Favori İstanbul!

Hakan Kodal

Urban Land Institute (ULI) ve PricewaterhouseCoopers (PwC) tarafından hazırlanan “Emerging Trends in Real Estate® Europe 2007” Raporu aynı adla düzenlenen bir toplantıda değerlendirildi. Swissotel’de gerçekleştirilen toplantıya emlak yatırımcıları, proje geliştiriciler, Türkiye’nin önde gelen holdingleri, finans kuruluşları ve gayrimenkul şirketlerinin temsilcileri katıldı.

Etkinliğin hoşgeldiniz konuşmasını yapan ULI Türkiye Başkanı ve Krea Gayrimenkul İcra Kurulu Üyesi Hakan Kodal, ULI ve PWC araştırmasına göre İstanbul'un cazibesinin devam ettiğini belirterek, “İstanbul getiri beklentilerinde 1. sırada olmasına karşın, risk sıralamasında hala iyi bir yerde değil. Bu nedenle de, İstanbul genel klasmanda ancak 11. olabildi. Global yatırımların bir anda değil, 3-5 yılda kademeli olarak artması beklenmeli” şeklinde konuştu. Mortgage Yasası’nın sektörü olumlu etkileyeceğini belirten Kodal, Mortgage Yasası’yla sektörün tüm sorunlarının da otadan kalkmayacağını sözlerine ekledi.

Geç kalmış bir canlanma
Açılış konuşmasını yapan PwC Türkiye Vergi ve Mali Hukuk Hizmetleri Kıdemli Ortağı Adnan Nas, bu yılki raporda İstanbul’un en çok gelişme vaat eden şehir olarak sıralanmasının sürpriz olmadığını belirterek, inşaat sektöründe yaşanan canlanmanın aslında geç kalmış olan bir canlanma olduğunu ve bu canlanmanın Türkiye’deki makro ekonomik istikrar ve göstergelerdeki iyileşmeden kaynaklandığını söyledi.

Corio CEO'su Jan de Kreij
Nas, 2007 yılının seçim yılı olması nedeniyle siyasi istikrarın devam etmesinin önemli olduğunu vurgulayarak, inşaat sektörünün ekonomik büyüme açısından öncü sektör olduğunu ifade etti. Mortgage Yasası’nın çıkmasının, süregelen ekonomik istikrarın devamının ve yatırım ortamının daha da gelişmesinin yurtiçi ve yabancı sermaye akışını arttıracağını ve aynı zamanda da ikincil piyasaları oluşturabileceğini söyleyen Nas, artan dış kaynak girişinin ilgili sektörlerde iş hacmi ve istihdamı dolayısıyla devlet için vergi potansiyelini de ciddi bir şekilde arttıracağını belirtti.

ULI Avrupa Başkanı ve Akmerkezi geçtiğimiz yıllarda satın alan Corio CEO'su Jan de Kreij Anadolu’da yaptıkları yatırımlardan bahsederek, ekonomik riske dikkat çekti.

ULI Direktörü Chuck DiRocco’nun 2007 Emerging Trends in Real Estate Europe Raporu’nu anlattığı sunumunun ardından, PwC Türkiye Vergi Hizmetleri Direktörü Ersun Bayraktaroğlu, "Uluslararası Gayrimenkul Yatırımcılarının Türkiye Operasyonlarında Önemli Vergisel Konular" başlıklı bir konuşma yaptı. ULI Turkiye Başkan Yardımcısı ve DTZ Pamir&Soyuer Şirket Ortağı Firuz Soyuer ise Türk gayrimenkul pazarını değerlendirdi.

Hakan Kodal’ın modelatör PwC Türkiye Kıdemli Ortağı Adnan Nas, Merrill Lynch GPI Başkan Yardımcısı Ali Otmar, Eurohypo Türkiye Ülke Müdürü Cenk Arson, Development Capital Management Genel Müdürü İbrahim Öztop, Multi Turkmall CEO'su Levent Eyüboğlu’nun da konuşmacı olduğu panelde global yatırımcıların bakış açısı, İstanbul ve Türk gayrimenkul piyasasındaki fırsatlar tartışıldı.

Paris en üst sırada
PwC ve ULI araştırmacılarının, Avrupa gayrimenkul piyasalarının temsilcilerinden oluşan 400’ü aşkın kişi ile yüz yüze yaptıkları görüşmeler ve anketlerin değerlendirilmesi sonucu hazırlanan “Emerging Trends in Real Estate® Europe 2007” Raporu'nda Paris, riske göre yatırım getirisi sıralamasında en üst sırada yer alıyor. Paris’in en üst sırada yer almasındaki en önemli etken ise; ekonomik istikrar ve sürdürülebilirlik ile küresel geçiş kapısı olması. Paris’in üst sıralarda yer almasının bir başka nedeni ise şehirde kentsel dönüşüm ve iyileştirme fırsatları yatırımcıların ilgisini çekiyor olması. Ayrıca Paris, gayrimenkul almak isteyenler için de favori gösteriliyor.

Londra ikinci
Rapora göre ikinci sırada yer alan Londra, ankete katılanlar tarafından düşük risk ve kira artışı açısından en iyi görünümdeki kent olarak nitelendirildi. King’s Cross, Heathrow Havalimanı 5. Terminal, 2012 Olimpiyatları gibi büyük inşaat proje taleplerinin yarattığı endişe Londra’nın 1. sırada yer almasını engellemiş gözüküyor.

Güçlü piyasalar
Raporda güçlü satın alma İstanbul, Madrid, Barselona, Hamburg ve Moskova olarak yer alırken, güçlü “hold” piyasaları ise Kopenhag, Edinburg, Viyana, Brüksel, Dublin ve Amsterdam, güçlü satın alma-satış ve “hold” piyasaları ise Stockholm, Helsinki, Zürih, Milano, Prag, Roma, Lizbon, Varşova, Atina, Budapeşte, Berlin ve Frankfurt

Raporun genel sonuçları
* Karlılık konusunda emlak sektörünün her alanında faaliyet gösteren şirketler için olumlu sinyaller var.
* Şu anda alıcı konumunda olanların sayısı satıcıların iki katı.
* Ankete katılanların bir kısmı yabancı yatırımcıların fiyatları yükselttiği endişesini taşıyor.
* Katılımcıların küçük bir bölümü Avrupa emlak piyasasının “rasyonel olmayan bir taşkınlık içinde sıkışmış” olduğunu düşünüyor. Ancak genel görüş tahminlerin iyimser olduğu ancak temelde saçma veya gerçek dışı olmadığı yönünde.
* Daha yüksek kar arayışları, yatırımcıları petrol istasyonları, öğrenci yurtları, marinalar, otoyol hizmetleri, cezaevleri, otoparklar, yel değirmenleri gibi kar sağlayan her türlü alternatife yönlendiriyor.
* Karayolu, havalimanları, demiryolları, limanlar gibi altyapı yatırımları ise kısmen, vaat edilen yatırımlar olarak sunuluyor.
* Çevreye duyarlı “yeşil bina” kiracılar tarafından talep edilen bir unsur olmasına karşın mal sahiplerinin sürdürülebilir kalkınmayı ne zaman ciddi bir şekilde ele alacağı tartışmalı.
* 2007’de en yüksek getiriyi yine alışveriş merkezlerinin sağlaması bekleniyor. Alışveriş merkezlerini oteller, çok kullanımlı alanlar, şehir merkezindeki ofisler takip ediyor. Çok Gelişme ve piyasa dengeleri açısından en çok kullanımlı alanlar tercih ediliyor. Tercih sıralamasında çok kullanımlı alanların ardından konut, otel, dağıtım ve depo alanları ile alışveriş merkezleri yer alıyor.
* Raporda yapılan değerlendirmeye göre gayrimenkul artık küresel mal sınıfı haline gelmeye başladı. Gayrimenkule sermaye akıtanlar artık sadece yatırımcılar değil. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 600 milyar dolarlık doğrudan satın alma işlemi gerçekleştiği tahmin ediliyor. Satın alma işlemlerinin büyük kısmı sınır ötesinde gerçekleşti. 5 yıl öncesine kadar gayrimenkul sektörü için “Pan European” kimse yokken şimdi “Pan European” olmak işlem yapmanın tek yolu olarak görülüyor.