazırda Atatürk Müzesi olarak kullanılıyor. Çokça ziyaretçisi olan bir müzemiz. Çünkü burada Atatürk'ün hem Diyarbakır'da geçirdiği zamanlarla ilgili görseller ve videolar var. Biz aynı zamanda Atatürk'ün kullandığı odayı tekrardan dönemine uygun hale getirdik. Atatürk'ün Balmumundan heykeli ve Atatürk'ün savaş döneminde kullanılan 1914 yılında kullanılan savaşla ilgili malzemeler bulunmaktadır.” diye konuştu.
‘Obsidiyen taşları ufalanmış şekilde kullanılmış’
Yapının alt katının tamamen bazalt taşından yapıldığını belirten Müjdat Gizligöl, şöyle konuştu:
“Atatürk Müzesi'nin alt katı da tamamen bazalt taşından yapılmış. Bazalt taşının da dişi taş olarak adlandırdığımız bir taş, dolayısıyla oldukça serin. Obsidiyen taşları ufalanmış şekilde kullanılmış. Bunun da sebebi yüksek ihtimalle bir estetik kaygıdan kaynaklanıyor. Çünkü göze hoş gelen bir şekilde yapılmış. Duvarlarının tamamen etrafı obsidiyen taşları ufalanarak yapılmış ve güzel bir görüntü oluşturulmuş. Dediğim gibi hem güneşin batışında hem de doğuşunda güneşin parlaklığıyla birlikte o taşlar olabildiğince parlak hale geliyor. Görüntü açısından bina kendisini daha fazla gösteriyor.”