''Gayrimenkul Satın Almaları ile İlgili Daha Esnek Bir Çerçeve Üzerinde Çalışıyoruz''



Foto: Erhan Elaldı (AA)

Four Seasons Bosphorus Oteli'nde düzenlenen Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi 1. İş Forumunda bir konuşma gerçekleştiren Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, aynı coğrafyayı, ortak bir inancı paylaşan, köklü bir tarihe ve kültüre sahip ülkeler arasında işbirliği kültürünün, diyalog ortamının daha da geliştirilmesine büyük önem atfettiklerini kaydetti.

Babacan, Türkiye'nin, Körfez ülkeleri ile pek çok bölgesel ve küresel konuda yakın bir istişare ve diyalog içerisinde olduğuna değinerek, bölgede istikrarın sağlanması, güvenlik ve barışın kalıcı olarak tesisi ve korunması, refahın artması için Türkiye ile Körfez ülkeleri arasında güzel bir format, güzel bir mekanizma oluşturulduğunu söyledi.

Bakan Babacan, 2010 yılı Ekim ayında Kuveyt'te gerçekleşen toplantıda kabul edilen 2011-2012 Ortak Eylem Planı'nın başarıyla uygulamaya konulmasından da son derece memnun olduklarını dile getirerek, bu süre zarfında ilişkileri somut projelerle geliştirmek amacıyla kurulmasını kararlaştırdıkları alt-komitelerin faaliyete geçtiğini ve alt-komitelerin toplantılarının önümüzdeki dönemde de düzenli şekilde devam edeceğini belirtti.

Türkiye olarak, Körfez ülkelerini birbirine bağlayacak bir demiryolu ağının kurulmasına özel önem atfettiklerini ifade eden Babacan, bu ağın Türkiye'ye uzatılmasının aradaki coğrafi mesafeleri kısaltacağını, Körfez'i sadece Türkiye'ye değil, aynı zamanda Avrupa'ya ve Orta Asya'ya bağlayacağını anlattı.

Bakan Babacan, Türkiye ve Körfez ülkelerinin büyük bir potansiyele sahip bulunduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Önümüzdeki dönemde nüfus artış hızının yavaşlaması ve göçün önündeki engeller nedeniyle (Batı Avrupa gibi) bazı bölgelerde nüfus hızla azalacak. Bu eğilimin aksine bölgemizde nüfus artmaya devam edecek. Türkiye ve Körfez ülkelerinin toplam nüfusu Birleşmiş Milletler'in verilerine göre 119 milyon civarında. Bu rakamın 2050 yılında 168 milyona yükseleceği tahmin ediliyor. Bu da bölge ekonomisinin büyüme bağlamında büyük bir potansiyel taşıdığının en belirgin göstergesidir.

Bazı yatırım bankalarının tahminlerine göre Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) 2050 yılındaki gayri safi yurt içi hasılasının 4 trilyon doları geçeceği tahmin ediliyor. Türkiye'nin ise 6 trilyon dolarlık bir ekonomi olması bekleniyor. Bir bütün olarak bakacak olursak KİK+Türkiye 10 trilyon dolar büyüklüğe sahip bir bölge haline gelecek. Eğer KİK+Türkiye tek bir ülke olsaydı, 2050 yılında dünyanın en büyük beşinci ekonomisi konumunda olacaktı. Dolayısıyla biz bugün bir olabilirsek, işbirliğimizi daha da geliştirebilirsek insanlarımızın refahı katlanarak artacak, daha müreffeh bir geleceğe sahip olabileceğiz.''

Körfez ülkeleri ile ticaret hacmi

Körfez ülkeleri ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2002 yılında yaklaşık olarak 1,5 milyar dolar mertebesinde iken, 9 yıl gibi kısa bir sürede 11,9 milyar dolara yükseldiğini belirten Babacan, ülkelerin büyüklükleri ve sahip olduğu potansiyel ile kıyaslandığında ticaret hacminin son derece düşük seviyede bulunduğunu dile getirdi.

Babacan, karşılıklı ticaret hacminin daha da artarak potansiyelini gerçek manada yansıtabilmesi için Serbest Ticaret Anlaşması'nın (STA) en kısa sürede imzalanması gerektiğini belirterek, ''Bu bağlamda, gerek Türkiye, gerek tüm Körfez bölgesi için geniş ticaret ve yatırım fırsatları sunacak olan Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerinin uzun bir süreden bu yana yapılamayan 5. tur müzakerelerin ivedilikle gerçekleştirilmesi faydalı olacaktır. Ekonomik işbirliğimizi derinleştirecek ve tüm Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinin ortak çıkarlarına hizmet edecek bu anlaşmanın daha fazla vakit kaybedilmeden sonuçlandırılması için ortak çabalarımızı yoğunlaştırmamız gerektiğine inanıyorum'' diye konuştu.



Ali Babacan, özellikle son yıllarda birbiri ardına uygulamaya koydukları ekonomik reformlar neticesinde Türkiye'deki yatırım ortamının son derece cazip hale geldiğini belirterek, şunları kaydetti:

''Bunun bir yansıması olarak, Körfez bölgesi iş adamlarının artan oranda Türkiye'ye yatırım yapma arzularını memnuniyetle karşılıyoruz. Özellikle finans ve bankacılık, inşaat, taşımacılık, enerji ve tarım gibi pek çok alanda firmalarımız güzel projelere, ortaklıklara imza atabilirler. Ayrıca üçüncü ülkelerde firmalarımızın, iş adamlarımızın beraber çalışabileceklerini de ben ayrıca vurgulamak istiyorum.

Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri ile enerji alanında işbirliği geliştirmeye de büyük önem atfediyoruz. Enerji konusunun stratejik diyalog mekanizmamızın önemli bir boyutunu oluşturabileceğini düşünüyorum. Zira Türkiye hidrokarbon kaynakları bakımından zengin Hazar Havzası, Orta Asya ve Orta Doğu ülkeleri ile tüketici pazarları arasında bir transit ülke konumundadır. Bu konumun getirmiş olduğu sorumluluk ile hidrokarbon kaynaklarının kesintisiz ve güvenilir güzergahlardan sevkiyatını sağlamak üzere doğu-batı ve kuzey-güney eksenlerinde çeşitli projeler geliştiriyoruz. Ceyhan, Körfez'deki kardeşlerimizin Türkiye'deki yatırım alanlarından birini teşkil edebilir. Ayrıca, Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinin ülkemizde elektrik enerjisi alanında yatırım yapmasını arzu ediyoruz.''

''Kriz süresince tek bir Türk bankasında dahi sorun yaşamadık''

Bakan Babacan, 2008-2009 krizi öncesinde Türkiye'de önemli reformlar gerçekleştirdiklerini dile getirerek, şunları söyledi:

''Özellikle kamu maliyesi açısından Türkiye kendisine çekidüzen verdi. Bütçe açığını belirgin olarak düşürdük ve sağlam bir mali yapı ile kriz dönemine girdik. Aynı zamanda fiyat istikrarı konusunda, enflasyon ile mücadele alanında önemli bir mesafe kaydettik. Türkiye'de bankacılık reformu gerçekleştirdik, yeni bir bankacılık yasasıyla, mortgage yasasıyla, yeni bir kredi kartı yasasıyla bankalarımızın denetimini, gözetimini güçlendirdik. Sosyal güvenlik reformumuzu tamamladık ki biliyorsunuz bugün pek çok ülkede özellikle Avrupa ülkelerinde sosyal güvenlik temel bir sorun haline geldi.

2008-2009 krizinin temelinde bankacılık ve kamu maliyesi var. Türkiye her iki alanda da yapısını güçlendirmiş olarak bu kriz dönemine girdi. Kriz süresince tek bir Türk bankasında dahi sorun yaşamadık ve devletin sağladığı mevduat garanti sisteminde dahi bir değişiklik yapmak zorunda kalmadık. Siyasi istikrar ve güçlü siyasi irade Türkiye'yi krizden koruyan en önemli faktörlerden birisi oldu. Bununla birlikte öngörülebilirlik ve güven ortamı elde ettiğimiz başarıda belirleyici olmuştur. Kriz döneminde açıkladığımız Orta Vadeli Program ile biz sadece 6 aylık, 1 yıllık değil, 3 yıllık bir perspektif ortaya koyduk.''

Türkiye'nin 2010 yılında yüzde 9'luk bir büyüme elde ettiğini anımsatan Babacan, 2011 yılı genelinde ise yüzde 8 civarında bir büyüme beklediklerini, 2012-2014 arasında Avrupa ortalamalarının üzerinde bir büyüme elde edeceğini tahmin ettiklerini ifade etti.

Ali Babacan, Türkiye'nin tarımsal ekonomik büyüklük açısından dünyanın en büyük sekizinci, Avrupa'da ise birinci sırada yer aldığını bildirerek, Türkiye'nin 2023 yılında 3 basamak yükselerek beşinciliğe çıkmasını beklediklerini söyledi.

Bakan Babacan, şu anda Türk vatandaşı olmayanların gayrimenkul satın almaları ile ilgili olarak daha esnek bir çerçeve üzerinde çalıştıklarını bildirerek, ayrıca Hazinenin yatırımcı tabanının genişletilmesi ve risklerin daha etkin bir şekilde yönetilmesi için kira sertifikası ihracı üzerinde çalıştıklarını, yasal düzenlemenin ve hemen akabinde de ilk ihracın bu yıl içerisinde gerçekleşmesini arzu ettiklerini bildirdi.

2023 yılı gelindiğinde Türkiye'nin GSYH'nin 2 trilyon doları, kişi başına gelirin ise 25 bin doları aşmasını ve Türkiye ekonomisinin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almasını hedeflediklerini bildiren Babacan, bununla birlikte İstanbul'un dünyadaki ilk on finans merkezi içinde yer almasını arzu ettiklerini kaydetti