Enflasyon Hedeflemesi Yeni Zelanda'da Konut Fiyatlarını Yükseltti

Yeni Zelanda Merkez Bankası Başkanı Alan Bollard, ülkesinde enflasyon hedeflemesi döneminde ev fiyatlarının yükseldiğini, para birimlerinin değer kazandığını söyledi. Bollard, Merkez Bankası tarafından düzenlenen “Enflasyon Hedeflemesi: Uygulama ve Olası Sorunlar” konulu uluslararası konferansta yaptığı konuşmada, Yeni Zelanda'nın enflasyon hedeflemesi deneyiminden çıkarılacak dersler konusuna değindi.

Ülkesinde gayrimenkul fiyatlarında 2 önemli çıkış ve iniş gerçekleştiğini, fiyatların önce yüzde 20 arttığını sonra gerilediğini anlatan Bollard, aktif fiyatlarına yönelik de tedbir alınması gerektiğini söyledi. Bollard, "Ev fiyatları patladığında gelirlerin önemli bir kısmı da ona ayrılıyor. Yeni Zelanda'daki ev fiyatlarındaki artışı düşürdük ama bize bir bedeli oldu. Bu tecrübeyi eminim siz de yaşayacaksınız” dedi. Bollard, bu dönemde ekonominin güçlenmesi, faiz oranlarının düşmesi ve diğer ülkelerden yatırımların gelmesiyle Yeni Zelanda dolarının da değer kazandığını, ihracatın ise gerilediğini, reel sektörün çok daha rahat bir ortamda faaliyet gösterme olanağı elde ettiğini kaydetti.

Piyasalar durgunluk yaşadı
Fiyat istikrarını sağlamayı öngören enflasyon hedeflemesinin 20'yi aşkın ülkede uygulandığını belirten Bollard, "Enflasyon hedeflemesi ciddi bir süreç. Ciddi zorluklar olabilir. Çünkü her birimiz ülkelerimizde yaşadık” dedi. Yeni Zelanda'nın ilk defa resmen 1990'da enflasyon hedeflemesine geçtiğini belirten Bollard, ülkelerin benzer hedefleri olmakla birlikte bu konuda tek bir reçete bulunmadığını söyledi. 1970'li yıllarda ciddi krizler yaşandığını, dış ticaretin zorlanmaya başladığını, refah düzeyinin gerilediğini anlatan Alan Bollard, 1980'li yılların başında büyük reformlar başlatıldığını vurgularken "Hiçbir şey kutsal olmadı. Bütün alanlara girildi" ifadesini kullandı.

5 yıllık yeniden yapılanma döneminde piyasalarda durgunluk yaşandığını, iş dünyasının zor bir dönem atlattığını belirten Bollard, ancak 5 yıl sonra her şeyin değiştiğini, büyümenin istikrara kavuştuğunu bildirdi. Bollard, fiyat istikrarını birincil hedef alan merkez bankasının şeffaf ve hataları da üstlenebilecek mesuliyet bilinci olan bir kurum olması gerektiğini vurguladı.

Bollard, bu süreçte şeffaflık ve inandırıcılığın yanı sıra Merkez Bankası'nın bağımsız olmasının öneminin altını çizdi ve "Merkez Bankası'nın bağımsızlığı mutlaka korunmalı" dedi. Para politikasının başarısı ve kredibiliteyi birbirlerine bağlı kavramlar olarak niteleyen Bollard, salonda bulunan Ekonomiden Sorumlu Devlet bakanı Ali Babacan'ı işaret ederek, "Para politikası her şeyi kapatamaz. Enflasyon hedeflemesiyle diğer alanları çözemezsiniz” dedi. Bollard, enflasyon hedeflemesinde abartılı hedeflerden kaçınılmasını tavsiye ederek, sonradan hayal kırıklığı yaşamamak için ne taahhüt ediliyorsa onu gerçekleştirmek gerektiğini söyledi.

Bağımsızlığın abartılması demokratik boşluk doğurabilir
Arjantin Merkez Bankası eski Başkanı ve İngiltere Merkez Bankası Merkez Bankacılığı Çalışmaları Merkezi Müdürü Mario Blejer, merkez bankalarına gereğinden fazla bağımsızlık verildiğinde demokratik boşluğa düşülebileceğini söyledi. Merkez bankaları açısından bağımsızlık, şeffaflık, hesap verebilirlik, itibar ve kredibilitenin çok önemli 5 kavramı oluşturduğuna dikkat çeken Blejer, hükümetle merkez bankası arasındaki ilişkilerin çok sağlam olması gerektiğini ifade etti. Blejer, "Merkez bankalarına gereğinden fazla bağımsızlık verildiğinde demokratik boşluğa düşülebilir. Merkez bankasının gücünü, yetkisini suiistimal etmemesi, faaliyetleri hakkında hesap verebilmesi lazım" dedi. Bağımsızlığın hesap verebilirlikle dengelenmesi gerektiğine işaret eden Blejer, "1990'lı yıllarda şunu gördük ki bağımsızlık hesap verebilirliği kösteklemiştir. Ancak günümüzde hesap verebilirlik, bağımsızlığın gücünü pekiştiriyor. Merkez bankası ne kadar fazla hesap verebilirse o kadar bağımsızlaşıyor" şeklinde konuştu.

Aşırı şeffaflık itibarı zedeleyebilir
Merkez bankalarının karar verme sürecinde her şeyi kamuoyuna açıklamalarının doğru olmadığını, aşırı seffaflığın itibarı zedeleyebileceğini savunan Mario Blejer, "Ne kadar saydam olursanız, inandırıcılığınız o kadar artar doğru bir yaklaşım değil" dedi. Blejer, enflasyon hedefinin oluşturulmasında hükümet ile merkez bankası arasında bir denge kurmak gerektiğine dikkat çekerek, "Bence bu hedefi hükümetin belirlemesi uygundur. Ancak merkez bankası da, bu amaca ulaşabilmek yolunda belli araçlara sahip olmalıdır" diye konuştu.

Mali kurumların denetimi dayanıklılığı artırır
Kanada Merkez Bankası eski başkan yardımcısı Charles Freedman ise, mali hakimiyet olmaması durumunda bütçe açıklarının kapatılmasında başarıya ulaşmanın zor olduğunu söyledi. Freedman, merkez bankasının bağımsızlığında arzulanan politikayı hükümetlerin müdahalesi olmadan saptayabilmesi ve uygulama bağımsızlığına da sahip olması gerektiğini ifade etti. Piyasalarda faiz oranlarındaki değişikliğe karşı dayanıklılığın artırılması için mali kurumların çok iyi denetlenmesi gerektiğini kaydeden Freedman, buralardaki aksamaların mali kurumların bilançolarına yansıyarak çökmelerine bile neden olabileceğini ifade etti.