Fani Nesneler Yaratmak

Pazar günleri profesyonel yapılar güzeldir. Dolu ama boş, düzenli ama insan izlerini taşıyan halleriyle. Bir pazar ödüllü yapısını gezecektik. Bahçeden girerken heyecanlıydı. Yapı yeni kiracılarına hazırlanıyordu.

'Elden geçiriliyordu.' Tek tük değişiklikler göze çarpıyordu. Yapının ucuna geldiğimizde değişikliklerin, müdahaleye hatta sataşmaya vardığını gördük. Kendimizi dışarı attığımızda isyan gözlerimizden fışkırıyordu. (O işin peşini bırakmadı. Yapısına sahip çıktı. Konuştu, tartıştı, ısrar etti. Sonuç aldı.)

Nevzat Sayın benim dostum. Onun şimdi bir 'kitabı' var. Daha çalışırdururken üstelik. Hem de şık bir kitap değil. Kitap gibi kitap. YKY'den çıkan kitabı dostum Tansel Korkmaz hazırladı. Kılı kırk yaran, analitik bir yaklaşımla. Nevzat'ın 14 yıllık meslek pratiğini dönemlere göre kavramlaştıran bir çalışma. Yılda binlerce mezun veren, ama hayatımızdaki yeri müteahhitten sonra gelen bu alan için bir ilk.

Yıllar önce, Nevzat'ın bürosunu, tasarımını yaptığı bir binanın içine taşıdığını hatırlıyorum. Tasarımını yaptığı fabrikanın taşeronluğunu da yapmak için. Mimarlık, yaratmak kadar yapmak ve yaşatmakla da ilgili. Bu yüzden klasik anlamda sanata en yakın olduğu noktada ondan uzaklaşıyor. Nevzat'ın Gön II'yi yaparken yaşadığı taşeron-mimar deneyimi mimar yetiştiren
okullarda olay incelemesi olarak okutulsa yeridir. Çok yakında Bergama'daki pazar-yerini birlikte dolaştık. Pazarın kendisi yok yeri var. Yerel yönetimlerde kuraldır. Birinin kararını diğeri yadsır. Var etmemek ve var olmamak için. Nevzat'ın pazaryeri de bir tür hayali mekân. (Sonradan gerçeğe dönüşür mü bilinmez.) Projesiyle ilgili, "Bütün bu kararlar, pazar yerinin büyütülüp
küçültülmesini ya da tamamen sökülüp kaldırılmasını mümkün kılar" diye yazmış. İşte mimarlık faaliyetinin güzelliği de burada. Yapılacak nesnenin ortadan kaldırılmasını karar sürecine dahil etme. Tasarımın sıfır derecesi. Mimarlığın en güçlü olduğu an. Kendi yokluğunu da tasarlayabilme.

Son yıllarda kent promosyonunda mimarlardan yararlanmak âdet oldu. İmzası olan, adı mimarlık piyasasında prim yapan mimarlara sipariş veriliyor. Ya da yarışmalarda ödül almaları sağlanıyor.
Sonuçta ortaya çıkan mimarlık nesneleri vitrin malı oluyor. "Vitrinde yer alan ürünler satılık değildir, yalnız teşhir içindir" misali. Kent promosyonu mimarı insan hayatından çıkarıp pahalı bir imzaya dönüştürüyor. Oysa yeni mimarlar çıkmalı. İnsanlara tepeden bakmayacak, insanların hayatıyla haşır neşir olacak mimarlar. Hele, Cumhuriyet'ten bu yana zengin mimarlık mirasının har vurup harman savrulduğu Türkiye'de. Diplomalı mimar sayısıyla yapı kalitesinin ters orantılı olduğu bir ülkede. Bu yolda, mimarlar arasında kullanılan dilin diğer insanlarla köprü olacak biçimde değişim geçirmesi de zorunlu.

Nevzat'ın önemli projeleri sürecek. Bense ondan yeni kitaplar bekliyorum. Öncelikle
çizimleriye yazılarının yan yana duracağı defter-kitapları.