"Fikri ve Sınai Mülkiyet Konusunda Bir Noktaya Geldik; Şimdi Bunları Ticarileştirmeliyiz"



Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, patent konusunda, ar-ge konusunda, fikri mülkiyet hakları, başvurular ve onların korunması konusunda Türkiye'nin bir noktaya kadar geldiğini belirtirken, ''Şimdi aşılması gereken eşik bunların ticarileştirilmesi eşiğidir'' dedi. Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) tarafından düzenlenen 'Yatırımların Odağında Türkiye: Fikri ve Sınai Mülkiyetin Yatırıma Dönüştürülmesi' konulu seminerde konuşan Bakan Ergün, 2003 yılından bu yana Türkiye'ye yapılan doğrudan yatırımların miktarının 100 milyar doları aştığını bildirdi. Yatırım ortamını ilgilendiren en önemli konuların başında sınai ve fikri mülkiyet hakları geldiğini anlatan Ergün, bilgi üretiminin, yenilikçi düşünce, inovasyon ve teknoloji transferi gibi birçok yeni kavramın, rekabetin önemli bir güç unsuru haline geldiğini kaydetti. Son 9 yılda atılan adımlarla, fikri mülkiyet sisteminin bütün yönleriyle çok daha iyi bir konuma geldiğini belirten Ergün, şöyle konuştu:
    
''Kamu kaynaklarımızdan ar-ge ve inovasyon faaliyetlerine ayırdığımız payı günden güne artırıyoruz. 2011-2014 yıllarını kapsayan Sanayi Strateji Belgesinin en önemli bileşenlerinin başında ar-ge, yenilik faaliyetleri ve sınai mülkiyet hakları gelmektedir. Bunların yanında San-Tez programı, KOSGEB'in yenilikçilik alanında verdiği destekler ve çok sayıda teknoparkın kurulumuyla birlikte, ülkemizin teknoloji kapasitesini önemli ölçüde artırdık, artırıyoruz. 2010 yılında patent ve faydalı model başvuru sayıları, bir önceki yıla göre yüzde 26 oranında artmış ve tarihimizde ilk defa 11 bini geçmiştir. 2011 yılının ilk 9 ayında ise geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yerli patent başvuruları yüzde 32, yabancı patent başvuruları yüzde 22, yerli marka başvuruları yüzde 22, yabancı marka başvuruları yüzde 5, yerli tasarım başvuruları yüzde 20 ve yabancı tasarım başvuruları yüzde 16 oranında artmıştır.''
    
Ar-ge ve inovasyon sonucunda üretilen fikri ürünlerin korunması kadar, ticarileştirilerek ekonomiye kazandırılmasının da büyük önem arz ettiğini kaydeden Bakan Ergün, üretilen bilginin, fikri ürüne ve fikri ürünün katma değere dönüşmesi sürecini hızlandıracak mekanizmaları oluşturmakta son derece kararlı olduklarını söyledi.
    
Teker taşa yaslandı
    
''Türkiye'nin böyle tekerinin taşa yaslanması vardır ya, onu atladınız mı artık hızlı bir şekilde ilerlersiniz'' diyen Bakan Ergün, patent konusunda, ar-ge, inovasyon konusunda, fikri mülkiyet hakları, başvurular ve onların korunması konusunda Türkiye'nin bir yere kadar geldiğini, şimdi aşılması gereken eşiğin bunların ticarileştirilmesi eşiği olduğunu bildirdi. Ergün, ''Bütün üniversitelerde, bütün laboratuvarlarda, bütün enstitülerde, teknoparklarda, şirketlerde gördüğümüz şey şudur; bir yere kadar geliyor, geliyor, geliyor, tam ticarileştirme noktasında gereken adımı atmakta zorlanıyor. Aslında şimdi aşılması gereken eşiğin bu olduğunu görüyoruz. Bütün destekleri, bütün gayretimizi bunların ticarileştirilmesi konusunda alana yoğunlaştırmak mecburiyetindeyiz'' dedi. Türkiye'de üretilen markaların, endüstriyel tasarımların değerlemesini yaparak sınai mülkiyet haklarının ticarileşmesini sağlayacak bir ''Patent Değerlendirme Ajansı'' kurma konusunda çalışmaların yürütültüğünü belirten Ergün, ayrıca teknoloji transfer ofisleriyle ilgili de yeni bir çalışma yürütüldüğünü bildirdi.
    
YASED Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca konuşmasında; Türkiye’nin son yıllarda fikri ve sınai mülkiyet haklarına yönelik olarak gerek yasal düzenlemeler, gerekse bunların uygulanmasında ilerleme kaydettiğini, ancak Türkiye’nin rakiplerinin gerisinde kalmasının, uluslararası yatırımlar için cazibesini olumsuz olarak etkileyebileceğini söyledi.

Kararlı politik destek sağlanması ve hareket edilmesi durumunda ise rakiplerinin önüne geçerek, yeni istihdam olanaklarını, ihracat artışlarını ve ekonomik büyüme sağlayacak olan teknoloji transferlerini ve yeni yatırımları çekmeye devam edeceğini ifade etti. Karaca, fikri ve sınai mülkiyet hakları konusunda ‘beklemede’ bulunan tüm düzenleme, kanun ve mevzuatlarda hızla yol alınmasının büyük önem taşıdığını belirtti.

2011 Fikri Mülkiyet Raporu sonuçları
 
Konferans kapsamında ayrıca, YASED Fikri Mülkiyet Hakları Çalışma Grubu Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Güldem Berkman tarafından, Türkiye’nin fikri ve sınai mülkiyet kaynaklı yatırımlar açısından potansiyelinin ve performansının değerlendirildiği, YASED tarafından hazırlanan 2011 Fikri Mülkiyet Raporunun sonuçları paylaşıldı.



'Türkiye’de Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması: Uluslararası Doğrudan Yatırımlara Etkiler' raporu; dünyada fikri mülkiyet haklarının korunması ile uluslararası yatırımlar arasındaki çok boyutlu ilişkiyi ortaya koymakta. Karşılaştırmalı örnekler ile fikri mülkiyet hakları ihlallerinin ekonomik etkilerine, potansiyel yatırım kayıplarına ve kamu maliyesi üzerinde yarattığı ek yüke dikkat çekiyor. Fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması durumunda ise Türkiye’nin kazanımlarını ortaya çıkarıyor ve bu yönde somut öneriler getiriyor.

Rapor hakkında bilgi veren YASED Fikri Mülkiyet Hakları Çalışma Grubu Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Güldem Berkman, YASED’in öncelikli konularından birini oluşturan fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması konusunda,  Fikri ve Sınai Mülkiyet Hakları Çalışma Grubu ile mevcut yasa ve uygulamaların uluslararası standartlar seviyesine getirilmesi ve uluslararası yatırımcılar için daha sağlıklı bir yatırım ortamının oluşturulması yönünde çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti. Berkman konuşmasında, caydırıcılığın korunması açısından hürriyeti bağlayıcı cezaların ilgili kanunlara ivedilikle işlenmesi ve yürürlüğe geçirilmesi gereğine dikkat çekti. Anayasa Mahkemesi İptal Kararı’nın yürürlüğe girmesi ile başlayan ve 5833 sayılı Kanun’un (5833 sayılı “Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”) yürürlüğe girmesi arasında geçen 23 günlük cezasızlık sürecinde 6.000 civarındaki ceza davasının düşmüş olduğunu, 2.5 milyon civarında taklit ürünün pazara geri dönmesi hususunun gündemde olduğunu ifade etti. Berkman, aynı sorununun patentte de yaşanmaması için önlemlerin alınması gereğine işaret etti. Uygulamaya ilişkin olarak ise, hakim ve savcı eğitimi, ihtisas mahkemelerinin sayısının artırılması, özel yetkili sulh ceza mahkemelerinin kurulması gibi önerileri paylaştı.

Türkiye’de el konulan ve yargılaması biten taklit ürünlerin imhası aşamasında da sorun yaşandığını belirten Berkman, imha prosedürünün yeterince işlemediğinden ve milyonlarca taklit ürünün uzun yargılama süreçleri boyunca ve sonrasında depolarda bekletildiğini söyledi. Berkman sözlerine; “Bu konuda yeni tasarıya ‘Malın sahteliği ilk aşamada ispat ediliyorsa, sahteliğine ilişkin bilirkişi raporunda el konulan malın mali değerinin de belirtilmesi zorunluluğu getirilerek malların derhal imhasına karar verilmelidir. Yargılamanın ilerlemesi aşamasında sahteliği yönünde verilen ilk rapora rağmen malların sahte olmadığı hususu saptandığı takdirde haksız çıkan marka hakkı sahibi malların belirlenen bedelini karşı tarafa ödemekle yükümlüdür’ şeklinde düzenleme getirilmesi bu alanda karşılaşılan sorunları çözecektir’ diye devam etti.

Zayıf fikri mülkiyet hakları dış yatırımlar bakımından bir engel

Raporu değerlendiren Güldem Berkman, şunları söyledi: “Ekonominin büyümesi, teknolojik dönüşüm, verimlilik, yatırım eğilimi ve özellikle dış yatırım çekme potansiyeli ile fikri mülkiyet haklarının korunmasının etkinliği arasında yakın ve doğrudan bir ilişki bulunuyor. Fikri mülkiyet haklarının korunmasına atfedilen önem, dış yatırımların miktarını olduğu kadar niteliğini de etkiliyor. Nitekim sektörlerin özellikleri itibariyle dış yatırım kararlarında fikri mülkiyet haklarının korunmasına atfettikleri önem ve hassasiyet farklılık gösterebiliyor. En azından, çokuluslu firmaların kuvvetli bir koruma rejimine sahip olmayan ülkelere, ArGe veya yüksek teknolojiye dayalı fikri mülkiyet koruması altındaki süreçleri taşımaktan imtina ettikleri açıktır. Dolayısıyla daha yüksek değerli ve teknoloji içeriği daha zengin olan yatırımları çekmek isteyen ülkelerin fikri mülkiyet hakları rejimini güçlendirmeleri şarttır. Eğer Türkiye’de fikri mülkiyet hakları güçlendirilirse milli gelir artışı, ihracat ve istihdam potansiyeli artışı ve yabancı sermaye stokunda artış elde edilir”. Berkman ayrıca, Rapor bulgularından örnek vererek, Fikri Mülkiyet Hakları Endeksindeki 1 puanlık bir artışın, uluslararası yatırımcıların ülkeye yatırım kararı aldıktan sonra, dağıtım ve satış yerine üretim sektörüne yatırım yapma olasılıklarını % 57 oranında artıracağını belirtti.

28 bin kişiye istihdam olanağı

Raporda belirtildiği üzere Türkiye, Property Rights Alliance’ın (Mülkiyet Hakları İttifakı - PRA) 2011 yılı fikri mülkiyet hakları koruma endeksinde 129 ülke arasında 64. sırada yer alıyor. Patent Hakları Endeksindeki yüzde 10’luk bir artış, bir ülkenin doğrudan uluslararası yatırım stokunda yüzde 16 oranında bir artışa yola açıyor. Buna göre, fikri mülkiyet haklarının korunmasında kaydedilecek böyle bir gelişme, Türkiye’de uluslararası doğrudan yatırım stokunun 2011 yılı Mayıs ayı itibariyle 176 milyar dolara ulaşmış olduğu göz önüne alınacak olursa, ilave olarak 28 milyar dolar tutarında bir uluslararası yatırım girişi anlamına geliyor. Tüm bunların yanı sıra, milli gelirin Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 1,5 oranında ve 11,5 milyar dolar kadar artacağı, ihracatın mevcut duruma göre yüzde 6,5 oranında ve 7,5 milyar dolar kadar artacağı, işgücü piyasasında 28 bin ilave kişiye istihdam olanağı sağlanacağı tahmin ediliyor.