Galataport 'İmar'sız Kaldı















Dayandığı 'imar planı', yüksek yargı tarafından durdurulan Galataport ihalesinin, yasalar değiştirilmezse yeniden aynı koşullarda açılması artık mümkün değil. Danıştay'ın hukuka aykırı bulduğu plandaki imar koşullarına göre tasarlanan 'mimari projeler' de yasal dayanağını yitirdiğinden, 'ruhsat' verme olanağı da kalmıyor... Yargının imar planlarını iptal etmesi durumunda ise, 1200 metrelik kıyı kuşağına ''oteller, alışveriş merkezleri, konut ve ofis daireleriyle eğlence tesisleri'' öngören tüm vaziyet planları, mimari projeler ve kentsel tasarım projeleri de 'geçersiz' olacaklar...

'Ayrıcalık'lı imar
Galataport davasında Danıştay'ca durdurulan imar planlarının, başta kıyı yasası ve koruma yasalarıyla yapılaşmayı düzenleyen mevzuata aykırılığı da yargı kararıyla belirlenmiş oldu...

Şimdi, aynı yasalara uygun hazırlanması gereken yeni planlarda ve yeni mimari projelerde de özellikle kıyının kamuya açık kullanımını engelleyen 'rant binaları' artık yer alamayacak. Böylece, projenin asıl 'yatırım çekiciliği'ni oluşturan 'ayrıcalıklı yapılaşma'dan yoksun bir Galataport projesine, 'özelleştirme müşterisi' de kolay bulunamayacak...

Yeni kurallar
Özelleştirme İdaresi, Galataport için yeniden ihale yapabilmesi için, öncelikle ''yasalara uygun yeni imar planı'' gerekiyor. Yürürlükte olan ve Danıştay kararına da esas tutulan ilgili yasalara göre ise, yeni hazırlanacak planda başlıca şu koşulları gözetmek zorunlu:

1- Kıyıdan ilk 50 metrelik kuşak, yapılaşma olmadan ''halka tümüyle açık'' bırakılacak ve Meclis-i Mebusan Caddesi 'nden bu kuşağa serbestçe yaya ulaşım sağlanacak;

2- İkinci 50 metrelik kuşakta sadece toplumun yararlanmasına açık, tek katlı ve 'günübirlik' tesislere yer ayrılacak; bunların tüm alanın en çok yüzde 5'i kadar yoğunlukta düzenlenmesi esas alınacak;

3- Alanın diğer kesimlerinde yapılacak binaların da kamusal kullanımlara ayrılması; iptal edilen plan ve projedeki özellikle konut, ofis vb. gibi 'özel kullanım' türlerinin ise kesinlikle yer almaması gerekiyor;

4- Tüm alan, yine iptal edilen gibi sadece kendi içinde değil, Koruma Kurulu'nun 7.7.1993 gün ve 4720 sayılı SİT kararı gereğince ''Beyoğlu Planı'' yla bağlantılı ve bütünleşmiş olarak planlanacak.

5- Proje alanındaki Saray, Nusretiye ve Kılıç Ali Paşa Camileri, Tophane Çeşmesi, Saat Kulesi gibi tarihi yapıların ve Tophane-i Amire binasının Boğaiziçi 'ne bakan cephelerinin örtülmemesi, çevrelerinde de 100'er metrelik koruma alanları bırakılarak, kentsel siluetteki etkilerinin sürdürülmesi gerekiyor.

'Kıyı hukuku'
Galataport ihalesi sırasındaki Mimarlar Odası açıklamalarında, çok sayıda yasaya aykırı olan imar planı ve projelerin yüksek yargıdan döneceği ve bu nedenle ihalenin de eninde sonunda 'geçersiz' olacağı belirtilmişti. (21 Eylül 2005 - Gazeteler) Bunun gerçekleşmesini sağlayan hukuksal kazanımlar arasında, 'kıyı yönetmeliği'nde yapılan değişikliğe karşı Şehir Plancıları Odası ile Harita Mühendisleri Odası'nın açtıkları dava önemli bir yer tutuyor.

Hükümet ''imar rantlarına dayalı özelleştirme''lerini gerçekleştirebilmek için 2004'teki kıyı yönetmeliği düzenlemesinde, ''limanlarda turistik tesisler'' eklemişti. Odaların buna karşı açtıkları davada da Danıştay, 5 Ekim 2004 tarihli kararıyla anayasadaki ''kıyının kamuya açık kalması'' ilkesine aykırı bulmuştu...

Planlama yetkisi
Galataport için 1994'teki 'turizm merkezi' kararına dayalı olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca onaylanan planlar da işte bu 'iptal edilmiş' yönetmeliğe göre düzenlendiğinden, durdurulmuş oldu.

Ancak, konunun mimarlık ve şehircilik çevrelerindeki temel tartışma konularından biri de aynı alandaki 'planlama yetkileri'nin yerel yönetim yerine 'Hükümet'te olması. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin, ''imar yetkisinden yoksun'' bırakılması, AB'nin kentleşme hukuku ile de çelişiyor. Özetle, Boğaziçi kıyısındaki Karaköy-Salıpazarı arasında bir daha böylesine 'ayrıcalıklı rantlar' öngören bir 'hükümet projesi' artık kolay kolay gündeme bile gelemeyecek.