Gezegen için umutlar Durban'a kaldı

Burçin Belge'nin 27 Mart Pazartesi günü bianet.org'da yayınlanan haberi

Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Ümit Şahin, Meksika'nın Cancun kentinde gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirvesi'ni, "Kopenhag'da dayatılan bağlayıcı olmayan, anlamlı bir hedef belirlemeyen ve büyük ölçüde laf düzeyinde kalan bir müzakere sürecinin onaylanması" olarak nitelendiriyor.

Türkiye'nin politikası: Hiçbir şey yapmama

Yeşiller Partisi adına Cancun'daki zirveyi takip eden Şahin, "Bugün küresel iklim hareketi, BM zemininde uluslararası bir iklim anlaşması üretme ihtimalinin bütünüyle kaybedilmesine hazırlıklı olmak zorunda" diyor; Türkiye'nin tutumunu ise "hiçbir şey yapmama politikası" olarak özetliyor.

Şahin'e göre, Türkiye, 1992'den bu yana aynı politikayı izliyor: "Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) poziyonunu takip et, sürekli özel konumu vurgula, herhangi bir hedef oluşması ihtimalinde asla ortalıkta gözükme, müzakerelerde mümkün olduğunca pasif kal, sivil toplumdan uzak dur, ulusal çıkar peşinde koş, ulusal çıkarı da iklim konusunda hiçbir şey yapmamak olarak belirle."

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kyoto anlaşması gereği hava kirliliğini azalttık, doğal gaza geçtik" dediğini hatırlatan Şahin, "Türkiye iklim değişikliğini gerçekten hava kirliliği olarak mı anlıyor? Türkiye'nin iklim politikası bu mudur?" diye soruyor ve ekliyor:

"Başbakan'ın bu sözleri şakadan da öteydi. Böyle başbakana böyle delegasyon demekten başka bir şey gelmiyor elimden."

"Durban, BM zemininde iklim anlaşması için son şansımız olabilir"

bianet'in sorularını yanıtlayan Şahin'in Cancun Zirvesi'ne ilişkin değerlendirmesi şöyle:

* Zirveden çıkan çok sayıda karar arasında en önemlisi "LCA metni" denen, uzun vadeli işbirliği anlaşması taslağıydı. Zaten ABD, Japonya, Kanada ve Rusya gibi ülkeler bu tür bir uzun vadeli anlaşmayı yıllardır dayatmaya çalışıyorlar.

* Kyoto Protokolü ise 2012'de ilk taahhüt döneminin bitmesiyle birlikte tarihe gömülmek isteniyor. Çünkü Kyoto, bütün eksiklerine ve hatalarına rağmen neticede bağlayıcı hedefler belirlenmesi ve öncelikli olarak iklim değişikliğinin ortaya çıkmasında tarihsel sorumluluğu olan ülkelerin bu hedefleri benimsemesi anlamına geliyor.

* Oysa küresel ısınmanın sorumlusu olan endüstrileşmiş ülkeler sera gazı salımında artan payları nedeniyle Çin ve Hindistan gibi ülkelerin de en az kendileri kadar sorumluluk altına girmesini istiyorlar ve böylece müzakereleri bile isteye çıkmaza sokuyorlar.

* Önümüzdeki yıl Durban'da bağlayıcı, yüksek hedefli ve adil bir anlaşma için belki de Kopenhag'da harcanan şansın bir kez daha deneneceğini söyleyebiliriz. Ama bu kez işimiz çok daha zor ve ikinci bir başarısızlık bu zemini bütünüyle ortadan kaldırabilir.

* Bugün küresel iklim hareketi, BM zemininde uluslararası bir iklim anlaşması üretme ihtimalinin bütünüyle kaybedilmesine hazırlıklı olmak zorunda. İyimser yanım bu tür bir dibe vurmanın hareketi kendine getireceğini söylüyor. Ama bu mücadelenin, iklim değişikliği alanında iyimserliğe yer olmadığını bilecek kadar uzun süredir içindeyim.