Fatih-Balat "Yenilenirken" Yerinden Edilenler



1980'li yıllarda İstanbul'da da uygulamaya konan neo-liberal politikalar, kent yaşamı üzerindeki etkilerini 2000'li yıllarda daha da yoğunluklu olarak hissettirmeye başladı. "Yarışmacı kent", "yarışan kent" kavramları ile oluşturulan yeni vizyonlar, kentin yeniden paylaşımını da gündeme getirdi.

Bu, kente yeni değerler biçen, meta değerini artıran ve alt gelir gruplarının bu yeni maliyeti ödeyemeyeceğini varsayan anlayıştır. Yani farklı gelir gruplarının kent içindeki yeni paylaşım kavgası, alt gelir grupları için zorlu bir karşılaşma niteliğini taşımaktadır. Kentsel dönüşüm projeleriyle devlet destekli bir mekansal dönüşüme sahne olan İstanbul'da, Fener - Balat semtleri de bu projelerden nasibini aldı.

Yoksullaşma

Fener -  Balat, neoliberal kent politikalarının gelişiminin tarihsel süreçlerinden tümüne örnek gösterilebilir niteliklere sahip değişimlere sahne oldu. 1980'lerde Dalan'la başlayan sanayisizleştirme süreci, önceki dönemde iş imkânlarından dolayı buraya gelmiş olanları fakirleştirmeye başladı. 1990'larda ise tarihi mekânların yeniden keşfedilmesi sonucu Fener - Balat'ta ki evlerin yenileme çalışmaları başladı.

Bu süreç aynı zamanda Fener - Balat'ın farklı bir gelir grubu tarafından da talep edilmeye başlandığı, soylulaştığı dönemin de başlangıcı oldu. 2000'li yıllarda Tarlabaşı ile başlayan, tarihsel özelliği olan mekanların ilgi odağı olması sürecine Fener - Balat da dâhil oldu ve 2005 yılında çıkarılan, 5366 sayılı "Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkındaki Kanun" maddesine dayandırılarak, 2006 yılında yenileme bölgesi ilan edildi.

Bu semtte yaşanan sürece alt gelir grupları, özellikle de kiracılar açısından bakıldığında, yenileme alanı ilânı, kent mekânındaki sığınaklarının elinden alındığı, yıkıcı, yok edici bir ikinci raunt anlamına gelmektedir. Sadece barınma hakkı ile izah edilemeyecek bu süreç, iş imkânlarını ve zaman içindeki süreçte geliştirdikleri geçinme stratejilerini de yok eden, yaşam hakkının sorgulanması noktasında tartışılması gereken bir yöne doğru ilerlemektedir.

Fener ve Balat, Bizans'tan beri varlığını sürdüren ve özellikle Osmanlı'nın  İstanbul'u fethi ile de önemini artıran semtlerdir. Osmanlılar döneminde özellikle Musevi ve Rum azınlıklar tarafından yaşama alanı olan bu bölge, 19. yüzyıldan sonra önemini yitirmiştir. Bu değişimin en büyük nedeni Haliç kıyılarının ticari canlılığının azalması,  1894 depremi ile ardı ardına semtte çıkan yangınlar ve Hasköy, Ortaköy, özellikle Galata ve Pera'nın daha nitelikli yerleşim alanı haline gelmesi ile açıklanabilir.

6-7 Eylül

19. yüzyılın ikinci yarısından sonra öncelikle devlet fabrikaları ve ardından her türlü atölye, imalathane ve mezbahanın gelmesiyle burası  büyük ölçüde değişime uğramıştır. Semtin kıyı  kesimi, özellikle Fransız kent plancısı Henry Prost'un 1930'lu yıllarda sanayiyi buraya getirme kararı nedeniyle değişmiş ve Fener kıyısındaki Rum nüfusun yaşamını sürdürdüğü yalıların yerini atölye ve fabrikaların alması sonucunu doğurmuştur. (İstanbul Ansiklopedisi, 2. ve 3. Cilt)

Semtin çehresinin değişmesine paralel olarak sosyal yapısı da değişmiştir. Öncelikle semtin ticari önemini yitirmesi, sonrasındaysa 1942'de yürürlüğe giren Varlık Vergisi Kanunu ve 1955'te yaşanan 6-7 Eylül olayları nedeniyle de semt Museviler ve Rumlar tarafından terk edilmiştir. Gelişen sanayi ile birlikte iş gücü ihtiyacı doğmuş ve azınlıklar tarafından terk edilen evlere Anadolu'dan gelenler yerleşmeye başlamıştır. Balat'ta 1950'li 60'lı yıllarda özellikle Kastamonu'dan gelen nüfus ağırlıklıdır. Hatta pazar günleri Balat çarşısının yakınında Kastamonu Pazarı kurulur. 1980'lere kadar semtte yaşayanlar ağırlıklı olarak civardaki fabrikalarda çalışır. 1985'te Dalan tarafından gerçekleştirilen Haliç'i temizleme çalışmalarına kadar bölge ağırlıklı olarak sanayi üretimi yapan yer olma niteliğini sürdürmüştür.

Göç

1980 sonrasında ise Fener - Balat semtlerine doğu ve güneydoğu Anadolu'dan zorunlu göçle gelenler yerleşmeye başlamışlardır. Bu ikinci büyük göç dalgası ilki ile önemli farklılıkları içerisinde barındırır. Zorunlu göç ile gelenlerin, dönebilecek köyleri, memleketleri yoktur, onları bekleyen hazır bir iş yoktur ve herhangi bir birikime de sahip değillerdir. Fener - Balat semtlerini seçme nedenleri ise ucuz kira ve şehir merkezinde iş bulabilme imkânı ile açıklanabilir. 1980 sonrası göç dalgasıyla gelenler genellikle enformel işlerde çalışmaktadırlar ve bu grup içerisinde işsizlik çok yoğun olarak yaşanmaktadır. Ev kadınlarının çoğu baş örtüsü kenarı, buzdolabı süsü üretimi gibi ev eksenli işleri yürütmektedir. Geçinme stratejileri içinde yardımlar önemli bir yer tutmaktadır.

1980'lerde Haliç'in sanayisizleştirilmesi ile başlayan süreç, 1996 yılında İstanbul'un ev sahipliğini yaptığı Habitat Zirvesi sırasında yeni bir gündeme taşınmış ve Fener - Balat semtlerinin rehabilitasyonu fikri ortaya atılmıştır.

1997 yılında Fatih Belediye Başkanı olan Saadettin Tantan tarafından proje gündeme getirilmiş ama 6 Ocak 2003 yılında ancak hayata geçirilebilmiştir. Fener Balat Rehabilitasyon Projesi dört farklı konu üzerinden planlanmıştır: Evlerin restore edilmesi, sosyal merkez, Balat Çarşı'nın yenilenmesi ve katı atık yönetimi. Projeye Avrupa Birliği tarafından kaynak sağlanmış ve 7 milyon avro hibe edilmiştir. Projenin uygulamasında farklı iş tanımlarını yüklenen firma ve kurumların oluşturduğu bir konsorsiyum kurulmuştur. 2004 yılında da projenin restorasyon ayağı ihale edilmiş ve Pekerler İnşaat Şirketi ihaleyi almıştır. Rehabilitasyon projesi 2008 yılında tamamlanmış, bu süreçte 121 bina restore edilmiş, iki sosyal merkez yenilenmiş ve biri bir yıl süresince rehabilitasyon projesini yürüten ekiplerce çalıştırılmış, bu bir yıl sonunda Fatih Belediyesi'ne devredilmiştir.

"Yenileme"

Rehabilitasyon projesinin uygulama sonuçlarına bakıldığında, restorasyon ayağında hedeflenen 200 sayısına bütçe ve zaman kısıtları nedenleriyle ulaşılamamış; katı atık yönetimi ayağı ise ancak kısa bir süre uygulanabilmiş; restorasyon sırasında semtte iş ihtiyacı olanların çalıştırılması hedefi ise hiç uygulama imkanı bulmamış, hatta Pekerler İnşaat'ın işçileri arasında yabancı uyruklu ucuz iş gücünün tercih edildiği gözlemlenmiştir.

Fener-Balat'ta 18 Nisan 2007 tarihinde avan proje ve uygulama ihalesi bir arada yapılmış olup sözleşme 30 Nisan 2007 tarihinde, tıpkı Tarlabaşı Yenileme Projesi'nde olduğu gibi Gap İnşaat'la imzalanmıştır. Projenin teslim tarihi 03.09.2010'dur.

Fener-Balat Yenileme Projesi alanı 279.345,91 m² olup, toplam 59 ada 909 parselden oluşmaktadır. Semt sahil kısmında bulunan yeşil alanlar ve konut-ticaret fonksiyonlarının bulunduğu yerleşim alanı olmak üzere temel olarak iki bölgeden oluşmaktadır.

Semtin tarihi mirası olarak sayabileceğimiz yapılarının alanı dâhilinde 11 adet tescilli anıt eser, 195 adet sivil mimarlık örneği ve 25 adet öneri sivil mimarlık örneği bulunmaktadır.

Fener-Balat Yenileme Projesi aynı zamanda şu ana kadar geliştirilmiş  olan kentsel dönüşüm projelerinin, kapsadığı alan açısından en büyük olanıdır.

27.12.2007 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Yenileme Alanları  Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'ne sunulan yenileme avan projesinin onayının yapıldığı bilinmektedir.

Proje, Tarlabaşı Yenileme Projesi'nde olduğu gibi ada bazlıdır. Yani aynı  adada bulunan binaların içleri birleştirilerek yapılacaktır. Tarlabaşı Yenileme Projesi'ni anımsatan bu uygulama yöntemi ile ilgili olarak Fatih Belediyesi yenileme alanları ile ilgili danışmanı Mustafa Çiftçi ile yapılan, 10 Şubat 2009 tarihli görüşme sırasında şu açıklamalar getirilmiştir:

"Yenileme yasası düzenlemeyi ada bazında alır yapar. Parsel ölçeğinde değildir çünkü parsel yapısı çok girift çok ufak parseller var ve çok ufak parsellere imar açısından çözüm getirmek çok zor. Bu yüzden yenileme kısmının özü ada bazında çalışmaktır. Ada bazında değerlendirme yapılıyor, dediğim gibi 59 tane adayı kapsayan bir proje..."

Uygulamanın bu kısmı mimarların büyük çoğunluğu tarafından, tarihi bir bölgede var olan bina özelliklerinin değiştirilmemesi, tarihi niteliklerinin korunması gerektiği nedeniyle eleştirilmektedir.

Fener -  Balat Yenileme Projesi, rehabilitasyon projesinin etkilerinin katlanarak arttığı ve mağduriyetin çok daha büyük bir kesim tarafından yaşanacağı bir proje olma niteliğini de içerisinde barındırmaktadır. Rehabilitasyon projesinde dikkate alınan mülkiyet hakları bu projede çok daha az önem taşımakta ve yerinden etmeyle ilgili çok daha doğrudan sonuçları olacağı anlaşılmaktadır. Bu projede, Tarlabaşı Yenileme Projesi'nde de uygulanan mülkiyet transferi biçimi seçilmiştir. Rehabilitasyon projesinin dolaylı yoldan etkilediği, hatta bazı durumlarda avantajlar elde etmelerini sağladığı mülk sahiplerinin yenileme projesinde ciddi bir mağduriyet yaşayacağı ortadadır.

Semt sakinleri "yok yerde"

Kiracılar ise projenin hiçbir kısmında yer almamakta ve kiracılara yapılacak taşınma yardımı Mustafa Çiftçi tarafından şu sözlerle tanımlanmaktadır:

"Normalde kiracılarla ilişkili olan bir proje değil, mal sahipleriyle ilişkili olan bir proje. Ancak biz proje kapsamında biraz projenin sosyal ayağını geniş tutarak kiracılara taşınma gibi bir yardımda bulunuyoruz; bir de 10 yıldan fazla alanda kiracı olduğunu ispatlayan insanlara proje yapıldıktan sonra belediyeye kalan mülkler üzerinde isterlerse alanda yeniden kiracı olma hakkı sağlıyoruz."

Bu açıklamalarda da açıkça görülüyor ki, yenileme projesi bölgede bütünlüklü bir yerinden etme sonucu doğuracak ve özellikle kiracılar bu ikinci rauntta tamamen mağlup olacaklardır. Şehre yeni bir özellik ve fiyat biçen anlayış, şehrin yaşayanlarını da tümden değiştirme hedefi gütmektedir. Dünya arenasında yarışmaya çıkan marka şehirler içinde, "barınma hakkı" ve "yaşama hakkı" defo olarak görülmektedir.

Fener - Balat'ta Fatih Belediyesi semt halkı ile görüşmelere başlamıştır. Eylül ayı içerisinde mülk sahipleriyle birebir görüşmelerin de başlayacağı semt sakinlerine bildirilmiştir. Mağduriyetin rehabilitasyon projesine nazaran çok daha geniş bir kesimi kapsaması sonucu semt halkı dernek kurma girişimini de yürütmektedir. Bu aşamada umut edilen, yürütülen mücadelenin sadece mülk sahipliği ile sınırlı kalmaması ve barınma hakkı üzerinden biçimlenerek kiracıları da kapsamasıdır.

Bugün İstanbul'da yoksulların yaşadıkları yerlerde yıkım korkusu yaşanmaktadır. Tarihi kent merkezlerinde, işçi mahallelerinde, eski gecekondu alanlarında...  Kentlerin tarihini, üretim ilişkilerini, sosyo-ekonomik yapısını göz ardı ederek kentler kurmaya çalışan iradenin ilk göz diktiği alan kentin içinde kalmış, yoksulluk ve yoksunluk ile şekillenmiş mekânlar olmakta...